2018 senesi boyunca, özellikle yaz aylarında tüm dünyada yaşanan doğal afetlerden sonra artık küresel ısınmadan ve iklim değişikliğinden bir tür karamsar gelecek senaryosu gibi bahsetmek çok da akıl kârı değil. Kapımıza kadar gelmiş olan bu felaketlerin en büyük götürüsü ise tahmin edersiniz ki su.
Bütün yaz boyunca Japonya ve daha pek çok ülke aşırı yağışlarla ıslandı, her yeri sel götürdü. Bu da kuraklık ve susuzluk ile tezat oluşturduğundan durum size manası gelebilir. Fakat aslında bu çok basit bir zincir; tüm dünyada hava sıcaklıkları oransal olarak artmış durumda. Bu da toprağın daha susuz kalmasına sebep oluyor.
Ayrıca mevsim normallerinde ilerlemeyen sıcaklık ve yağış miktarı doğanın dengesini bozduğundan, o aşırı yağışlar ve seller esnasında düşen suyun dünyaya pek de faydası olmuyor. Çünkü aşırı ısınan toprak zaten düşen her damlayı kendi içine alıyor.
Avustralya'nın Yeni Güney Galler Üniversitesi’nden bilim insanları, konuyla alakalı olarak gerçekleştirdikleri incelemeler sonucunda, içme suyu kıtlığının çok da uzakta olmadığını tespit etti. 43 bin meteoroloji istasyonunun ve nehirlerin durumunu takip eden 5 binden fazla kontrol noktasının ölçüm verilerini kullanan Avustralyalı uzmanlar, artan yağışlara rağmen nehirlerin kuruduğunu belirtti.
Araştırma ekibinde yer alan Profesör Ashish Sharma, yağışlardan gelen suyun %64'ünün toprak tarafından emildiğini ve nehir yataklarını dolduracak miktarda suyun yer üstünde kalmadığını belirterek ortaya çıkan dengesizliğe parmak bastı.
