Yapay zekanın geleceği hakkında her geçen gün soru işaretleri artmakta. Bunun nedeni ise sürekli olarak yapay zekanın hastalıkları iyileştirebileceği, insan zihnini geliştirebileceği gibi haberler duyuyor olmamız. Sırf haber manşetlerine baktığınızda bile, halihazırda yapay zekanın toplumumuzu dört koldan kuşattığı bir çağda yaşadığımızı düşünebilirsiniz.
Bizlere kayda değer imkanlar sunan yapay zeka, aynı zamanda “Yapay Zeka Çözümleri” şeklinde tabir edebileceğimiz bir zihniyeti de meydana getirdi. Bu zihniyete göre yeterli bilgi verildiğinde, makineler insanların tüm sıkıntılarını giderebilecek algoritmaları öğrenebilirler.
Fakat yanlış yaptığımız bir şey var. Yapay zekanın gelişimini desteklemek yerine, güvenlik önlemlerini hiçe sayıp makine zekasına odaklanıyoruz. Sonra da yapay zekanın insanlık namına yapmasını umduğumuz hayali hedefler belirliyoruz.
Yapay Zeka Çözümleri
Bu akım, bir kaç yıl içinde teknolojiye orta çağ kafasıyla bakanlardan tutun da devlet politikalarına yön verenlere kadar herkesin ilgisini çekti. Zamanında “Yapay zeka insanlığın sonunu getirecek!” korkuları şimdi yerini “Algoritmik kurtarıcımız” hayallerine bıraktı. Şu aralar bazı devlet yönetimleri milli yapay zeka girişimlerine yönelerek, yeni yeni filizlenen bu sektörde liderlik yarışına girmiş bulunuyorlar.
Bir örnek vermek gerekirse, Birleşik Krallık hükümeti sektörün lideri olabilmek için yapay zeka araştırmalarına 300 milyon euro hibe ayırmıştır.
Yapay zekanın potansiyel gücüne hayranlığıyla bilinen Emmanuel Macron da Fransa’nın yüzünü global yapay zeka ağına çevirmiş durumda.
Bu sırada Çin hükümeti de 2030 yılına kadar 150 milyar dolarlık bir yatırımla milli yapay zeka teknolojisini geliştirme kararı aldı.
Sinir Sistemi
Aslında yapay zekanın en çok ümit vaat eden yeri sinir sistemi yapısı. Bu yapı, insan beynin nöron yapısına çok benzer bir biçimde fakat daha küçük boyutlarda olup, makinelerin öğrenmesini amaçlıyor.
Günümüzde bir çok yapay zeka ürünü, bilgi işlemek için bu sinir sisteminden faydalanıyor. Fakat politikacıların anlamadığı nokta şu ki bir soruna sinir sistemi ekleyince çözüm bulmuş olmuyorsunuz.
Veri Bürokrasisi
Yapay zeka sistemleri, işlevsellikleri için çok büyüt boyutlarda verilere ihtiyaç duyarlar. Fakat kamu sektörünün elinde bu altyapıyı destekleyecek yeterlilikte veri bulunmamakta.
Bahsettiğimiz verilerin büyük bir kısmı çevrimdışı arşivlerde saklanıyor. Dijital ortamlarda bulunabilen bazı veriler ise bürokrasi kalkanı ile korunuyor. Ne de olsa hükümetler kendi bakanlıkları arasında bilgi alış verişi yaparken bile belli izinleri gerekli görüyor. Her şeyden öte, yapay zekanın meyvelerini toplamak için gerekli teknolojik yeterliliğe sahip insan da kolay bulunmuyor.
Tüm bu nedenlerden dolayı hayali hedefler oldukça tepki çekiyor. Kaliforniya Üniversitesi bilgisayar bölümü profesörü Stuart Russell, süper zeka robotların hayalleri üzerine konuşmaktansa, basit ve gündelik hayatta kullanım alanlarını geliştirmeye yönelik çalışmaları gerekli buluyor.
Massachusetts Institute of Technology profesörü Rodney Brooks ise, robotlar ve yapay zeka üzerine beklentilerimizin çok çok uzun zaman sonra gerçekleşebileceğini belirtti.
Makinelere bir şeyler öğretmenin bir başka sıkıntısı ise, düşmanca davranışları da öğrenebilme risklerinin olması. Yani zararlı bir yapay zeka geliştirilebileceği gibi, mevcut yapay zekaların da yanlış tahminler yürütmesine ve istenmeyen davranışlar sergilemesine neden olunabilir.
Sihirli Bir Şey Değil
Eğer yapay zekadan faydalanmak ve potansiyel zararlarını minimuma indirmek istiyorsak, makinelerin devlet, iş ve toplum düzenine nasıl uyum sağlayabileceği üzerine düşünmemiz gerekiyor. Örnek vermek gerekirse, Facebook nefret söylemi vb. istenmeyen davranışların algoritmik olarak tanımlanabileceğini ve önlenebileceğini düşünmüştü. Fakat yaşanan sorunlar ve kullanıcıların şikayetleri üzerine geri adım atıldı.
Sağlık alanında da makinelerin her derde deva olmayacağı fark edildi. Kanser gibi hastalıkların tedavisinde en iyi önerileri vermelerine rağmen, bu makinelere uzmanlar pek güvenmiyor. Bu yüzden yapay zekayı deneyen çoğu hastane bu programları askıya aldı.
Benzer problemler Amerikan mahkemelerinde suçlulara hüküm verilirken kullanılan algoritmalarda da karşımıza çıktı. Algoritma bir risk değerlendirmesi yaptı ve hükme vardı. Fakat sonradan fark edildi ki sistem bir çeşit ayrımcılık yapıyordu ve derhal bu uygulamadan vazgeçildi.
Örneklerden de anlaşılacağı üzere, yapay zeka her şeye çare olamıyor. Sırf elimizde bir yapay zeka var diye onu her alanda kullanmak, her zaman iyi sonuçlar vermeyebiliyor. Milli yapay zeka programlarına yönelmiş herkesin ders alması gereken nokta ise şu: Her şeyin bir bedeli vardır ve robot yapabiliyor diye ona yaptırmak zorunda değiliz.