2. Dünya Savaşı'na Sadece Ok ve Kılıcıyla Katılan Asker

65
26
11
8
7
Orta Dünya'da orklarla mücadele ediyor veya geçmişe gidip Yüzyıl Savaşları'na katılıyorsanız, elinize bir yay ve bir yığın ok almanız son derece normal. Aynı silahlarla 2. Dünya Savaşı'na katılmaksa, tamamen delilik olurdu. Fakat çılgın bir asker, hiç de öyle düşünmüyordu.

Elinizde kılıç; karşınızda ise tanklar, toplar, tüfekler... Hayali hayli korkunç olsa da, bunu gerçekten yaşamış bir askeri anlatacağız sizlere bu yazımızda: “Mad Jack” lakaplı John Malcolm Thorpe Fleming Churchill'i... Mad Jack'e göre hiçbir silah, yay ve kılıçtan daha güvenilir olamazdı.

Churchill, ilk önce 1926'da Kraliyet Askeri Akademisi'ni tamamladı. Sonraları bir gazetede editörlük yaptı, modellik kariyerine atıldı, yetmezmiş gibi bir de okçuluk konusunda uzman oldu. Bu yetenekleri ona Bağdat Hırsızı'nda figüranlık yapma imkanını getirdi. Tüm bu işlerinin arasında Norveç'teki 1939 dünya şampiyonasına gitti ve okçuluk yeteneklerini burada da sergiledi.

Bunlar gerçekleşirken Avrupa ise 2. Dünya Savaşı’na doğru adım adım sürükleniyordu. Mad Jack, on yıllık hizmet ettikten sonra ayrıldığı orduya, “Ülkem bensiz zor durumda” diyerek geri dönüş yaptı. 1940'ın ortalarına gelindiğinde kendisi, bir piyade bölüğünde ikinci komutandı. Savaşlara her zaman savunduğu, modasının geçtiğini bir türlü kabul etmediği iki ağızlı kılıcıyla ve oklarıyla giderdi.

"Mad Jack" Churchill'e göre kılıcı olmadan savaşa giren her asker, yanlış kuşanmıştı. Kaldı ki savaş alanında yaptıkları, bu silahları sadece dekorasyon amaçlı kuşanmadığının kanıtıydı. Churchill, 300 bin askerin plajda mahsur kaldığı dehşet verici Dunkirk Muharebesi esnasında bir Alman askerini okuyla vurmuştu. Daha sonraları Churchill'in, üzerinde bir Alman askerinin kaskının bulunduğu motorsikletiyle gezdiği görülmüştü.

Aylar ilerledikçe "Mad Jack" Churchill'in de ünü artıyordu. İki bölüğü birden komuta eden asker, Norveç'te Alman garnizonuna düzenlenen "Okçuluk Operasyonu"na gönüllü olarak katıldı. 1943'te ise bu sefer kılıcı ön plandaydı. Salerno'da komuta subayı olan Mad Jack, birlikleriyle savaş alanında hatlar halinde savaşmak zorunda kalmıştı. Bu tür bir savaş için gerekli eğitimi almamış olan askerlerinin önünde büyük bir cesaretle kılıcını kullana kullana ilerleyen Mad Jack, birliğini harekete geçirmişti. 

Bu muharebenin ardından Yugoslavya'ya gönderilen Churchill, buralarda Almanlara baskın yapacaktı. Üç farklı noktadan planlanan dev bir saldırı şemasının kendine düşen ayağında bir tepeye tırmanan Mad Jack, ardına baktığında sadece 5 askerinin tırmanışı başardığını görecekti. Yapacağı pek bir şey kalmamıştı, adamlarıyla birlikte esir alındı.

Sorgulaması yapıldıktan sonra "Mad Jack" Churchill, toplama kampına yerleştirilmişti. Almanlar soyadından dolayı kendisinin Winston Churchill ile akraba olduğunu düşünmüşlerdi, rütbesinin de yüksek olması nedeniyle seçkin bir tutsak olarak kabul ediliyordu. 1945'e kadar bu şekilde tutulduktan sonra, bulunduğu kampın aydınlatma sistemi arızalanınca eline geçen bu ilk fırsatı hemen değerlendirdi ve karanlığın ortasında kayıplara karışarak kurtuldu.

Yine de Mad Jack, kurtulmakla ilgilenmiyordu. Savaşmadan geçen, ülkesine hizmet edemediği bir yılına üzülüyordu. Bu nedenle eve dönmedi ve savaşın hala devam ettiği Japonya'ya gitme kararı aldı. Oraya ulaştığında ise Nagasaki ve Hiroşima çoktan bombalanmış, savaş artık tamamen bitmişti.

"Mad Jack" Churchill konuyla ilgili, "Lanet olası Yankiler olmasaydı, daha 10 yıl savaşabilirdik!" diyecekti. Savaşın bitmesinin ardından paraşüte merak salan, sonra da Filistin'de 1. Bölük'ün başına gönderilen Mad Jack, 1959'da ordudan emekli oldu ve 1996 yılında öldü.

65
26
11
8
7
Emoji İle Tepki Ver
65
26
11
8
7