Verem Hastalığı, Bütün Dünyaya Antik Romalıların Yaptığı Hamam ve Barakalar Yüzünden Yayılmış

21
5
2
1
1
Gezegenimizde yaşayan her dört insandan biri, gizli bir verem enfeksiyonu taşıyor ve hastalık, dünya genelindeki en büyük 10 ölüm nedeninden biri konumunda.

Gerçekleştirilen yeni bir araştırmada, hastalığın bu kadar yaygın menzilini açıklamaya yardımcı olmak maksadıyla TB hastalığına (Mycobacterium Tuberculosis) neden olan mikrobun genetiği izlendi. Bu mikrop, Afrika’da kök salmış ve Roma İmparatorluğu’nun baraka ve hamamları vasıtasıyla yayılmış.

Wisconsin-Madison Üniversitesinin öncülük ettiği çalışma, Roma’nın Akdeniz’de bir 'Süper Güç' olarak doğduğu zaman en az bir tür verem patojeninin kolay bir biçimde yayılmasına sebep olduğunu ortaya çıkardı.

Verem en çok akciğerlere bulaşıyor; neyse ki, çoğunlukla herhangi bir belirti göstermeden ve bulaşıcı olmadan saklı kalıyor.

Fakat Mycobacterium Tuberculosis, saklı enfeksiyonu taşıyan insanların bir kısmında, bir noktada bağışıklık sistemiyle şiddetli bir savaşa girişiyor; burada yok olmaktan kaçınıyor ve savunmacı beyaz hücrelerin içerisinde çoğalarak durumu tersine çeviriyor.

Sonuçlar kötü olabiliyor ve geride, akciğerlerde 'tüberkül' ismi verilen ölü beyaz hücre mezarlıkları bırakıyor. Bu tanecikler tahrişe yol açıyor ve veremin tarih boyunca bilinen kanlı öksürüğüne neden oluyor.

Hastalığın gelecekte nasıl yayılabileceğini daha iyi anlamak için, başlangıçta bu noktaya nasıl geldiğini bilmek yararlı olur. Popülasyon genetikçisi Caitlin Pepperell da, bakterinin genomunu analiz ederek bunu keşfetti.

Pepperell, Amerikan Mikrobiyoloji Derneği’nin geçen ayki Mikrop toplantısında paleomikrobiyoloji konusunda yapılan bir oturumda, “Genomsal verileri, tarihsel bir bağlama yerleştirmek istedim” şeklinde bir açıklamada bulundu.

Dünya genelinde 7 büyük verem soyu tanımlanmıştı; bunların hepsi de, ilkin on binlerce sene önce Afrika’da meydana çıkan ve insanlarda görülen bir hastalıkla bağlantılı.

Bakterinin gerçekten kök salabilmesi için, insanların sık ve ortak biçimde yerleşmesi gerekmişti. Mikrop, insan popülasyonları üzerinde o zamandan bu yana izlerini bıraktı.

Pepperell’in genomsal verileri, Afrika ve Avrasya boyunca bulunan çağdaş popülasyonlardan toplanmış 550’nin üzerinde verem bakterisi örneğinden geliyor.

Bunların dizilimleri arasında yapılan karşılaştırmalar, değişik soyların filogenetik bir ağaca bağlandığını gösteriyor.

Pepperell ve ekibi, mutasyon geçiren DNA kısımlarında yer alan güvenilir zaman işaretlerini kullanarak, her bir soyun Afrika’dan ne zaman çıkıp gezegenin uzak noktalarına yayıldığını saptadılar.

Eldeki verilere göre, tüm soylar en son Afrika’da 4.000 ila 6.000 yıl arasında tek ve büyük, bulaşıcı bir aileden oluşuyordu. 7 soyun 3 tanesi çok uzağa yayılmamış olsa da, öbürleri patlama yaşadı.

Soyların dallara ayrıldığı tarihler, etkileyici bir biçimde, medeniyetlerin yükseliş ve düşüşlerinde yaşanan önemli hadiselerle kabaca eşleşiyor: En yaygın soylardan biri, M.Ö. 1. yüzyılda güç kazanmış.

Pepperell, New Scientist dergisinden Clare Wilson’a şöyle açıklıyor: “Zamanlama, Romalıların Akdeniz civarında inanılmaz ölçüde bir hareketliliğe ve keşfe yol açmasıyla tutarlı durumda.” (Birbirleri arasında daha evvel temas olmayan insan popülasyonları arasında temas meydana gelmişti.)

Söz konusu temasların tamamı, mikrobun bulaştığı Romalılarla yaşanmamış olabilir; ancak durumun öyle olmasına lüzum kalmadı. İşin içine, Roma’nın askeri gücüne karşı ya da onun adına savaşan askerlerin yaşadığı barakalar karışmış olabilir. İnsanlardan oluşan grupları iyice yıkayıp temizlemek için onları sıcak, nemli bir odaya koymanın gitgide moda olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Birkaç sene önce, Paris’teki Ulusal Doğal Tarih Müzesinin öncülük ettiği bir araştırmada, 'Pekin Soyu' ismi verilen bir verem soyunun yaklaşık 6.600 sene önce Çin’in kuzeydoğu bölgesinde ortaya çıktığı tespit edilmişti. Bu tarih, bölgedeki pirinç tarımının gelişimine denk geliyor.

Pepperell’in yaptığı çözümlemelerde, soyun hareketini tarif eden benzer bir kalıp saptanmıştı. Ayrıca bu kalıbın, ülke çapında kayda değer oranda benzerlik gösterdiği, bunun da büyük olasılıkla soyutlama taraftarı tedbir geçmişinin bir neticesi olduğu vurgulanmıştı.

İnsan hastalıklarının ticaret güzergâhları boyunca yayılması, göç hareketleri ve askeri hareketler ile örtüşmesi, pek de şaşırtıcı değil aslında. Ve bu gibi şeylerin sonucunda, çağlar boyunca gerçekleşen kültürel hadiseler ve davranışlara ilişkin de detaylı bilgiler edinebiliyoruz. Bu durum, hastalıkların yayılma biçiminin sınırlarını kavramamıza yardımcı oluyor.

Aktif verem kapmış ve tedavi edilmemiş olan insanların hemen hemen yarısı, veremin etkilerine yenik düşmüş. Geçmişteki insan topluluklarının ülke genelinden şehirlere göç etmesi de, geriye korkunç bir bedel bırakmış.

İç açıcı bir durum değil. Üstelik bu, ilaca dayanıklı soyların ortaya çıkmasıyla beraber bir salgına dönüşebilir. Bu yüzden, bugün olduğu gibi gelecekte de tetikte olmalıyız.

Kaynak : https://popsci.com.tr/antik-romalilar-bu-bulasici-hastaligi-birkac-kitaya-yaymis/
21
5
2
1
1
Emoji İle Tepki Ver
21
5
2
1
1