Genetik Aktarım Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

19
4
3
0
0
Yıllardır savunulan, insanlığın geleceği için genetik mutasyonlara ihtiyaç olduğu konusunun çok da gerçeği yansıtmadığı deneylerle ispatlandı.

İnsanlar, gezegendeki en gelişmiş organizmalar olarak bilinir. Bunun tam tersi olarak ise bazı bilim kurgu filmlerinde, insanlığın kusurlu yapılara sahip olduğu ve bu nedenle de gelişmeye ihtiyaç duydukları konu alınır. Genelde bu tür kurgu yapımlar, insanlığın gelişiminin genetik mutasyondan geçtiğini izleyiciye aktarır. Aslında bilim dünyasında da durum çok farklı değil.

Çoğunlukla bilim insanları, hastalıkların araştırılmasından, genetik miras aktarımına, zekanın oluşumundan, davranışsal benzerliklere veya farklılıklara kadar uzanan konuların anahtar faktörünün “genler” olduğuna inanıyorlar. Bu nedenle, genetik ile ilgili tüm gizemlerin çözülmesiyle, belki de insanlığın geleceğinin kurtulması umut ediliyor.

Bazı hastalıkların, karakteristik ve fiziksel özelliklerin genetik miras yoluyla taşındığı tabii ki bilinen bir gerçek. Tablonun bilinmeyen tarafı ise aslında genlerle oynayarak sanıldığı gibi mükemmel insana erişilemeyeceği gerçeği. Geçmişte bazı devletler tarafından da bu yönde çalışmalar yapılmış olup, hatta Nazi Almanya’sında kusursuz insanı yaratmak adına çılgın deneyler yapılmıştır.

Genelde bu konularda araştırmalar ikizler üzerinde yapılır ve ikizlerin neredeyse aynı genlere sahip olması gibi bir düşünce sonucu, tüm benzerlik veya farklılıkların da kalıtımsal olarak geçtiğine inanılır. Yeni fikirler ışığında yapılan araştırmalar ise süper insanı yaratmanın yolunun, genler ile oynamaktan değil, çevresel faktörleri güçlendirmekten geçtiğini işaret ediyor. İkizlerin doğdukları andan itibaren aynı yemekleri yemeleri, aynı davranışlara maruz kalmaları, aynı kokuları duymaları konuları şimdiye kadar hep araştırma dışı bırakılmış. Bu nedenle de çevresel faktörlerin gelişime olan etkileri göz önüne alınmamış.

Bir doğru bilinen yanlış da zekanın nasıl oluştuğu konusu, yani kısaca IQ genlerden aktarılır inancı. Popüler kültürle birlikte iyice yayılan bu teori, zekanın insanlara genetik olarak kodlanmış olduğunu ve bu şekilde aktarıldığını söylüyor. Araştırmayı yapan kişiler ise, biraz da esprili bir dille konuya dikkat çekmek için, kalıtımsal olarak aktarılan genlerin, iyi bir uykunun zekaya olan etkisinden daha az etkili olduğunu söylüyorlar.

Genlerin sanıldığı gibi tüm tedavilerin anahtarı olmayabileceğini farkeden bilim insanları da, laboratuvarlarda yapılan deneyler ile mikrobiyal yolla uygulanan tedavileri test ettiler. Hayatları boyunca birçok farklı etkene maruz kalan kişilerin anksiyete, depresyon, egzema gibi hastalıklarının bu yönteme olumlu tepkiler verdiği tespit edildi. Bazı mikrop ve bakterilerin, farklı türdeki hastalıklara iyi geldiği ve çok daha fazlasının da keşfedilmemiş olabileceği düşünülüyor.

Tüm bunlar aslında tek bir yöne doğru evriliyor, genler bazı nadir hastalıkların çözülmesinde tek yol olabilir fakat çözüm aranılan birçok rahatsızlık, hastalık ve farklılıkların ardında çevresel faktörler yatıyor olabilir ve mikrobiyal tedavi yöntemleri insanlığın geleceği için yeni bir ümit olabilir.

Kaynak : https://phys.org/news/2018-12-key-humanity-isnt-genetic-microbial.html
19
4
3
0
0
Emoji İle Tepki Ver
19
4
3
0
0