Bugün üzerinde yaşadığımız ve sınırsızmışçasına kaynaklarını tükettiğimiz gezegenimiz, insanlık için en uygun hale gelene kadar milyonlarca yıl geçirdi. Dünya'nın geçirdiği bu milyonlarca yıllık süreçteyse, pek çok büyük olay yaşandı. Bu olaylardan bir tanesi de 420 milyon yıl önce gerçekleşti.
Silüriyen Dönemi olarak adlandırılan bir süreçte, Dünya üzerinde bir kitlesel yok oluş gerçekleşti. Yaşanan bu gizemli olayda Dünya'nın deniz yaşamının yüzde 23 kadarı tamamen yok oldu. Şimdiyse bilim insanları, bu esrarengiz olayın nedenini çözdüler. Bilim insanlarına göre bu yok oluşun nedeni, yaşamın en temel gereksinimi olan oksijenle ilgili.
Gezegenimizde, bugüne dek pek çok kez kitlesel yok oluş yaşandı. Bu olayların altında yatan sebep, kimi zaman volkanik patlamalar kimi zamansa meteorlar oldu. Ancak 420 milyon yıl önce yaşanan bu kitlesel yok oluşun bugüne dek mantıklı bir nedeni bulunamamıştı.
Florida Eyalet Üniversitesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren bilim insanları, 420 milyon yıl önce yaşanan bu kitlesel yok oluşun nedenini bulmak için Letonya ve İsveç gibi bölgelerde talyum izotopları, manganez konsantrasyonu ve kükürt izotoplarının ölçümlerini yaptılar. Bilim insanları bu ölçümleri yapabilmek için gelişmiş jeokimyasal yöntemler kullandılar.
Bilim insanları bugüne kadar, 420 milyon yıl önceki kitlesel yok oluşun doğaya çok büyük miktarda organik madde yaydığını, bu durumun iklim değişikliğine neden olduğunu ve hatta Dünya'nın karbon döngüsünde bozulmaların olduğunun farkındaydılar. Yapılan araştırmalarla hem eldeki veriler doğrulanmış hem de yaşanan bu olayın nedeni anlaşılmış oldu.
Araştırma ekibinin yaptığı çalışmalara göre yaşanan olayın nedeni, okyanus sularında bulunan oksijen seviyesindeki azalmaydı. Bilim insanları tarafından yapılan ölçümler, deniz yaşamının yüzde 23'ünün yok olmasıyla okyanuslardaki oksijen miktarının azalması arasında net bir bağlantı keşfettiler.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan bilim insanları, yeni çalışmalarından elde edilen bulguların günümüz biyoçeşitliliğindeki büyük çaplı düşüşlerle ilişkilendirilebileceğini ve gelecekteki iklim senaryolarını yorumlayabileceklerini düşünüyorlar.
