Dünyanın Geleceğini Tehdit Eden Mikroplastikler Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

30
3
3
0
0
Her geçen gün artan plastik kirliliği sonucunda mikroplastiklerin sayısı da git gide artmakta. Peki, durumun ciddiyetinin farkında mıyız?

Mikroplastiklerin okyanuslarda ve sahil kısımlarındaki sayısının artmasıyla birlikte küresel bilim komünitesi bu alanlardaki duyarlılığı artırma yoluna gitti. Araştırmacılar, göllerimiz, nehirlerimiz hatta besin zincirimiz de dâhil olmak üzere neredeyse her yerde mikroplastik atıklarına rastlıyor. Münih Teknik Üniversitesi’nden Natalia Ivelva, mikroplastiklerin tanımı ve niceliği üzerinde yeni analitik yöntemler geliştirdi.

Mikroplastikler tam olarak nedir?

Mevcut tanımlara göre mikroplastikler, boyutları beş milimetreden bir mikrometreye kadar değişiklik gösterebilen plastik parçalardır. Bundan daha küçük olan plastikler ise alt mikroplastikler olarak adlandırılırlar. 100 nanometrenin altındaki plastiklereyse nanoplastikler denir.

Mikroplastikler de, nanoplastikler de daha büyük plastiklerin bozunmaları sonucunda meydana gelir. Örneğin son zamanlarda fazlasıyla bahsi geçen market poşetlerinin çözünmeleri sonucunda bu plastikler daha küçük boyutlu mikro ya da nanoplastiklere dönüşür.

Neden mikroplastik kirliliği konusunda endişelenmeliyiz?

Aslına bakılırsa mikroplastiklerin canlı organizmalar üzerindeki tehlikeleri tam olarak anlaşılmış değil. Şu an bilinen şey, suda yaşayan organizmalar ve insanların da dâhil olduğu diğer türler mikroplastik parçacıkları absorbe edebilir. İşin kötü kısmı ise yalnızca bu yolla zehirli bir ortam oluşmuyor.

Her yıl, insanlar dünya çapında 400 milyon ton plastik üretiyor. Üretilen bu plastiğin büyük bir kısmı nihayetinde çöp oluyor ve bu plastiklerin büyük çoğunluğunun doğadan tamamen yok olması yüzlerce yıl sürüyor.

Sonuç mu? Gelecek on yıllarda çevrede büyük bir plastik kirliliğiyle karşılaşacağız. Bilindiği üzere zehirli ya da zararlı olmayan maddelerin doğadaki sayısının artışı bile doğal dengeyi bozmaya yeterli olabiliyor. Aynı durum plastiklerle geliştiğinde olayın gelebileceği noktaları siz düşünün.

Neden mikroplastik kirliliğinin etkileri hakkında daha fazla bilgiye sahip değiliz?

Bilim insanları mikroplastiklerin çevreye insan etkinlikleri sonucunda girdiğini keşfettiği zaman, plastik parçacıkları diğer parçacıklardan ayırma amaçlı optik yöntemler kullanıldı. Maalesef bu yöntem fazlasıyla güvenilir olmadı. Elinizde bir milimetreden daha küçük bir parçacık olduğu zaman bunun bir kum tanesi mi yoksa mikroplastik mi olduğunu anlamanız düşünülenden çok daha zor bir hal alıyor.

Bunun en iyi örneklerinden biri Alman Eğitim ve Araştırma Federal Başkanlığı’nın (BMBF) desteklediği bir araştırma sonucunda görüldü. Elbe gölünden alınan su numunesinden alınan 3.000 parçacığa uygulanan kimyasal analiz sonucunda bu parçacıkların neredeyse 1000 tanesinin, ki bu yadsınamaz sayıların %33 ya da üçte bir olduğunu unutmamak gerek, plastik olduğu anlaşıldı.

Kireçtaşı ve diğer mineral parçacıklarının yanı sıra sudan alınan numune aynı zamanda birçok organik maddeyi de içerisinde bulunduruyordu. Bu sebeple standartlaştırılmış ve güvenilir bir yöntem oluşturulmadığı takdirde numuneler üzerinde net bir sonuç elde etmek mümkün olmayacak.

Mikroplastiklerin tespiti için hangi yöntemler kullanılıyor?

Sorduğunuz soruya göre değişkenlik gösterebilen birkaç yöntem mevcut. Örneğin, mevcut olan katkı maddelerinin yanı sıra plastik parçacıklarının sayısını ve türünü belirlemek için gaz kromatografi ve kütle spektrometrisi yöntemlerinin yanı sıra termal analizler de uygulanmaktadır. Ancak bu yöntemler parçacık boyutlarını incelemek üzere kullanılamaz.

Spektroskopik yöntemler, mikroplastik parçacıkların boyut ve şekillerini araştırmanın yanı sıra kimyasal izlerini takip etmek için de kullanılabilir. Ayrıca kızılötesi mikro-spektroskopi, 20 mikrometre büyüklüğündeki parçacıkları dahi analiz edebilir.

Araştırmaların bir sonraki adımı ne olacak?

Bir bölgedeki mikroplastik kirliliğinin güvenilir bir sonucuna ulaşabilmek için her numunedeki parçacıklar daha derinlemesine incelenmelidir. Plastik parçacıkları çevrede daha da küçük boyutlara ulaştıkça, çevredeki zehirli etkilerin artması konusunda daha büyük sorunlar teşkil ediyor.

Bu sorunların önüne geçilebilmesi için yeterli karşılaştırılabilir numune toplanması gerekmektedir. Standartlaştırılmış analiz yöntemleri sayesinde numunelerdeki mikro ve nanoplastik değerlerine ulaşılabilecek. Ancak o zaman mikro ya da nanoplastiklerin çevreye olan negatif etkileri üzerindeki araştırmalara başlanabilir. Tabii ki bu negatif etkiler yalnızca çevre için değil, aynı zamanda yaşayan organizmalar için de geçerlidir. Bu sebeple bu yöntemler sonucunda hem çevreye olan zararlar, hem de insanlar ve diğer canlılar üzerindeki kötü etkiler ortaya konabilir.

Gelecekte plastik üretimi yasaklanmalı mı?

Plastik, diğer materyaller göz önünde bulundurulduğu zaman fazlasıyla artıları bulunan bir materyaldir. Bu sebeple plastik üretiminin yasaklanması yerine doğaya attığımız plastiklerin sayısını azaltmamız gerekli.

Mikroplastik tehdidi kavramı karşımıza çıktığı zaman, plastik üreticilerinden çok, onları kullanan kullanıcılar olan bizler büyük bir sorumluluk altındayız. Bu sebeple klişeleşmiş “Dünyanın kaderi bizim ellerimizde” sözü burada büyük bir önem arz etmeye başlıyor. Gerçekten ileride yaşanabilir bir dünya istiyorsak, doğaya attığımız en küçük plastiğin bile çok büyük sonuçlar doğurabileceğini düşünmeliyiz.

Kaynak : https://phys.org/news/2019-01-dangerous-microplastic.html
30
3
3
0
0
Emoji İle Tepki Ver
30
3
3
0
0