Oğlunun Ölümünden Sonra Mutluluğun Formülünü Bulduğunu Söyleyen Google Mühendisinin Duygusal Konuşması

En kötü durumlardan bile çıkmak mümkün. Oğlunu acı bir şekilde kaybeden bir Google yöneticisinin son derece duygusal ve ders verici konuşması.

Bugün sizlere üst düzey bir Google yöneticisinden teknoloji ile hiç alakası olmayan bir hikaye anlatacağız. Mo Gawdat isimli Google yöneticisinin mutluluğun formülünü bulmak için neler yaptığını duyunca belki de kendinize bu felsefeyi edinceksiniz. Mo Gawdat, neredeyse her şey iyi giderken ve buna rağmen mutsuzken birden 21 yaşındaki oğlu Ali'yi kaybeder. Acılı baba, oğlu öldükten sonra tekrar mutlu olmayı şu şekilde anlatıyor;

Klasik bir Rolls-Royce almıştım. Bir saniye araca baktım ve tamam. Hayatım boyunca istediğim arabaya ulaşmıştım. 20 dakika kadar arabayla ilgilendim ve garaja koydum. Başarılı kariyerim sayesinde zengindim ve istediğim her şeye ulaşabiliyordum. Üstelik etrafımdaki insanlar da benim gibi zengin insanlardı, ancak bu araba beni mutlu etmemişti.

Eski bir borsa tüccarı olduğu zamanlarda Dubai’de tonlarca para kazanmış ve bu başarımı Google’da da devam ettirmiştim…

Hayatımda her zaman mutluluk vermek için kod bulmak istedim. Beynin neşe ve üzüntüyü nasıl işlediğini özetlemek için bir algoritma bulmalı ve bu algoritmayı başarılı bir şekilde uygulamaya dökmeliydim. Bunun için binlerce saat harcadım. O zamanlar genç oğlum Ali de bütün projelerimde bana destek verdi.

Sonunda 2010 yılında genç Ali ve ben bir formül bulduk. Birkaç harf ve matematiksel sembolün mutluluğun sanatını gösterdiğini düşündüm.

Oğlum henüz 21 yaşındayken aniden öldüğünde, -yeryüzünü parçalayan anlamsız bir olay-  bana arabaların ve algoritmaların hiçbir zaman işe yaramadığını gösterecekti.

Mutluluğun anlamını bulma yolum, hayal edilemeyecek bir felaket vizyonu ile başladı. Makineler oğlumun bedenini taşıyordu ve Ali orada, yoğun bakım ünitesinde baygın duruyordu. 2014 yılıydı ve oğlum en rutin operasyonlar için hastaneye kaldırılmıştı.

Fakat bir şeyler ters gitti ve bir iğne oğlumun arter damarını deldi. Doktorlar hatayı anlamadan önce çok değerli zamanlar gitmişti. Arkasından bir dizi hatalar yapılmaya devam edildi ve değerli oğlumuzun hayatını kaybettiğini görmüştük.

Hayatımızın açık ara en kötü gecesine dayanmıştık. Ali makinelere bağlandı, ancak hiçbir işe yaramadı. Organları birer birer iflas ediyordu. Biz buradayken oğlumuzun acı içinde olduğu düşüncesiyle işkence çektik. Sonra oğlumuz bize elveda dedi ve gitti.

Ali’nin annesi ve benim hissettiğim şeye “acı” ve “umutsuzluk” kelimeleri yaklaşamaz bile.

Yatmadan çaresizce durduk ve sonrasında oğlumun alnından öperek uğurladım. O kadar yakışıklı görünüyordu ki, çok huzurluydu.

21 yaşındaki oğlumuzu geride bıraktığımızda, zihinlerimiz acıdan çökmeye başladı. Acı kalbimi delen bir mızrak gibiydi. Gözyaşı, suçluluk ve öfkenin yanında sevgili oğlum olmadan dünyada var olma isteği kalmamıştı.

Duygularım çok acı vericiydi. Zor zamanlarda her zaman bana güç veren insan Ali’ydi ve o artık yoktu.

Oğlum beni demirlemeseydi daha çok ileriye gideceğini düşündüğüm düşünceler ortaya çıkmaya başladı. O doktor oğlumu öldürmüştü, onsuz tek bir gün bile yaşamanın ne anlamı vardı ki?

Ölümününde bir şekilde benim hatamın olup olmadığını merak ediyordum. Hayat, yanlışlıkla yapmış olduğum bir şey için beni cezalandırıyor olabilir mi?

Acı verici günler yaşadım. Adeta dış dünyamı uyuşturmuştum.

Bir kişi, tıbbi ihmal soruşturması ve Ali’nin vücudunun üzerinde gerçekleştirilen bir ihmal olabilir mi diye otopsi yapılmasını önerdi. Bunun için karıma ne yapmak istediğimizi sordu. Karım durdu ve beni kurtaran sözcükleri söyledi: “Ali’yi geri getirecek mi?”

Sisin üzerinden geçen deniz feneri gibiydi. Yapabileceğimiz hiçbir şey Ali’yi geri getirmeyecekti. Bu basit gerçeği aşan herhangi bir düşünce anlamsızdı.

İhtiyacım olan dönüm noktası buydu.

Kuşkusuz şu an bu yazıları okuyorsanız oğlunu kaybeden bir ebeveynin tekrar nasıl mutlu olduğunu düşünüyorsunuz. Elbette bugün Ali’nin hayatta olduğu bir gerçek kadar mutlu değilim. Ama ölüm trajedisine rağmen yine de mutluyum.

Nasıl? Ali sayesinde. Ali’ye bunu söyleyecek olsaydı,. “Ben zaten öldüm baba. Bunu değiştirmek için yapacağınız hiçbir şey yok, bu yüzden en iyisini yapın” derdi.

Oğlum öldükten sonra kafamda hep bu cümleler geziyor. Dolayısıyla olumsuz düşüncelerim oluşunca kendime sormaya başladım. “Bu durumda Ali ne yapardı?” diye.

Mesela kızgın bir şekilde “Bu doktor oğlumu öldürdü!” diye düşündüğümde Ali’nin yanıtını dinledim. “Bu doğru mu? Doktor sabah uyanıp bugün birisini öldüreceğim mi dedi?” Bu olay iyileşme sürecim haline geldi.

Benim umutsuzluğumla sorduğum “Kimse bu genç yaşta ölmemeli” sorusuna Ali’nin cevabı, “Bu doğru mu? Her saat binlerce genç ölüyor” dedi.

Kendimi suçladığımda, Ali beni savundu. “Bu doğru mu? Haklı olduğunu düşündüğünü yaptın. Benim iyileşmemi istedin. Hiç kimse olayların buraya geleceğini bilemezdi.”

Ve en yaygın düşüncem olan “bu acıyla yaşayamam, yıllarca bana işkence edecek” cümlelerim Ali’nin tarafında “Bu gerçekten doğru mu? Yaşayacaksın ve zaman geçecek. Günler uzun, yıllar kısa olacak. Gelecek yılları düşünmek yerine şimdiyi yaşa. Elinden geleni yap ve beni gururlandır.”

O korkunç geceden 17 gün sonra yazmaya başladım. Ali’nin tavsiyelerini takip ettim ve hayatımda hep olumlu şeyler yapmaya çalıştım. Bu denemelerim, hiçbir araba ve pahalı aletlerde olmayacak bir mutluluk getirdi.

Ben Ali’nin ölümünü bu şekilde aştım. Mutluluğun gerçekten kontrol edilebildiğini anladım. Benim yaşadığım gibi çok büyük çıkmazdan bile çıkılabildiğini öğrendim. Önemli olan formülü doğru yerde aramakta.