Hayattaki en önemli elementlerden birisi olan fosforun keşfinin 350. yıldönümünü kutluyoruz. Fosforun bulunuşu aslında Hindistan’a gitmeye çalışan kaşif Colombus’un yanlışlıkla Amerika’yı bulması kadar ilginç ve tesadüfi olay. Bu sefer başrolde, kaşif yerine tüccar var. 17. yy'da Almanya Hamburg’da yaşamış olan tüccar ve simyacı olan Hennig Brand.
Brand’in de bütün simyacılar gibi tek amacı Felsefe Taşı’nı bulmaktı ve onun için sürekli çalışmalar yapıyordu. Felsefe Taşı, simyacılar arasında bilindiği kadarıyla hayatın anlamı ve herhangi bir şeyin altına çevrilmesinin anahtarıydı.
Brand iki sebepten ötürü Felsefe Taşı’nın en temel maddesinin insan idrarı olduğunu düşünüyordu. Sebeplerinden birincisi, idrar ve altın aynı renkteydi. İkincisi ise, simyacılar tarafından mükemmel kabul edilen insandan çıkıyor olmasıydı.
Brand o dönemde çok fazla idrar toplayarak mayalanmaya bıraktı. Sonrasında ısıtıp, kuru damıtma işlemi gerçekleştirdi. Sonunda mum benzeri beyaz bir madde elde etti. İşin ilginç tarafı bu madde karanlıkta ve kapalı bir şişe içerisinde olmasına rağmen parlıyordu. Hava ile temas etmesi sonucunda ise beyaz bir alevle yanan fosfor Brand’in çok ilgisini çekti. Yunanca ışık taşıyan manasına gelen fosfor ismini verdi.
Fosforun keşfinden 50 yıl sonra insan beyninde de bu önemli maddeden tespit edildi. Ortalama bir insanda yarım kilo kadar fosfor olduğu biliniyor.
Bu insan hayatı için çok önemli maddenin dünya üzerinde sınırlı olması büyük bir problem. Bilim insanlarına göre önümüzdeki 30-40 yıl içerisinde fosfor kıtlığı yaşanacak. Sorunu çözmenin yöntemi teknik olarak biliniyor: Fosfor geri dönüşümü. İnsan idrarında çok fazla fosfor olduğunu söylemiştik. Fosfor geri dönüşümü işte bu idrarın kullanılarak zamanında Brand’ın yaptığı gibi geri dönüştürülmesi olayına deniyor.
