Şizofreniyi özetleyecek olursak bu hastalık için "insanların kendince senaryolar yaratması" cümlesi kullanılabilir. Yunanca "bölünmüş akıl" anlamına gelen bu sözcük, çift kişiliği değil, iki farklı şeye inanan beyini temsil eder. Bu hastalığa sahip olan insanlar genelde bazı olayları dış dünyaya, arkadaşlarına ve hatta kendilerine farklı şekillerde yansıtsalar da kendi içlerinde bu olayı tamamen farklı bir şekilde yorumlarlar ve aslında buna inanırlar. Gördükleri, duydukları şeylerde yanılmalar yaşayan ve gördüğü veya duyduğu sandığı şeylere göre birşeyleri yorumlayan şizofrenler, aynı zamanda yarattıkları yeni senaryolardan dolayı kendilerini toplumdan soyutlarlar.
İnsanları tamamen toplumdan koparan ve onların hiçbir şekilde yararlı bir birey olamamalarına neden olan şizofreni, çok uzun seneler önce teşhisi koyulmuş bir hastalık yani tarihi binlerce yıl eskilere dayanıyor. O zamanlardan başlayarak bugüne kadar süren araştırmalar ve incelemelerin bir sonucu olarak bilim adamları, şizofrenlerin farklı bir beyin şekline sahip olduğunu ortaya çıkarttı.
153 hastanın beyin MR'ını inceleyen araştırmacılar, bu hastaların hepsinin beyin yarımküresinin ön kısmında bulunan bir kıvrımda farklılık tespit ettiler. Bu kıvrım, insandan insan uzunluğu değişen ve insanların gerçekliği ne kadar iyi kavrayabildiklerini, yani halüsinasyon etkisinden ne kadar uzak olduklarını belirleyen kıvrım. İnsanlar arasında doğal olarak uzunluğu kişiden kişiye farklılık gösteren bu kıvrım, incelenen MR sonuçlarına göre tüm şizofreni hastalarında anormal derecede kısa.
(Bir şizofrenin çizimi)
Hastaların gördüğü güçlü halüsinasyonların bu kıvrımın kısalığından kaynaklandığını belirten bilim adamları, şizofreninin bu kısmının çözülebildiğini ancak bu kadar ciddi bir hastalığın sadece bir kıvrıma bağlanamayacağını da belirtti.