Dünyanın Seyrini Değiştiren, Tarihin En Önemli Kitapları!

21
4
2
0
0
Tarihin en eski destanlarından, modern zaman romanlarına dek; dünyanın seyrini ve insanlığın düşünce biçimini değiştiren eserleri sizler için sıraladık...

Makedonya kralı Büyük İskender, Pers İmparatorluğu başta olmak üzere, komşularıyla sürekli bir savaş içerisindeydi. Bu sebeple, savaşlarda askerlerine liderlik yapmayı olabildiğince erken öğrenmesi icap ediyordu. Nitekim babası öldürüldüğünde onun yerine tahta geçen İskender; sahip olduğu toprakları güven içinde tutmanın yanında Pers İmparatorluğu'nu da bozguna uğrattı ve Mısır'dan Hindistan'a uzanan toprakları da egemenliği altına aldı. Ancak İskender'in elindeki tek silahı kılıcı değildi. Onun çok özel bir silahı daha bulunuyordu: Homeros'un İlyada'sı. 

Hocası Aristoteles'in yardımıyla bu destanı detaylı bir biçimde analiz etmiş ve seferlerine başladığında, hiçbir askeri önemi olmasa da destanda ismi geçen Truva'da mola vererek, kitapta anlatılan sahneleri gözünde canlandırmıştı. Dahası, bütün bu seferleri boyunca İlyada'yı yanından ayırmamıştı.

Homeros'un destanı, edebi anlamda bir başyapıt olmasının yanında; etkisi Antik Yunan kütüphanelerini hayli aşan bir eserdir. Zira söz konusu kitap, Yunan kültürünün düşünüş ve yaşayış tarzının bir tasviri adeta. İlyada'dan esinlenen İskender, Yunancayı geniş alanlara yayarak, İlyada'yı tüm dünyaya tanıtmış ve onu dünya edebiyatının başyapıtlarından biri haline getirmiştir. Ve İskender'den sonra gelen hükümdarlar da, İskenderiye ve Bergama'da oluşturdukları dev kütüphanelerle Homer'in kitabının gelecek nesillere ulaşmasını sağladılar.

İlyada'ya benzeyen öteki iki eser ise, Mezopotamya'dan Gılgamış Destanı ve Amerika'dan Mayaların Popol Vuh adlı hikayelerdir. Bu hikayeler, o meşhur nereden gelip nereye gidiyoruz ve biz kimiz soruları bakımından diğer tüm kültürlere referans oldu.

Çin edebiyatı ise Şarkılar Kitabı ismiyle tanınan şiirlere dayanıyordu. Şiir yazmak ve okumak yalnız şairlere has bir uğraş değildi. İmparatorluk yönetiminde yüksek mevkilere ulaşmak için sınava giren kişiler, şiir konusunda detaylı sorularla karşılaşıyordu.

Şarkılar Kitabı, şiiri, Doğu Asya'nın en kayda değer edebiyat biçimi haline getirdi. Keza dünya edebiyatının ilk önemli romanları da şiirin etkisinde kalmıştı. 11. yüzyılın başlarında yazar Murasaki Şikibu, Japon edebiyatının zirve eserlerinden biri olacak ve dünyanın ilk romanı olarak kabul gören (Genji'nin Hikayesi'ni) yazmadan evvel Çince öğrenmiş ve 1000 sayfayı aşan kitabına 800 tane şiir koymuştu.

Araplar, Çinlilerden kağıt üretmeyi öğrenince daha önce sözlü olarak nakledilen hikayeler yazılı hale getirildi ve "Binbir Gece Masalları" gibi büyük eserler ortaya çıktı. Sonrasında tüm dünyada okur-yazarlığın artması, kağıt ve matbaa gibi yeni icatlar, yazılı hikayenin tesirinin artmasına sebep oldu.

Eski destansı hikayeler ve şiirlerden daha çeşitli olan bu masallar, hem eğitim hem de eğlence işlevi görüyordu. Binbir Gece Masalları'nda, anlatıcı Şehrazat'ın, her kadınla bir gece beraber olduktan sonra onu öldüren Pers şahı Şehriyar'ı bu masallarla erdemli ve iyi kalpli bir insana dönüştürmesinin hikayesi anlatılıyordu.

Şiir, masal ve destanlar, sonraki edebiyat tarihine de damgasını vurdu. 13. yüzyıl İtalyan şairi Dante Alighieri, İlahi Komedya isimli kitabında Hristiyan inanca göre Cennet, Cehennem ve Araf'ı tarif ederken epik şiir formunu kullandı. Üstelik Latince değil, Toskana'da kullanılan bir lehçede yazmıştı bu eseri. Böylelikle bugün İtalyanca diye bildiğimiz dil yaygınlaştı. Bu, edebiyatın dil üzerindeki etkisine verilebilecek belki de en iyi örnek.

Bu alandaki en köklü değişimler, Johannes Gutenberg'in Çin'deki teknikleri geliştirerek matbaayı Kuzey Avrupa'ya taşıması sayesinde gerçekleşti. Böylece kitaplar, geniş kitlelerle buluştu. Bu döneme özellikle roman türündeki kitaplar damga vurdu. Yeni bir okuyucu kitlesi olarak ortaya çıkan kadınlar, modern toplumun problemleriyle ilgilenmeye başladı.

Sonrasında Mary Shelley'nin 'Frankenstein' adlı romanıyla bilim-kurgu türüne adım atıldı ve bilimin uçuk ütopik vaatleri ile yıkıcı potansiyeli arasındaki çelişkilere değinilmeye başlandı. George Orwell'in 1984'ü ve Margaret Atwood'un Damızlık Kızın Öyküsü isimli kitapları da bu geleneği sürdüren modern örneklerdir.

Roman türü ayrıca bağımsızlığını yeni kazanan ülkeler bakımından da söz konusu mücadelelerinde önemli bir yere sahip oldu. Mesela Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık adlı kitabıyla 1960'ların Latin Amerika'sında kıtanın birkaç kuşağına birden hitap edebiliyordu. Siyasi bağımsızlık, kültürel bağımsızlığı gerektiriyordu ve romanlar da bu yolda çok iyi birer araçtı. Öte yandan, geniş kitlelerin okur-yazar hale gelmesi bu ve diğer yazarların işine yarasa da; matbaa, edebiyat üzerindeki kontrol ve sansürü kolay bir hale getirdi. Baskıcı-totaliter rejime sahip ülkelerde sansürden kurtulmak amacıyla yeraltı matbaaları geliştirildi.

Günümüzde ise yazı teknolojisinde yepyeni bir devrim döneminden geçiyoruz. İnternet okuma ve yazma şeklimizi, edebiyatın yaygınlaşmasını ve buna kimlerin erişebileceğini belirliyor. Başka bir deyişle, edebiyat dünyasının tekrar büyük bir dönüşüm geçireceği bir döneme geçmiş bulunuyoruz.

21
4
2
0
0
Emoji İle Tepki Ver
21
4
2
0
0