Ne yazık ki bazen, bilim insanları dünyanın en gereksiz işleriyle uğraşabiliyorlar; Dünya’nın yuvarlak olduğunu yeniden kanıtlamak veya bir gezegenle çarpışıp yok olma ihtimalimizi yalanlamak gibi.
İnsan gerçekten çok uç noktalarda aynı anda gezinebilen bir varlık. Bir yanda Mars’a yolcuğun en önemli adımları atılırken, diğer yanda hala uzay araştırmalarına şeytan işi diyen bağnaz bir kesim var. Bu durum dünyanın her yerinde böyle. Yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen kıyamet senaryoları internetin de desteğiyle o kadar kitleselleşti ki, bazen düşünülenler ağzımızı açık bırakıyor.
Önce 2003’te, ardından 2012’de ve şimdilerde tekrar Dünya’ya bir gezegen çarpacağı söyleniyor. Komplo teorilerine göre bu gezegen beklediğimiz ve bir türlü getiremediğimiz kıyametimiz olacak. NASA’da görevli bilim insanı David Morrison da bu konuda yıllarca biriktirdiklerini katıldığı bir programda ortaya döktü.
Kendisine kıyamet senaryolarının gerçekliği ile ilgili yöneltilen bir soruya, “Bence tamamen mantıksız bir fikre karşı mantıklı bir açıklama bekliyorsunuz” cevabını verdi ve konuşmaya devam etti.
“Öyle bir gezegen yok, hiç bulunmadı ve muhtemelen asla bulunmayacak.”
Bir bilim insanının, ömrünü insanoğlunun ufkunu genişletmek için harcayan birinin bu endişesi ve hayal kırıklığını anlayabiliriz. Popüler söylemlerde adı geçen Niburu (veya Planet X) adındaki gezegen gerçekten var olsaydı, üzerine bu kadar uğraş gerekmezdi. Hatta iddialara göre Niburu, Güneş Sistemi’nin bir parçası ve kendi yörüngesine sahip. Bir şekilde onu görenler bizden gizlediler ya da hiç keşfedemedik. Hadi canım?
Kimsenin varlığını ispatlayamadığı ve ispatlayamayacağı bir gezegenin aniden var olması ve bir şekilde Dünya’ya doğru ilerlemesi, kıyamet gerekçesi olarak gösteriliyor. Bakın, bu söylemlere ciddi anlamda inanan, din değiştiren ve ortalığı velveleye veren insanlar var.
Morrison ise gelecek yıllarda muhtemel tekrarlayacağı ve daha önce yaptığı açıklamayı yineledi: “Niburu’nun var olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. Eğer gerçekten var olsaydı, muhtemelen diğer gezegenlerin yörüngeleri daha farklı olurdu ve bütün Güneş Sistemi’ni mahvederdi.”
Bugün NASA ve diğer uzay ajansları, çeşitli bilim insanları normalde ufuk açıcı verilerin peşinde koşmaları gerekirken bir yandan da bağnazlıkla savaşıyorlar.
Evet, herkes bilim insanı olamaz ama herkes bilime inanan ve güvenen insan olabilir. En azından toplumsal olarak ilerleme kaydetmemiz için anahtar nokta budur. Bir zamanlar, bu ülkenin de kurucusu olan birisi net bir şekilde bunu vurgulamıştı:
"Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin."
