Sanal Dünya
Oculus Rift’in 2016 yılı Mart ayında piyasaya çıkışıyla birlikte Sanal Gerçeklik (VR) çağı tam anlamıyla başlamıştı. VR teknolojisi 1990’lardan bu yana dile getiriliyordu, ama bu son teknoloji VR sistemini ilk olarak tüketici pazarına ulaştıran Rift olmuştu. Yapılan ilk anket çalışmaları cihazın, kullanıcı deneyimi beklentilerini karşıladığını gösteriyordu.
Sanal gerçeklik nihayet gerçek olmuştu.
VR dünyasında yapılan araştırmalar, bu yeni çağda patlama göstermişti. Uzmanlar, sanal gerçekliği daha somut, daha gerçek yapmanın yenilikçi yollarını aramaya başlamışlardı. VR teknolojileri günümüzde, sadece görüntü ve sesin ötesine geçmiş durumda. Kullanıcıların sanal gerçeklik ortamında sanal objelere dokunabildikleri, rüzgar ve sıcaklıkta gerçekleşen değişiklikleri hissedebildikleri, ve hatta yiyeceğin tadına bakabildikleri teknolojiler geliştirildi.
Bununla birlikte tüm bu gelişmelere rağmen, hiç kimse sanal çevreyle gerçek dünyayı birbirine karıştırmıyor. Söz konusu teknoloji henüz yeterince gelişmedi ve alışıldık sanal gerçeklik gözlüklerine ve diğer giyilebilir cihazlara bağlı kaldığımız sürece de, gelişmeyecek.
Reel dünyadan tam anlamıyla ayırt edilemez bir dünya oluşturmadan önce sanal gerçeklik çağını geride bırakarak yeni bir çağa, nöro-gerçeklik çağına geçiş yapacağız.
Reality 2.0
Nöro-gerçeklik, doğrudan insan beyni ile etkileşen teknolojilerin söz konusu olduğu bir gerçekliğe tekabül ediyor. Bildiğimiz VR kullanıcının harici bir etkenle (örneğin sanal bir kılıcı ekran üzerinde sallamak için kumandayı sallamak gibi) fiziksel olarak etkileşimine bağlı iken, nöro-gerçeklik sisteminde ise doğrudan insan beyni-bilgisayar ara yüzü ilişkisi söz konusudur.
Bu teknoloji sanıldığı gibi gerçekleştirilmesi hayal olan bilim kurgu hikayesinden ibaret değildir. Bilakis oldukça gerçektir.
Temel kavramları sunma adına açıklamak gerekirse: BCI’ler beyinlerimizin, makinelere bağlanmalarını gerçekleştiren ara cihazlardır ve ya bütünüyle kafaya oturtularak, ya da beyin içerisine yerleştirilecek elektrot tipi cihazlar olarak kullanılabilirler. Uzmanlar, BCI’lardaki gelişmelerin, insan evriminde yeni bir çağın başlangıcını beraberinde getireceğini tahmin ediyorlar. Zira bu cihazlar hastalıkları tedavi yöntemlerimizi, öğrenme ve iletişim biçimimizi, kısacası dış dünyayı görüş ve etkileşim tarzımızı büsbütün değiştirmek için uyarlanmış, potansiyel devrim yapacak özelliğe sahipler.
Aslında bazı firmalar halihazırda yeni yeni filiz veren nöro-gerçeklik alanında araştırmalar yapmaktalar.
2013 yılında fizikçi Dan Cook tarafından kurulan EyeMynd isimli kuruluşun hedefi, kullanıcının sanal dünyada kumandaya ihtiyacı olmadan düşünceleriyle seyahat etmesini sağlayacak bir VR sistemi oluşturmaktı.
Cook, Kasım ayında Digital Trends’e yaptığı bir açıklamada “Bir oyun oynarken ya da başka bir şey yaparken sanal dünyada bulunduğumuz esnada ellerinizle ne yaptığımızı düşünmek zorunda kalmak hızımızı keser. Sadece beyin dalgalarıyla kontrol edebilmek, çok çok daha iyi bir yöntemdir. Bu tip bir şey, çok daha zevk verici olacaktır ve çok daha yüksek seviyelerde somutluk sunacaktır. Bu teknolojide gerçek dünyaya ait olan bedeninizi göz ardı edebilir, ve sadece önünüzde olup biten şeye konsantre olabilirsiniz” diyordu.
Cook, bu tip bir deneyimi rüya görmeye benzetiyor. “Rüyada kendi bacaklarınızı hareket ettirmeden etrafta gezinebilirsiniz. Gördüğünüz rüyalar, okuyabileceğimiz beyin sinyallerini oluştururlar. Yapmayı istediğimiz şeyle görmek için göze, işitmek için kulağa, ya da tutmak için ele ve yürümek için ayaklara ihtiyacınız olmayacak. Tüm bunları bypass edebiliriz.”
Bununla birlikte yapılması düşünülen nöro-gerçeklik cihazının tasarımı ve çalışma şekilleriyle ilgili bazı farklı görüşler de mevcut. Zaman içerisinde optimum seviyeye ulaşacağını düşündüğümüz nöro-gerçeklik, insan hayatında tam anlamıyla bir devrime yol açacak. Elon Musk’ın da üzerinde çalışma yaptığı bu kavram, yakın bir gelecekte büyük gelişmelere gebe.
