Kurulduğu günden bu yana hep üst segment ürünler üzerine odaklanan Apple’ın “seçkinlik” stratejisi, hâlâ geçerliliğini koruyor. Nitekim biz tüketicilerin alışkanlıkları da büyük bir hızla değişmeye devam ediyor.
Apple’ın 2007 yılından 2018 yılına kadar en çok para kazandığı ürünü iPhone’du. Neredeyse her yıl yeni bir modelle karşımıza çıkan firma, her zaman satışlar konusunda zirveyi yakından takip etti. Samsung, ürettiği model sayısı ve segment genişliği açısından sürekli lider olarak kalsa da Apple, sadece üst segment iPhone cihazlarıyla bu mücadelede kalmayı başardı. Ta ki 2018’in ikinci yarısına kadar.
Apple’ın Samsung ile yaptığı akıllı telefon rekabetine, Çinli devler Huawei ve Xiaomi ortak oldu. Huawei, üst segment sınıfına güçlü bir giriş yaparak, ABD gibi bir pazarda yasaklı olmasına rağmen Apple’ın ikincilik koltuğuna oturmayı başardı. Artık zirvedeki yarış Huawei ve Samsung arasında dönüyor. Apple ise iPhone satışlarının düşmesi nedeniyle geriye çekilmiş durumda.
Firmaya göre, 2019’da geçtiğimiz yılın ilk aylarına oranla iPhone satışların %17’lik bir düşüş yaşandı. Bu kaybın parasal karşılığı ise 31 milyar dolar. 2018’de yaşanan benzer düşülere rağmen Apple’ın 1 trilyon dolar piyasa değerine ulaştığını da görmüştük. Aynı başarı %17’lik düşüşün yaşandığı bu hafta da gerçekleşti. Değer açısından en yakın rakibi olan Microsoft ile 1 trilyon dolarlık hacme ulaşmak için kıyasıya mücadele sürüyor. Üstelik iPhone satışlarının düşmesine rağmen...
Değirmenin su kaynakları:
Apple’a göre iPhone satışlarının düşme nedeni küresel ekonomik koşullardan ibaret. Ancak firma ekonomik yönde gelecek tahminlerini çoğu devletten daha iyi yapıyor. Çin ve Türkiye gibi pazarlarda iPhone artık üst segment bir cihaz markası değil, adeta altına eşdeğer bir yatırım aracı konumunda.
Ağustos 2016’da dakikada 400 iPhone satan şirket, elde ettiği büyük gelirleri yeni bir iPhone modeli geliştirmek için kullanmadı. Sadece var olan cihazlarının üzerinde küçük değişiklikler yaparak satışa sürdü. Bu sırada asıl para harcadığı yer ise dijital hizmetleri oldu. Apple Music gibi sadece iOS kullanıcılarına değil, tüm ekosistemlere açık olan hizmetlerini geliştirdi. Artık bir Android kullanıcısı bile Apple’ın müşterisi olabiliyor.
Artık eski Apple yok:
Dijital hizmetlerin mantığı, Apple’ın kapalı ekosistem stratejisine ters düşüyor. Steve Jobs döneminin en büyük eseri olan kapalı servisler, özel işletim sistemleri yerini artık açık ekosistemlere bırakıyor. Apple, sadece fiziksel satış yaparak değil, dijital satış yaparak gelirlerini arttırmak üzerine çalışıyor.
Bu planın en net şekilde ortaya çıktığı ürünü ise Apple TV ve TV+ platformları oldu. Netflix gibi abonelik modeline yönelik dijital hizmetlere odaklanan Apple, sinema ve dizileriyle herkesi müşterisi haline getirmeye çalışıyor. Bu nedenler Forbes, Business Insider gibi değerli basın kuruluşlarının öngörüleri haklı çıkıyor. Apple artık ağırlıklı olarak iPhone, Mac, MacBook gibi fiziksel ürünlerinden değil, dijital hizmetlerinden daha çok para kazanıyor. Abonelik sistemleri de gelirleri tek sefere mahsus değil, sürekli hale getiriyor. Hal böyle olunca sürekli kazanmaya müsait bir ortamda yatırımcılar Apple’a daha çok katkı sağlıyorlar.
Apple’ın tüketici elektroniği pazarındaki varlığı, ilk iPhone modeliyle yaptığı gibi yeni bir inovasyon sunmasına bağlı. Ancak bu kayıplar firmanın çok da umrunda değil. Artık küresel rekabette fiziksel değil dijital gerçekler söz konusu. Ekonomistlerin yakın zamanda bekledikleri küresel krize giriş aşamasında, 10 kişiye 1500 dolarlık cihazları satmak yerine 10.000 kişiye 10 dolarlık dijital hizmet satmak daha kolay, daha masrafsız.
Bakalım önümüzdeki aylarda iPhone satışlarına ilişkin bir değişim yaşanacak mı? Mevcut şartlar üzerine bir iPhone satışları artarsa, Apple’ın piyasa değeri yine tarihi bir ilki bizlere sunabilir.
Kaynaklar: Business Insider, Softpedia, Webtekno
