Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki Türk dizileriyle aram pek iyi değil. Yani böyle bir tanımlama yapmak için belki de tüm dizileri izleyip öyle bir karara varmak gerekiyor ama Fi’nin haddinden fazla sağlam olduğunu söylemek için buna da pek gerek olmadığını düşünüyorum. Zira internette biraz dolaştığımızda, hemen her diziden bir videoya ya da repliğe zaten rastlıyoruz. Bu sebeple de ‘hmm, demek bu konseptte bir dizi’ deyip basit de olsa bir karara varabiliyoruz. Fakat Fi’yi tüm bu dizilerden ayıran hakikaten çok farklı detaylar var. İlk 3 bölümünü üst üste izledikten sonra da bende bıraktığı izlenimleri sizlerle paylaşmak istedim.
1 - Ambiyansı
Diziyi izlemeye başladıktan birkaç dakika sonra bile ‘farklı bir havası var’ izlenimine ve hissine kapılacaksınız. Bence o farklı olan şey dizinin ambiyansı ve bu ambiyansı da sağlayan sıra dışı kamera açıları. Diğer dizileri o kadar klişe kamera açılarından izledik ki Fi, daha ilk saniyelerinde bile bu farklılığı hissettirmeye başlıyor. Zaman geçtikçe o ambiyans asla sihrini bozmuyor ve sizi içine çektikçe çekmeye devam ediyor. Kısacası daha ilk dakikalarda kendisine hayranlık bıraktıracak bir yapıda olduğunu izleyiciye hissettirebiliyor.
2 - Sansür olmaması
Küfür, yerine göre kullanıldığında gerçekten çok etkili olan bir söylem türüdür. Tabii bu da ayrı bir meziyet işi, zira hemen hepimiz cümlemizin sonunda o meşhur 3 harften oluşan kelimeyi (a ile başlayan hani) kullanır olduk. Fakat bazen yerinde öyle bir kullanırsınız ki o küfür, düzinelerce cümle sarf etmek yerine tek başına tüm cümle israflarına göğüs gerebiliyor. Birkaç bölümünü izlediğim -ve de oradan buradan duyduğum- kadarıyla Behzat Ç. bu anlamda efsaneleşmiş dizilerden, ama bildiğiniz gibi devreye maalesef sansür giriyor. Fi ise online olmasının nimetlerinden faydalanarak bunu en iyi şekilde izleyiciye yansıtıyor; üstelik abartmadan, sanki o an dizide değil de gerçekten böyle bir konuşmada geçiyormuş gibi...
3 - Müzik
Sanırım övgüyü en çok hak eden kısma geldik. Aslında bu kısım dizinin ambiyansıyla iç içe, ama biz yine de ayrı bir parantez olarak belirtelim. Bu zamana kadar birçok kaliteli olduğunu düşündüğüm yabancı dizi seyrettim, fakat bir tanesinin bile Fi’nin ki gibi etkileyici müziğe sahip olduğunu düşünmüyorum. Diyalog olsun ya da olmasın, kullanılan müzikler kusursuza yakın uyumluluk içerisinde. Ayrıca tür olarak da çok modern bir tarza başvurulmuş -belki de drum and bass’a karşı ayrı bir sempatim olduğu ve tarz olarak bunu andırdığı için böyle düşünüyor olabilirim, bilemedim-. Yine de tarzınız ne olursa olsun, Fi’yi izlerken müziğin sizde muhakkak bir etki bırakacağını düşünüyorum. Jenerik müziğini dinlemek isteyenler şuraya tıklayabilirler.
4 - Bağlayıcılığı
Yine benimle hemfikir olacağınızı düşündüğüm bir konu daha var; izleyiciyi bağlamak için saçma sapan bir konu üzerinde yoğunlaşılmıyor. Diğer dizilere baktığımızda, sonunda yaşanacak olayla bağlantı sağlanılması amacıyla gerekli gereksiz birçok sahneyle karşılaşıyoruz. Hatta bu artık öylesine kabak tadı vermeye başladı ki dizi senaristleri, artık Türk dizilerinin en fazla 1 saat olması yönünde ortak bir görüş dile getirdiler. Fi, bu konuda da kendisini diğerlerinden ayırmayı başarıyor. Genel gidişatıyla böyle ucuz numaralara ihtiyacı olmayan ve her olayı aynı sahnede yoğun şekilde yaşayan -ve bizlere yaşatan- Fi, klasını bu konuda da fazlasıyla gösteriyor. Karakterler arasındaki buram buram kalite kokan diyaloglara değinmiyorum bile.
