Prof. Dr. Müftüoğlu, Antikorların Koronavirüse Karşı Aşıya Alternatif Olup Olamayacağını Açıkladı

9
3
2
2
2
Koronavirüs aşısı teminatıyla ilgili sorunların baş göstermesiyle birlikte alternatifler daha yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Monoklonal antikorlar da bu alternatiflerden biri olarak kabul ediliyor. Peki bu antikorlar, gerçekten de bir alternatif olabilir mi?

Koronavirüsün bir pandemi ilan edilmesinin üzerinden bir yıl geçti ve “ha geldi, ha geliyor” derken pek çok farklı ilaç ve biyoteknoloji şirketi, etkisi kanıtlanmış onaylı koronavirüs aşıları geliştirmeyi başardı. Bu aşıların etkisi kanıtlanmış olsa da üretim kapasitesi ihtiyacı karşılamanın çok uzağında olduğundan ülkeler arası bir “aşı kavgası” başlamış durumda.

Hürriyet’ten Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun aktardığı üzere ülkelerin koronavirüs aşısı alternatifi çözümlerinden biri de monoklonal antikorlar. Peki, önümüzdeki günlerde sık sık duymamız muhtemel monoklonal antikorlar gerçekten de aşının yerini tutabilir mi? Prof. Dr. Müftüoğlu, bugünkü yazısıyla bu soruyu yanıtlamaya çalıştı.

Monoklonal antikorların, normal antikorlardan ne farkı bulunuyor?

virüs

Prof. Dr. Müftüoğlu, yararlara/zararlara geçmeden önce “neyden bahsettiğimizi” daha iyi anlatabilmek için öncelikle “Antikor nedir?” sorusunu yanıtlıyor ve “Herhangi bir virüs vücudumuza girdiğinde B lenfositlerimizin (bağışıklık hücrelerimiz) ürettikleri koruyucu maddelere “Antikor” deniyor. Farklı B lenfositleri, farklı antikorlar üretiyor. O antikorlar virüslerin dış yüzeyine yapışarak onları hareketsiz hale getiriyor. Neticede de bu virüs hücrelerimize giremiyor, bizi hasta edemiyor.” ifadelerini kullanıyor.

Monoklonal antikorların standart antikorlardan farkı ise, “Bu antikorları diğerlerinden ayrıştırmak, içlerinde en güçlü, çalışkan, başarılı, olanları belirlemek ve bunları laboratuvar şartlarında çoğaltarak büyük miktarlarda üretebilmek de mümkündür. Bu şekilde elde edilen antikorlara “tek bir antikor üretici hücreden klonlandıkları” için “monoklonal antikorlar” adı veriliyor. Bunlar adeta birbirinin kopyası antikorlardır ve her defasında/daima bizi hasta etmeye çalışan belirli bir virüsün sabit bir kısmına yapışarak onu etkisiz kılarlar. Zaten bu nedenle de tedavi amacıyla kullanıldıklarında “mükemmele yakın” sonuçlar sağlarlar. Bu antikorları geçici de olsa korunmak için aşı yerine kullanmak mümkün olabiliyor.” şeklinde açıklanıyor.

Monoklonal antikor, aşının yerini tutabilir mi?

antikor

Prof. Dr. Müftüoğlu’na göre koronavirüse özel olarak geliştirilmiş monoklonal antikorlar bulunuyor. Hatta bu antikorlardan bazıları ABD’nin ilaç ve tedaviler konusundaki düzenleyici kurumu olan FDA’dan “hızlandırılmış izin” de almış durumdalar.

Sonuç olarak monoklonal antikorlar, aşı üretimi talebi karşılayacak seviyeye gelene kadar uygun bir alternatif oluşturabilir mi? Prof. Dr. Müftüoğlu’nun bu soruya yanıtı olumsuz:

“Almanya’nın sadece 200 bin doz için 500 milyon dolara yakın para ödediğini Alman kamu yayın kuruluşu Deutsche Welle’den öğrendik. Eğer bu bilgi doğruysa - ki doğru- aşı eksikliğini antikorla tamamlamaya Almanya’nın bile gücünün yeteceğini zannetmiyorum. Kısacası aşı eksikliğini antikorlarla kapatamayız. Aşı kavgalarının üstünü monoklonal antikorlarla örtemeyiz. Ama yine de bilelim ki monoklonal antikorlara sahip olmamız özellikle “tedavi açısından” bilhassa toplu organ yetmezliği olan hastalarımız için muazzam bir avantaj olabilir.”

Kaynak : https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/osman-muftuoglu/asi-mi-antikor-mu-41729395
9
3
2
2
2
Emoji İle Tepki Ver
9
3
2
2
2