DNA'dan Dalgalara, Evrenin Güzellik Ölçütü: Altın Oran

Hücrelerden DNA'ya, dalgalardan salyangozlara tek bir oranın ölçüt olması mümkün mü? İşte Da Vinci'den, ünlü bilim insanlarına yüzlerce yıldır rehberlik eden altın oran.

Etrafımızda gördüğümüz her nesne, her canlı, her eser belli bir ölçüye ve orana sahip. Güzellik anlayışımızı da belki bu oranlar şekillendiriyor olabilir. Peki ya “altın oranı” hiç duydunuz mu? Duymadıysanız görmüşsünüzdür, çünkü doğanın her yerinde saklı.

Parmaklarınız, ayçiçeği, piramitler ve Mona Lisa tablosunun bir ortak yanı varsa o da altın orandır. Altın oran, Fibonacci’nin ortaya koyduğu 1,618 sayısıdır. Yani ortak noktamız matematiksel bir orantıdır diyebiliriz.

Sanatçılardan bilim insanlarına, insan vücuduyla ilgilenen profesyoneller halen 1,618'i, yani altın oranı rehber olarak alır. Leonardo Da Vinci insan anatomisini resmederken de altın oranı baz almıştır. İnsan bedeninin çeşitli kısımları ve arasındaki mesafeler de altın orana uygundur. Örneğin parmağınız üç boğuma sahiptir; parmağınızın tam boyu ile ilk iki boğumu arasında bile altın oran söz konusudur. 

Peki sarmal görünüme sahip objeler, köşeli objelere göre daha ilgi çekici görünmüyor mu? Bunun nedeni doğadaki sarmal yapıda olan deniz kabuğu, ayçiçeği, kozalak gibi birçok yapının altın dikdörtgendeki sarmal tasarımın oranında oluşmuş olması. Koç boynuzundaki sarmallardan, salyangozun kabuğuna doğanın her yerinde altın oran karşımıza çıkıyor.

Yönümüzü biraz daha küçük ebatlara çevirelim. Her bir kar kristali yakından incelendiğinde altın oranı verir. Biraz daha küçüklere gidelim. DNA! İki sarmaldan oluşan DNA’ların uzunluğu 34 angström, genişliği ise 21 angström’dür. Bunlar art arda gelen iki Fibonacci sayısıdır. Evrenin birçok noktasında yer alan altın oran, sanat ve matematiği birleştiren doğanın güzelliğinin bir ölçüsüdür de diyebiliriz.