İlk olarak buna neyin sebep olduğunu söyleyelim: Beyindeki iki bölgenin kontrol çatışması.
Eğer bunu -düşme hissini- rüyanın bir parçası gibi algılarsak boşlukta düşüyormuşuz gibi bir his oluşur, buna hipnik seğirme denir. Bu, beynimiz uykuya dalmak için çevreyle olan bağlantısını keserken ortaya çıkan çatışmanın bir göstergesi.
Uykudayken vücudumuz felçliymişiz gibi olur ve dış dünyadaki tüm olaylara karşı duyarsız hale geliriz. Beynimizde bulunan retiküler aktivasyon sistemi, nefes alıp verme gibi temel fonksiyonları kontrol eder. Bunun dışında ventrolateral preoptik çekirdek (optik sinir önündeki bölge) ise görmeyle ilgili yorgunluğu düzenler. Retiküler aktivasyon sistemi, uykuya dalma sırasında vücudumuzun kontrolünü elden bırakırken denetimi ventrolateral çekirdek alır. Bunu yavaşça kısılan bir lambaya benzetebilirsiniz, fakat her zaman doğru bir şekilde de işleyemeyebiliyor.
Uyanık kalınmasını sağlayan enerji kalıntıları ani olarak yükselişe geçtiği sırada seğirme hareketleri görülür, yalnız bunun sebebi tam olarak bilinmiyor. Hızlıca olan göz hareketlerinin aksine bu seğirmelerin rüya gören beyinle alakası yok, ‘günün kalıntıları’ demek daha makul olur.
‘Patlayan kafa sendromu’ adı verilen, insanın kafasının içinde sanki bomba patlıyormuş gibi sesler duyulmasına sebep olan bu tuhaf rahatsızlıkta da benzer belirtiler görülür. Beyin, uyanık olma ve uykuya geçme arasında bir kontrol mücadelesi gösterir. Bu, şimşek çakması gibi ışıklar görülmesine ve yüksek sesli patlamalar duyulmasına sebep olur. Eğer böyle bir durum yaşıyorsanız endişe etmenize gerek yok; bu yalnızca uykuya dalma esnasında ortaya çıkan tuhaf bir çatışma halinden ibaret.
Psikolog Tom Stafford, konuyla ilgili genel olarak şunları söylüyor: "Uyku halindeyken yaptığımız her iki hareket türü arasında hoş bir simetri vardır. Hızlı göz hareketleri, uyanmakta olan dünyada görülebilecek rüya kalıntılarıdır. Hipnik seğirmeler ise rüya dünyasına izinsiz giren uyanık yaşam kalıntıları gibidir."
