Her şey 7 Temmuz 1947’de başladı. ABD’nin New Mexico eyaletindeki Roseeell’de bulunan bir çiftlikte garip şeyler bulundu. Bir takım metal çubuklar ve folyoyu andıran çeşitli parçalar vardı. Ancak bu parçaları bozduğunuzda bir süre sonra eski şekillerine geri dönüyorlardı.
Bu materyallerin ne olduğunu anlayamayan çiftç,i yerel güvenlik şefi ile konuşarak Rosewell’de bulunan ABD ordusuna bağlı Hava Kuvvetleri Üssü ile temasa geçti. Soruşturma için Binbaşı Jesse Marcel gönderildi ve bu parçaların dünya dışından gelmiş olabileceğini düşünen ilk insan oldu.
Uçan uzaylı gemileri o dönemde ABD’de yayımlanan bir radyo programı sayesinde aşırı derecede popülerdi. Tüm halk yalnızca iki haftadır radyolardan uzaylı hikayeleri dinliyor ve günümüzün bilim kurgu dünyasına ilk adımını atıyordu. 24 Haziran 1947’de havacı Kenneth Arnold, “yanlışlıkla” ağzından kaçırdığı bir itirafta bulundu. Bir göl üzerinde uçan daireler gördünü söyleyen Arnold, böylece büyük bir efsane doğmasını sağlamıştı.
Rosewelt Hava Kuvvetleri Üssü (RAAF) 8 Temmuz’da uçan daire görüldüğüne ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Ertesi gün bu olay basında geniş yer buldu:
Roswell Daily Record gazetesi, 9 Temmuz 1947
ABD Hava Kuvvetleri, haber tüm ülkede yankı uyandırınca ve dünyaya yayılmak üzereyken bir açıklama daha yaparak hedef şaşırtmaya çalıştı. Enkazın bir meteoroloji balonuna ait olduğuna dair bir dizi açıklamada bulundu. Bu açıklamalar o zamanlarda çoğu insanı tatmin etmiş gibiydi. Ancak bu olayın peşini bırakmayacak çok sayıda insan da vardı.
Haynes UFO Araştırmaları kitabının yazarı Nigel Watson’un günümüzde ortaya attığı iddialar ise düşündürücü: "Roswell her şeyi elinde tutuyor ve ortadak bir hükümet komplosu var. Tüm hikayenin kanıtları 51. Bölgeye götürüldü.”
Eski bir nükleer fizikçi olan Stanton Freidman, yerel bir mecliste 1968 yılında bir konuşma yapmıştı: "Dünya'nın başka dünyalardan gelen ve akıllıca kontrol edilen araçlar tarafından ziyaret edildiği kanaatindeyim. Bu nedenle burada olduklarını bildiğim anlamına gelmiyor, araştıracağım.”
Friedman yıllar süren araştırmaları kapsamında 1978’de, bir televizyon röportajı öncesinde iddiaları ortaya atan ilk asker Mercel’a ulaşmayı başardı ve bir görüşme yaptı. 1947’de gerçekleşen tüm olayları birinci ağızdan dinledi ve olayların sır perdesini aralamak için çalışmaya karar verdi.
Rosewell olayı ile ilgili tanık olduğunu söyleyen insanların sayısı günden güne artarken, ortada kaçınılmaz olarak bilgi kirliliği oluşmuştu. Uzaylı otopsileri, gizli dünya dışı teknolojiler ve daha pek çok şey vardı. Hükümetin tüm olayları örtbas ettiğini düşünen Freidman ise 1980 yılında The Roswell Occident adlı kitabının temelini oluşturacak araştırma sonuçlarını kamuoyuna açıkladı.
İşler bu noktadan sonra epey ilginçleşti. Çünkü Freidman beklemediği bir örtbas girişimini deşifre etmişti ve olayın uçan dairelerle hiç bir ilgisi yoktu. Yanlışlıkla ortaya çıkardığı şey, Moğol Projesi adı verilen gizli bir ABD Soğuk Savaş programı idi. Bu, Sovyetler Birliği tarafından gerçekleştirilen atom bombası testlerini izlemek için mikrofonlarla donatılmış yüksek irtifalı balonların kullanıldığı bir projeydi. Tüm bu bilgiler, 1994 yılına dek ABD Hava Kuvvetleri tarafından kamuoyuna açıklanmayacaktı ve komplo teorilerinin sayısı gün geçtikçe artacaktı.
Zaman içerisinde insanların hayal gücü resmen vahşileşti. En başta kendisinden bahsettiğimiz Nigel Watson, "Görgü tanıklarının söylediklerine bakarsanız bir çok tutarlılıkla karşı karşıya kalırsınız. Ayrıca böylesine önemli bir olaya tanık olan insanlardan birkaçı mutlaka günlük tutuyorlardır ve bu bilgileri not almışlardır” şeklindeki açıklamalarıyla olayları kurcalamaya devam ediyordu. Sözde ele geçirilen uzaylıların 51. Bölge’de tutulduğu iddiaları ise hala cevap bekliyordu.
1997'de ABD Hava Kuvvetleri tarafından ufak bir açıklama yapıldı. Roswell Olayı’nın gerçekleştiği tarihlerde ordu, yüksek irtifadan dalış operasyonlarını iyileştirmek için mankenlerle test programları düzenlemişti. Bu testler, askerlerin ölümcül yükseklikten atladıklarında paraşütlerinin çalışıp çalışmayacağını kontrol etmek için yapılıyordu. Peki daha önce yapılan Moğol Projesi’nin açıklamalarına ne oldu? Her iki testin materyalleri gök yüzünde bir araya gelip düşecek değillerdi ya…
Çelişkiler gün geçtikçe artıyordu:
O zamanlar soğuk savaşın ilk aşamalarında olan ABD, Roswell Olayı’nın gerçek yüzünü bir türlü açıklamıyordu. Bunun yerine yapılan açıklamaların yeterli olacağını zannediyordu, ancak değildi. Günümüzde bile Rosewell Olayı, güncelliğini koruyan ve hala doyurucu bir açıklaması bulunmayan efsanelerden birisidir.
1994 yılında da tüm spekülasyonları yıllar sonra yalanlayacak haberler yapılıyordu: “Rosewell olayına ilişkin herhangi bir UFO anomalisi yoktur”, “Hava Kuvvetleri araştırmaları sonuçsuz kaldı”, “Yabancı bedenlerin otopsiye alındığına dair söylenenler asılsızdır” ve daha yüzlercesi…
Bugünlere kadar otopsilere ilişkin olduğu söylenen görsellerin çoğu, aslında 1995 yılında olayın popülaritesinden faydalanmak isteyen bir TV programına ait görüntülerdi (Alien Autopsy: Fact or Fiction filmi). Bugün hala aynı yapımın görselleri komplo teorisyenleri tarafından gerçekmiş gibi lanse edilir.
Ancak, Ay yolculuklarının bile komplo olduğunu düşünen teorisyenler varken Rosewell gibi bir vakaya dair yapılan açıklamalar hiçbir zaman yeterli olmayacaklar. Hiç şüphesiz insanlık tarihinin en heyecan verici hikayelerinden birisi Roswell, ardından birçok kültüre bir çok sanat eserine etki eden akımı başlatmış oldu. Bugün binlerce filmde aynı uzaylı tasvirini ve aynı uçan daireleri görüyoruz.
Ne açıklamaların ne de komplo teorilerinin gerçekçiliği güvenilir değil ve uzun süre bu şekilde olmaya devam edecek.
