Radyosyon evrenin bir parçasıdır ve uzay tehlikeli miktarda radyasyonla doludur, ancak bu miktar düzenlidir. Tıpkı Dünya’daki toprakta yetişen muzlarda olduğu gibi ışınım seviyeleri düşüktür.
Dünyanın en büyük kozmik ışın dedektörü olan ve Hong Kong’un üç misli alanı kaplayan Arjantin’deki Pierre Auger Gözlemevi, kozmik ışın bombardımanları sırasında uzaydan gelen yüklü parçacıkların parıltılarını yakalar. Çok sayıda dedektörden gelen bilgileri birleştiren 400 kişilik Auger ekibi, orijinal kozmik ışınların yönünü tespit ederek nereden geldiğini hesaplayabilir.
Auger araştırmacıları tespit ettikleri son kozmik ışınların, fizik deneylerinde oluşturulması mümkün olan en yüksek enerjiye sahip parçacıklardan daha yüksek enerjiye sahip olduklarını gözlemlediler. Yani yakalanan ışınların kaynağında her ne varsa, insanın bildiği fiziğin sınırlarını aşıyordu.
Bilim insanları kaynağı uzun zamandır tespit edilemeyen bu ışınların nereden geldiğini çözdüler. Almanya'daki Wuppertal Üniversitesi'nde görevli olan ve Pierre Auger Gözlemevi’nin sözcülerinden Karl-Heinz Kampert, verdiği demeçte, "Bulmacanın sonucunda bu enerjinin kendi galaksimizde üretilmediğini anladık ve buna dair kanıtlarımız var. Geleceğe yönelik büyük bir adım atmış olduk.” açıklamasında bulundu.
Pierre Auger Gözlemevi, 1600 parçacık dedektörü içeriyor. Her biri, kozmik ışınları 12 metre derinliğindeki saf suya düştükten sonra gözlemliyor. Buraya gelen parçacıklar üç önemli bilgi taşıyorlar: Enerji miktarı, ışığın geldiği yön ve ışığın kimliği.
Söz konusu parçacıkların 30.000 tanesini, 2004-2016 yılları arasında sayan gözlemevi garip sonuçlar elde etti. Galaksimiz dışında düzensiz ve sürekli olarak yüksek enerjiye sahip, insan sınırlarını aşan radyasyon üreten bir yerden bahsediliyor. Işınların tam olarak hangi lokasyondan geldikleri bilgisi gizemini hala korusa da, evrendeki manyetik alanlar hakkında detaylı bilgi sahibi olmamızı sağlayabilirler.
Araştırmacılar lokasyonu tespit etmek ve verileri en tutarlı şekilde yorumlamak için çalışmaya devam ediyorlar.
