CIA’in, 44 Yıldır Okyanusun Altında Sakladığı Sırrı

38
15
4
2
1
Hughes Glomar Explorer adlı keşif gemisinin yolculuğu 1974’te başladı. Gemi o günden beri CIA’in bir sırrını saklıyor.

Soğuk savaş dönemi istihbarat savaşlarıyla biliniyor. ABD’nin çeşitli istihbarat servisleri, pek çok farklı operasyona imza attıkları bu dönemin bitmesinin ardından, eski harekatlarının planlarını açıklamaya da başlamıştı.

Hughes Global Explorer adlı geminin hikayesi çok daha önce açıklanmış olsa da o da aslında bir CIA operasyonunun parçası. Üstünde elektrik dağıtım hattının direklerine benzeyen bir kule taşıyan bu devasa gemi, Pasifik Okyanusu’nda maden aramak için üretilmiş ve çığır açması beklenen bir gemiydi.

Gerçek ise bununla çok daha alakasızdı. Sovyetlerin Pasifik Okyanusu’nda batan ve nerede olduğu bilinmeyen, balistik nükleer füzeler taşıyan bir denizaltısı 1968 yılında batmıştı. K-129 tipi, 2 bin tonluk bu araç Hawaii’nin yaklaşık 2,500 kilometre kuzeybatısında, okyanus tabanında yatıyordu. Geminin amacı, batık Rus denizaltısını bulup çıkarmaktı.

Sovyetler, yaptıkları geniş çaplı aramalara rağmen denizaltını bulamamış ancak sualtı dinleme noktalarının kaydettiği bir patlamadan yola çıkan ABD’liler, aracın yerini tespit etmişti.

CIA de bu denizaltıyı çıkarmak için Azorian Projesi’ni hayata geçirdi. Projeden Rusların haberdar olmaması için de maden arama bahanesi bulundu. Dönemin meşhur isimlerinden, milyarder mucit Howard Hughes projenin ekran yüzü oldu, gemiye adını verdi.

Geminin ortasındaki sahte maden ayırma havuzu aslında denizaltıyı taşımak için yapılmıştı. Plana göre denizaltı çıkarıldığında burada saklanacak ve kıyıya getirilecekti.

Altı yıl süren projenin maliyeti 500 milyon doları aştı. O dönemde bu parayla birkaç tane uçak gemisi yapılabilir ya da Ay’a bir daha gidilip dönülebilirdi. Araçta bulunan kod defterleri, resmi evraklar ve teknolojik ekipmanın ise paha biçilemez olduğu düşünülüyordu.

İşlerse pek yolunda gitmedi. Görevin başarılı olması için okyanusun durgun olması gerekiyordu. En ideal zaman olan yaz başında Başkan Nixon, Moskova’ya gideceği için projenin ertelenmesini istedi. Bu yüzden de çalışmalar ancak 3 Temmuz’da başlayabildi. Aksilikler, okyanus akıntıları ve deniz yaşamının etkileri nedeniyle oldukça zorlu bir süreçten sonra denizaltının çıkarılması başladı. Bu noktada da tam her şey yoluna girdi denilirken, denizaltını çeken kancalardan biri koptu. Denizaltının büyük kısmı tekrar okyanusun derinliklerine gitti.

Aracın çıkarılabilen ön kısmında, altı sovyet denizcisinin cesetine ulaşıldı. Yüksek öneme sahip olan füzeler ve şifreleme kitapçıkları ise çıkarılamadı. En azından söylenen böyle.

CIA’in raporlarına göre bu olay, “Soğuk Savaş döneminin en büyük istihbarat darbelerinden biri”. Projenin devasa maliyeti ve sonunda elde edilen verilerin yetersizliği ise organizasyon içinde tartışmalara ve sorunlara neden oldu. Bir yılın ardından, projenin detayları kamuoyuna sunuldu.

Maden arama planının sahte olması çok şaşırtıcı oldu. Birçok madencilik şirketi ve pek çok üniversite, bu alanda çalışmalar yapmaya başlamıştı. Operasyonun sahte olduğu ortaya çıkınca bunun etkilerini ciddi olarak hissettiler. O dönemde Birleşmiş Milletler’de bile açık denizler ve okyanuslardaki minerallerin haklarıyla ilgili yeni bir anlaşma üzerinde müzakereler yapılıyordu.

Kaynak : https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46680864
38
15
4
2
1
Emoji İle Tepki Ver
38
15
4
2
1