1968 yılında, yani bundan tam 50 yıl önce Stanley Kubrick, bir gelecek öngörüsü olan 2001: A Space Odyssey (2001: Uzay Macerası) isimli filmini vizyona soktu. Bu yapım, sinema tarihinin en etkili filmlerinden birisi olarak hala izleyenleri etkilemeyi başarıyor. Döneminin çok çok ötesindeki görsel efektleri, insanlığın kökünden uzay keşiflerine kadar geçen yolculuğu başarılı bir dille anlatılıyor.
Filmin yıldızları arasında elbette insan aktörler de var. Ancak izlemeyenler varsa üstü kapalı bir şekilde söylemek gerekiyor ki, bu film yapay zekayı da işliyor. Hatta işlemekle kalmıyor, onun neden olacağı belki de en gerilim dolu olaylardan birisini, müthiş bir sinematografiyle aktarıyor. Hal 9000 isimli bu yapay zeka tıpkı günümüzdeki sesli asitanlar gibi bir uzay gemisinin sesli asistanından başka bir şey değil.
Yapay zekalar dediğimizde günümüzde en çok aklımıza gelen isimlerden birisi de Elon Musk. Kendisinin bu konudaki tavrı ise oldukça kötümser. Yani ona göre günün birinde Hal 9000 gibi yazılımların zulmüne uğrayabiliriz. En çok ilgilendiği şirketi olan Space X’in hayali ise uzak gezegenlere insanlı seferler düzenlemek. Bu nedenle 6 Şubat 2018’de dünyanın en güçlü geri dönebilen roketini test eden şirket, rüştünü de ispatladı. Muhtemelen bundan sonrasında SpaceX, gerçek bir uzay gemisi tasarımlarıyla karşımıza çıkacak.
Peki SpaceX’in uzay gemisi neye benzeyecek? Cevap Elon Musk’tan gelsin:
Evet, az evvel hakkında detayları okuduğunuz, Musk’ın yapay zekalar konusundaki düşüncelerinin temelini atan film, adama uzay gemisi için ilham veriyor. Aynı zamanda Musk, astronotların filmdeki gibi bir takım olayla karşılaşmayacağını, olası Hal 9000 yazılımına kanmayacağını açıkladı. Gidip bir de adını aynı yaparsa, tadından yenmez. Neyse, biz gemiye geri dönelim.
SpaceX’in uzay gemisinin adının BF Spaceship olacağı söyleniyor. Dairesel bir yapıya sahip olan yaşam alanları, tıpkı 2001 filmindeki gemiye benziyor. Musk’ın demesiyle koşu parkuru da bu alanlardan birisi. Peki bu gemiler neden dönüyorlar? Cevap basit, yerçekimi. Aynı şeyi kahvecinin çay tepsisini çeviren çayların düşmemesine benzetebilirsiniz. Uzay gemileri için bu sistem o kadar hassas ayarlanabiliyor ki, tepsideki her bardak gibi insanlar da dünyadaki yer çekimine özdeş bir kuvvet altında kalıyorlar.
