En son “Uzaylıların işi” olabileceği dahi iddia edilen gök cismi Oumuamua, çok büyük tartışmaların merkezinde yer almıştı. Güneş sistemimizde gözlemlediğimiz ilk yıldızlararası cisim olan Oumuamua’nın bir asteroit mi yoksa bir kuyruklu yıldızın artığı mı olduğu tartışılmıştı.
Harvard Üniversitesi’nden Profesör Abraham Loeb ve öğrenci Amir Siraj’ın araştırmasına göre ise sistemimizde pek çok yıldızlararası nesne var ve bu nesneleri gözlemleyebiliriz. Şu anda yayım öncesi portalı olan arXv’ye yüklenen makale, Monthly Notices of the Royal Astronomical Society dergisinde yayımlanmak için inceleniyor.
İkili, araştırmalarında bilgisayar modellemelerinden destek alarak asteroit benzeri cisimleri inceliyorlar. Bu incelemelerin amacı ise Güneş Sistemi'mizdeki cisimlerin, Jüpiter-Güneş sisteminin çekim gücüne nasıl kapıldığını ve nereden geldiklerini bulmak.
2018 TL6, 2017 SV13, 2011 SP25, ve 2017 RR2 adlı gök cisimleri, eksantriklik, yörünge periyotları, güneşe en yakın ve en uzak olduğu noktalar gibi veriler açısından karşılaştırılarak tanımlanırken, 350 kadar gök cisminin sistemimize dışarıdan geldiği açıklandı. Bu cisimlerden 66 tanesini ise LSST (Large Synoptic Survey Telescope - Büyük Sinoptik Tarama Teleskobu) ile görebiliriz.
Kendisi de devasa boyutlarda olan ve çekim kuvveti sayesinde kendi alt sistemini oluşturan Jüpiter, Güneş ile karşılıklı olarak çekim alanı oluşturuyor. Profesör Loeb, Forbes’e verdiği demeçte “Güneş-Jüpiter sistemi, yıldızlararası cisimlerin takılıp kaldığı bir balıkçı ağı gibi hareket ediyor” diyerek durumu açıklıyor. Loeb’e göre, herhangi bir zaman diliminde yıldız sistemimize hapsolmuş olan cisim sayısı binlerle ifade ediliyor.
