Bundan 46 yıl önce, Martin Cooper adında bir adam dünyayı değiştirecek bir iş yaptı ve birini cepten aradı. Eski Motorola başkan yardımcısı olan Cooper, aramayı şirketin DynaTAC telefonundan, New York Hilton’un önünde dikilirken yaptı.
Cooper’in başarısı yalnızca insanları karasal hatlardan kurtarmakla kalmadı, bugün gördüğümüz dünyaya ve modern teknolojiye giden yolu da açmış oldu.
Eski cep telefonları oldukça büyük, biraz da kaba ancak çok dikkat çekici cihazlardı. Bugün bize normal gelen bu teknoloji o zamanlar ilk defa ortaya çıkıyordu. Sıradan bir New Yorklu, o güne kadar cep telefonuna benzer bir cihaz olarak yalnızca Star Trek’teki iletişim cihazlarını görmüştü. Cooper’in hiç de Kaptan Kirk’ün ekibinde yer alıyormuş gibi bir hali yoktu.
Zaman içerisinde araba telefonları gibi alternatifleri de çıkan cep telefonları, günümüzde artık bambaşka bir seviyeye gelmiş durumda. Öyle ki insanlar artık bu cihazlara cep telefonu demiyor, akıllı telefon diyor. İletişim de sözlü iletişimden ziyade yazılı iletişime döndü. E-postalar ve mesajlar ana iletişim yöntemi haline geliyor.
Cep telefonları zaman içerisinde büyük yol kat etti. Standart ev telefonunun yanımızda gezen versiyonu olarak başladığı yolculukta önce mesaj atma özelliği kazandı. İki yıl sonra Tetris, ilk mobil oyun olarak telefonlara eklendi. 2004 yılında ise bugün vazgeçilmez olan Wi-Fi, ilk kez telefonlara girdi.
Benim gibi yaşı yetenler, ülkemizde 90’larda başlayan cep telefonu akımını hatırlayacaktır. O dönem, gazete kuponları biriktirerek cep telefonu alınabiliyordu. Önce Ericsson A1018, (abin on sekiz ablan on dokuz diye kötü bir şakası da vardı bunun) sonra da Nokia 5110 (cep telefonlarının orijinal gangsteri, Nokia efsanesinin temeli) kuponla verilmişti.
Bugün dünya çapında 10 milyardan fazla akıllı mobil cihaz kullanıldığı varsayılıyor. Toplam trafiğin üçte ikisini ise videolar oluşturuyor. Teknik olarak hepsinin temelinde ise Martin Cooper’in ilk cep telefonu araması var.
