Bu mikroçipleri insanların vücuduna yerleştiren Biohax şirketi, beş yıl önce piyasaya sürüldüğünden bu yana teknolojinin 4.000'den fazla kurulumunu gerçekleştirdiğini ve insanların anahtar kartlarını, kimliklerini ve tren biletlerini bu mikroçiplere aktarabildiğini söyledi.
Başparmak ve işaret parmağı arasındaki derinin altına enjekte edilen bu çipler, kredi kartlarından pasaporta kadar her şeyde bulunan radyo frekansı tanımlama (RFID) teknolojisini kullanıyor. Bu çipler yakın alan iletişimi (NFC) içeren bütün akıllı telefonlar ve cihazlar tarafından okunabiliyor. Çiplerin çalışması için herhangi bir pil veya güç kaynağı gerekmediğinden şarj edilmeleri de gerekmiyor.
Fiziksel kart ihtiyacını ortadan kaldıran bu teknoloji sayesinde şifreler, imzalar ve pasaportlar gibi günlük hayatta kullandığımız birçok bilgiyi elimizde taşıyabiliyoruz ve uluslararası sınır noktalarında veya seyahat terminallerinde işlemlerimizi kolayca halledebiliyoruz.
Fakat bu teknolojiyi kullanan bazı insanlar güvenlik endişesi yaşıyor ve bu çipler sayesinde her yerden izlenebildiklerini ifade ediyor. Uluslararası Kart Üreticileri Birliği'nden alınan rakamlara göre her yıl 6 milyar kart üretiliyor ve bu kartların üreticileri, plastik atıkların azaltılmasına katkı sağladıklarını iddia ediyor.
Söz konusu teknolojiyi ilk uygulayan insanlardan biri olan Zoltan Istvan, “Elime üç yıl önce bir RFID çip yerleştirdim ve evime girip çıkabilmek için kullanıyorum, bu harika çünkü artık evin anahtarlarını taşımam gerekmiyor” dedi.
Günlük hayatımızı oldukça kolaylaştıran fakat kullanımı günümüzde fazla olmayan bu mikroçiplerin sayısı, teknolojinin de gelişmesiyle önümüzdeki yıllar içinde artış gösterebilir.
