Kısa zamanda hızla popülerleşen GoPro gibi vücut kameraları, son birkaç yıldır polislikte de yaygınlaştırılıyor. Bunun nedeni ise hem polislerin faaliyetlerinin kaydedebilmek hem de suçluları gözlemleyebilmek. Aslında bu vücut kameraları o kadar da yakın zamanın icadı değil. Aynı amaca hizmet etmesi için ilk denemeler baya bir eskiye dayanıyor.
İlk denemeler günümüz vücut kameralarından oldukça farklıydı. Kamera bir silaha takılıydı. Silahın tetiği çektiğiniz de deklanşör de aynı anda çalışıyordu. Kamera ve silah arasındaki bu ilişki taa I. Dünya Savaşı'ndan öncelere dayanıyor. Cephaneyi boşa harcamamak ve gereksiz tehlike yaratmamak için askeri eğitimlerde silah tetiğine benzer olduğu için deklanşöre basarak alıştırma yapılıyordu. Bu uygulama II. Dünya Savaşı boyunca devam etti; silah ve uçaklara da kayıt tutulmasını sağlamak amacıyla kameralar eklendi.
1930’larda biri küçük bir kamerayı tabancanın altına monte etti ve entegre bir deklanşör ve tetik ikilisi yarattı. 1938’de bu modelden etkilenen Abraham Kurnick, daha zarif bir versiyon ortaya koydu. Onun tasarımıyla herhangi bir Colt 38 tabancasına küçük kameralar kolayca yerleştirilebiliyordu. Her mermi için bir kare yakalayan bu icatla suçlu kaçsa bile kanıt oluşturabilirdi.
Nitekim o döneme dair polislerin bu kameralı silahları kullandıklarına dair hiçbir kaynak bulunmuyor. Yakın tarihte ise birkaç şirket bu tabanca monteli kameraları yasa uygulamalarına satmaya çalıştı. Amaç kanıt oluşturmak ve yetkililerin hesap vermesini sağlamaktı. İlerleyen zamanda öldürücü olmayan bazı silahlar içinde aynı sistem geliştirildi ve belli birimlerce kullanılmaya başlandı.
Vücut kameraları daha kontrollü bir güvenlik ve kanıt sağlamak için oldukça önemli. Günümüzde kimi ülkelerde ve ihtiyaç duyulan birimlerde yaygın şekilde kullanılsa da kaydedilen görsellerin manipüle edilmesi de artık oldukça kolay. Teoride amaç iyi bir şeye hizmet etmek olsa da gelişen teknolojiyle görüntülerin değiştirilmesi de muhtemel bir tehdit olarak görülüyor.
