Hayatta Hiçbir Şeyin Şans Olmadığını Söyleyen Matematik Teorisi

67
30
6
4
3
Evrende gerçekten şans denilen bir faktör var mı? Şans olarak nitelendirdiğimiz şeylerin gerçekleşmesini sağlayan her şey yine şans eseri mi oldu? Peki ya evrene dair her şeyi bilseniz, geleceği değiştirebilir misiniz? Kendi ölümünü doğru hesaplayan bir matematikçinin hayatından, hayatın kendisini açıklayan “Laplace şeytanı” teorisini asla unutmayacaksınız.

1749 yılında doğan Fransız matematikçi Pierre-Simon Laplace, olasılık teorisini kullanarak gözlemlenebilir gök cisimlerinin yerlerini en doğru şekilde hesaplayabildi. Yani gerekli bilgiye sahipti, bunları kullanarak gök cisimlerinin gelecekte nerede duracaklarını kesin bir şekilde hesapladı. Peki evrendeki bütün bilgiye sahip olsak, her şeyi Laplace’in gök cisimlerinde yaptığı gibi hesaplayabilir miyiz? Teorik olarak bu doğru, Laplace’a göre şans denilen bir şey yok. 

Yazı tura attınız, yazı geldi. Paranın yazı gelmesini sağlayan şey şans mıdır, yoksa paranın boyutu, ağırlığı, ortamdaki havanın yoğunluğu, mikro ölçülerdeki hava akımları, elinizin şekli ve duruşu, fırlatma hızınız, ses dalgaları gibi onlarca farklı etmen midir? Bu etmenlerin hepsini hesaplayabilirsek, muhtemelen paranın yazı geleceğini önceden tahmin edebiliriz. Hatta Laplace diyor ki, söz konusu etmenleri işimize gelecek şekilde değiştirip paranın tura gelmesini sağlayabiliriz.

 

Laplace’ın bu teorisinde merkeze oturan farazi bir varlık var. Buna “Laplace şeytanı” deniyor, o evrenin bütün işleyişi hakkında her bilgiye sahip birisi. Yani istediği şeye müdahale edip istediği gibi sonuç elde ediyor, geleceği şekillendiriyor. Böyle bir varlığın olmayacağını, olsa bile bunun insan olmayacağını biliyoruz. 

Laplace’ı insanın neredeyse delirmesine yol açacak bu teoriyi ortaya atmaya iten neydi, nereden esinlendi?

Determinizm, her şeyin bir sebep sonuç ilişkisi içinde açıklanabileceğini savunan bir düşünce akımıdır. Bu teoriye inanan ve çalışmalarında bunu kullanan Abraham de Moivre, artık yaşamının sonuna doğru yaklaştığında her geçen gün 15 dakika kadar fazla uyuduğunu tespit eder. Bu tespitine göre döngüsü 24 saate tamamlandığı gün Moivre ölecektir. Hesaplamayı tamamlar ve 27 Kasım 1754’te öleceğini söyler. Abraham de Moivre, 27 Kasım 1754’te ölür. 

Bu bir rivayet olabilir, ancak Moivre yaşarken Şansın Doktrinleri isimli bir eser bırakmıştır. Bu eser, Laplace’ın çalışmalarına esin kaynağı olmuştur. 


Abraham de Moivre

Kuantum fiziğine göre, her şeyi bilen bir varlık neden var olamaz?

Bizim ilkokul ve liselerde öğrendiğimiz klasik fizik, bir şeyin ilk konumunu, doğrultusunu ve hızını biliyorsak, belirli bir süre sonra nerede olacağını hesaplayabileceğimizi, yani geleceği görebileceğimizi söyler. Kuantum fiziğinde ise bu durum böyle değildir. Çünkü gündelik hayatlarımız klasik fiziğin öngördüğü gibi lineer olsaydı, zaten her şeyi hesaplayabiliyor olurduk. 

Hayatlarımız çizgisel olmayan bir düzen içerisinde pek çok şart ve ihtimal etkisi altında devam eder. Bu nedenle yapılan bilimsel çalışmalarda bile, çalışmamızda sonuçları etkileyecek bazı şeyleri devreden çıkartarak kanıtlar ararız. Yani varsayımlar yapar, varsaydıklarımızı sınar, en doğru olana yöneliriz. Bilim de tam olarak budur. 

Laplace’ın şeytanı gibi bir varlığın bizim dünyamızda yaşama şansı yoktur. Belirsizlik yasasına göre böyle bir varlık, bütün parçacıkların konumunu aynı anda ve doğru şekilde ölçemez. Bu noktada bir paradoksa neden olur ve durumu çıkmaza sürükler. Çünkü parçacıkların konumlarını öğrenmek için hesaplama yaparken onların konumlarını değiştirir. Sistem bozulmuş olur. İnsan doğayı dışarıdan bir gözlemci olarak inceleyemez, çünkü doğanın bir parçasıdır. 

Kuantum fiziğinde parçacıkların hareket yolları yoktur. Örneğin bir parçacığı önce A ve sonra da B noktalarında gözlemledik. Buna göre parçacık A noktasından B’ye gitmiştir. Klasik fizikte bu parçacığın A’dan B’ye gidiş şartlarını hesaplayabiliriz, ancak kuantum fiziğinde hesaplayamayız. 

Yapılan tüm ölçümler, sistemin geneline ilişkin çok küçük bilgileri sunacaklardır. Bu nedenle klasik fiziği şıp diye kavrayabiliyor, çocukken anlayabiliyoruz. Kuantum fiziği üzerine ise asırlardır sayısız bilim insanı ter döküyor, yine de anlayamıyor, tam olarak açıklayamıyoruz

Bu teorilerin ve beyin jimnastiğinin ardından, belki de hayata daha bütünsel ve kavrayıcı bir şekilde bakmamızı sağlayacak nedensellik ilkesine kavuşuyoruz. Aşağıda sinema şaheseri olan iki farklı filmden bu ilkeyi çok güzel açıklayan iki sahne var.

Mr. Nobody - "Tek Bir Kar Tanesi Bambunun Yaprağını Bükebilir":

Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi - Kader:

Kaynak : https://seyler.eksisozluk.com/evrendeki-her-atomu-gecmisi-ve-gelecegi-ongorebilen-sanal-varlik-laplacein-seytani
67
30
6
4
3
Emoji İle Tepki Ver
67
30
6
4
3