Müzik ve Teknolojinin Birleştirildiği, Sahne Laboratuvar Karışımı Merkez: LIVELab

7
0
0
0
0
Müzik, şüphesiz ki hayatımızda boşluğu başka bir şeyle doldurulamayacak bir yere sahip. Etkileri inanılmaz boyutlara ulaşabilen müzik, hemen hemen her yerde ulaşılabilmesiyle aslında oldukça ilginç bir olgu. Müzik ve teknoloji araştırmalarının aynı anda yürüdüğü, müziğin insan üzerindeki etkilerinin araştırıldığı LIVELab isimli laboratuvar da bu olguyu anlamamız için çalışmalar yapılan yerlerden biri. Gelin LIVELab'e ve yapılan çalışmalara yakından bakalım.

Müzik üzerine daha önce yapılmış tüm bilimsel çalışmalar, müziğin hem birey hem de toplum özelinde ilginç etkileri olduğunu ortaya koyuyor. Aslında anne karnında duyulmaya başlayan seslerle tanışılan müzik, insanların ömrü boyunca yanında olmaya devam ediyor. Hızlı ve yavaş, arabesk ve pop gibi türlü kategorilere ayrılabilen müziğin hayatınızdan tamamen çıktığını hayal edebilir misiniz?

Hayalinizin sonuçlarının garip bir dünyaya işaret ettiğini tahmin edebiliyoruz. Aslında müziğin beyin, duygular ve sağlık üzerindeki etkileri, onu bu kadar vazgeçilmez yapıyor. Müziğin beyinde nasıl işlendiği, müzisyenlerin sözsüz şekilde nasıl koordine oldukları, müzik dinlemenin sosyal ve duygusal gelişime nasıl katkı koyduğu gibi sorular, son dönemde bilimsel araştırmaların da konusu olmuş durumda.

Konser verilen laboratuvar: LIVELab

livelab

Bilimin son dönemde müziği mercek altına aldığından bahsetmişken McMaster Üniversitesi'ndeki Büyük İnteraktif Sanal Çevre Laboratuvarı'na (LIVELab) ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Kafasında sinyal ölçüm cihazları olan müzisyenlerin konserler verdiği; izleyicilerin beyin sinyallerinin, terleme analizlerinin, kalp atış hareketlerinin kayıt edildiği LIVELab, aslında bir sahne olmanın yanı sıra büyük bir araştırma laboratuvarı.

Bilimsel araştırmalar için veri toplamak, özellikle gönüllü katılımcılara ihtiyaç olduğunda oldukça zor olabilir. Daha önceki araştırmalara bakıldığında yeterli sayıda katılımcı bulmak ve ölçüm almak için yıllar harcandığını görebilirsiniz. LIVELab, önceki araştırmalardaki katılımcılardan çok daha fazlasından tek bir konser süresinde veri alarak bu süreci kısaltıyor.

Akıllıca tasarlanmış olan bu sahne, dünyada da türünün tek örneği. 106 kişiden aynı anda veri almayı sağlayan merkez, kişilerin aynı müziği aynı şartlarda dinlemesini sağlamasıyla da deney sonuçlarının karşılaştırılabilirliğinin önünü açıyor. Aynı zamanda LIVELab'de yapılan çalışmaların mümkün olması için arka planda mühendisler, psikologlar ve araştırmacılar hep birlikte çalışıyorlar.

LIVELab'de hangi konular araştırılıyor?

livelab

Teknoloji ve müziğin birleştiği bu merkezde yapılan araştırmaların konusu da büyük önem taşıyor. Araştırmacılar, kimi zaman beyinden kimi zaman da müzisyenlerin vücudu üzerine yerleştirilmiş hareket sensörlerinden aldıkları verileri bir araya getiriyor ve sonuçlara ulaşılmaya çalışılıyor. Elbette burada seyirciden alınan veriler de ayrı bir kol olarak değerlendiriliyor. LIVELab'de elde edilen verilerin kullanıldığı bazı araştırmalar şöyle:

  • İnsanlar nasıl müzik yaparlar?
  • Müzisyenler hareketlerini nasıl koordine ederler ve performans gösterdikleri sırada beyinleri nasıl çalışır?
  • İnsanlar evlerinde gelişmiş kulaklıklarla müzik dinlemek varken neden canlı müzik deneyiminden hoşlanırlar?

Yukarıdaki soruların yanıtlarını bulmak için ciddi mesailer harcanıyor. Peki müziği araştırmaların merkezine oturtmak neden bu kadar önemli? Aslında sorunun birden çok yanıtı olabilir ancak bu yanıtı sizin kendi içinizde bulmanız için bir hayal kurmanızı isteyeceğiz. Müzik, Parkinson hastalığı olan kişilerin sorunsuz yürüyebilmelerini ya da disleksi olan çocukların daha iyi okuyabilmelerini sağlasaydı dünya nasıl bir yer olurdu?

LIVELab'den elde edilen ilk somut sonuçlarda ne öne çıkıyor?

LIVELab hakkında hazırlanan yukarıdaki tanıtım filmi, aslında birçok sorunuza yanıt olabilir ancak gelin bir de konuya bizim bakış açımızdan bakalım. Araştırmalardan elde edilen sonuçlarda müzisyenlerin sözsüz şekilde nasıl iletişim kurduklarına dair bazı sonuçlara ulaşıldığı belirtiliyor.

Müzisyenlerin vücutlarına yerleştirilen sensörlerden yararlanan araştırmacılar, müzisyenlerin aslında enstrüman çalmak için gerekli olmayan bazı vücut hareketleri keşfettiler. Bunun nedenleri üzerine giden araştırmacıların bulduklarına göre bu hareketler, müzisyenin bir sonraki adımını planladığı sırada refleks olarak ortaya çıkıyor. Bir müzisyen kendi hareketiyle bir sonraki adımı planlarken diğer müzisyenler de bu hareketi gözlemleyerek gelecek adımı anlayabiliyor. Bu bulgu, insanların çaba sarf etmeden kurdukları büyülü iletişimi de gözler önüne seriyor.

Müzisyenler arasındaki büyülü iletişimini test etmek için yapılan deneyler:

livelab

Gözlemlere dayalı tespitlerden sonra bu büyülü iletişimi test etmek isteyen araştırmacılar, Natural Academy of Sciences'ta yayınladıkları bir çalışmada test sonuçlarını paylaştılar. Matematiksel modellemenin kullanıldığı bu araştırmada müzik performansının sergilendiği sırada grup liderlerinin diğer müzisyenleri yönlendirdiği sonucuna ulaşıldı. Bu da bu sözsüz iletişim yönteminin gerçekte var olduğunu net bir şekilde ortaya koymuş durumda. 

Sözsüz iletişim konusu, sağlık alanında uygulanabilecek tedaviler için oldukça önemli. "Geleceğin tedavi yöntemlerini arıyorsak bakmamız gereken başka yerler var" felsefesiyle çalışmalarını yürüten araştırmacılar, demans hastası ya da otizmli bireylerle iletişim kurmada yeni yollar açabilirler. Tabii çaba sarf etmeden kurulabilen sözsüz iletişim, işitme kaybı yaşayan hastalar için de temel bir çözüm sunabilir. 

Müzik üzerine yapılan çalışmalardan çıkan sonuçlarla çocuklara, hastalara yardım etmenin, depresyonu tedavi etmenin, zihinleri doğru yerlere odaklamanın mümkün olduğunu düşünün. Sizce de böyle bir dünya harika olmaz mıydı? 

Kaynak : https://thenextweb.com/syndication/2019/11/02/a-new-experiment-may-help-us-figure-out-what-dark-energy-actually-is/
7
0
0
0
0
Emoji İle Tepki Ver
7
0
0
0
0