Teknofest'te Konuşan Erdoğan: "Bağımsızlığın Şartı Teknolojidir"

Teknofest İstanbul'un üçüncü gününde Cumhurbaşkanı Erdoğan, teknoloji üreten bir ülke olmanın önemine değindi.

İstanbul Yeni Havalimanı'nda düzenlenen Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali Teknofest İstanbul'un üçüncü günü de oldukça hareketli geçti. Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı festival, yarına kadar devam ediyor. Özel olarak dikilen pilot kıyafetiyle festival alanına gelen ve uzun bir konuşma yapan Erdoğan, teknolojik gelişmelerin önemine dikkat çeken açıklamalar yaptı.

Açıklamanın tamamı ise şu şekilde:

"Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın birinci şartı, teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Teknoloji konusunda sadece kullanıcı olarak kaldığımız sürece hiçbir alanda özgürlüğümüzü garanti altına alamayız. Son yıllarda yaşadığımız her hadise, özellikle bizlere bazı uyarılar yapıyor. Bu bakımdan atacağımız adımlar bu alandaki yatırımlar teknolojinin tüm alanlarında en önlerde olmamız gerektiğini göstermiştir.

Her yenilik gibi teknolojik gelişmelerin de ilk aşaması hayal edebilmektir. Bizim milletimiz bu bakımdan gerçekten çok ileri bir seviyededir. Ecdadımız asırlar boyunca hep daha ileriyi, daha fazlasını hayal etmiş, bunun peşinden gitmiş, mücadelesini vermiş ve çoğunlukla da hedefine ulaşmıştır. 'Kızıl Elma' diye ifade ettiğimiz ufkun ötesindeki hedeflerimiz hep yenilenmiştir. Ne zaman hayal etmeyi bıraktıysak işte o zaman gerilemeye başladık. Biz de Türkiye'ye ne kazandırdıysak, hep hayallerimizin peşinden giderek başardık. TEKNOFEST'in bizler için bir sıçrama vesilesi olmasını düşünüyorum.

Teknofest kapsamındaki yarışmalara 5 binden fazla takımın katılması başlı başına bir iftihar meselesidir. Yıllardır hayranlıkla izlediğimiz pek çok etkinlik artık ülkemizde düzenleniyor.

Ülkemizin 'Milli Teknoloji Hamlesi'nin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum haline dönüşmemizle mümkündür. Festivalimize ülkemizin dört bir yanından gelen binlerce gencimizi ve diğer katılımcılarımızı işte bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak potansiyelimizin örnekleri olarak görüyorum. 'Milli Teknoloji Hamlesi' doğrultusundaki tüm çalışmaları, Cumhurbaşkanlığı ve ilgili tüm kurumlar olarak sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte desteklemekte kararlıyız. Sadece bu etkinliğin düzenlendiği şu havalimanı bile ülkemizin teknoloji konusundaki vizyonunun en somut ifadesidir. Hezarfen'in, Ali Kuşçu'nun, Uluğ Bey'in başlattıkları hamleyi işte bu gün burada yeni havalimanımızda çok farklı bir yere taşıyoruz. Yıllardır başka yerlerdeki gösterilerini hayranlıkla izlediğimiz pek çok etkinlik, artık ülkemizde düzenleniyor.

Teknoloji konusunda sadece kullanıcı olarak kaldığımız sürece, hiçbir alanda özgürlüğümüzü garanti altına alamayız.

Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayiyle, yerli yazılımla, yapay zekayla tahkim etmiyorsanız kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Günümüzde dijital güvenliğiniz yoksa istediğiniz kadar fiziki tedbir uygulayın, gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız.

Esasen bizim ecdadımız, yıllarca kendi döneminin teknolojilerine öncülük etmiş, daha sonra liderliği ne yazık ki elinden kaçırmıştır. Osmanlı Devleti 17. yüzyıldan itibaren teknoloji konusundaki geriliğinin farkına varmıştır. Dönemin padişahları ve dirayetli yöneticileri bu sorunun çözümünü batının teknolojisini ülkemize taşımakta görmüştür. Bu tercihin tabii bir sonucu olarak teknolojiyi kullanacak insan kaynağı da yine batıda eğitilme yoluna gidilmiştir.

Bugün geriye doğru baktığımızda bu tercihin çok da isabetli olmadığını anlıyoruz. Mühendislik öğrensin diye Batı'ya gönderdiğimiz öğrenciler çoğunlukla zihinleri bize yabancı fikirlerle iğfal edilmiş olarak ülkelerine dönmüşlerdir. Halbuki asıl olan hazır teknolojiyi almak ve onun kullanımını öğrenmek değil, teknolojiyi tasarlamak, geliştirmek ve öğretmektir.

Türkiye, savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 65'ini kendisi üretebilen bir ülke durumuna gelmiştir. Halen ülkemizde 600'ün üzerinde savunma sanayi projesi yürütülüyor. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz.

Açık konuşmak gerekirse şayet bu düzeye gelmemiş olsaydık, şu anda yürüttüğümüz sınır içi ve ötesi operasyonlarda çok büyük zorluklarla karşılaşırdık. Eğer Afrin'de başarı sağladıysak, Cerablus'ta sağladıysak, Cudi'de, Gabar'da arka arkaya başarılar geliyorsa, Kandil'de, Sincar'da başarılar geliyorsa, işte bütün bunların büyük bir kısmını artık ülkemizde üretir hale geldik.

Bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliğini başlatıyor, uluslararası lider araştırmacılar programı hazırlıyoruz. Buradan dünyanın her yerindeki bilim insanlarımızı, ülkemizde başlattığımız bilim ve teknoloji atılımımıza katılmaya davet ediyorum. Öte yandan 1930-1940'lardaki hamlelerimiz ne ise, şimdi yeniden bu hamleyi kazanmak ve bu adımı atmak durumundayız. O zaman engellendiler. Bu dönemde de elbette projelerimiz sabote edilmeye çalışıldı.

Bu projelere ön açan bir iktidar var. Ne diyorlardı bize? 'Boş verin. Ne yapacaksınız yeni teknolojiyi geliştirmeyi? Size en gelişmiş teknolojiyi verelim' teklifleriyle karşılaştık. Sürekli daha iyisini, daha ucuza verme vaadiyle kandırılmak istendik. Şu insansız hava araçları… Vermediler. Bizzat oturduk, konuştuk. Vermediler. İki gün, üç gün, 48 saat… Paramızla vermediler. Ama terör örgütlerine görüyorsunuz 19 bin tır silah ve mühimmat gönderiyorlar, 3 bin kargo uçağıyla silah ve mühimmat gönderiyorlar. Bunlar, bize dost görünenler, stratejik ortak görünenler. Bize bunlar bunu yapıyor. Hatta ima yoluyla Nuri Demirağ'ların, Nuri Killigil'lerin akıbetiyle tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu.

Hiçbirine eyvallah etmedik, itibar etmedik. Allah'ın verdiği ömrü kimse kısaltamaz. Rabbimiz ne buyuruyor? 'Ne bir an ileri, ne bir an geri…' Allah'ın takdir ettiği bu ömrü kimse ne uzatabilir ne kısaltabilir.

Devletlerin ve milletlerin hayatında tesadüflere yer yoktur. Allah bize çalıştığımız kadarını vadediyor. Eğer teknolojide ileri bir düzeye gelmek ve şöyle aşırı bir sıçrama hareketini gerçekleştirmek istiyorsak bunun tek yolu çalışmaktır, çalışmaktır, çalışmaktır. Bugün ülkemizde neredeyse her üniversitemizde mühendislik fakültemiz var ama hala mühendis sayımız yeterli değil. Daha bu okullardaki eğitimin kalitesini konuşmuyorum bile. Yazılımdan donanıma kadar her alanda katetmemiz gereken çok mesafe bulunduğunun farkındayız. Geldiğimiz yeri küçümsemiyoruz ama önümüzdeki yolun uzunluğunu da inkar etmiyoruz. Buradan tüm gençlerimize sesleniyorum. Lütfen hayallerinizin peşinden gidin.

Siz bu yola girdiğinizde yanınızda üniversiteleriyle, araştırma geliştirme destekleriyle, teşvik programlarıyla, hibe uygulamalarıyla, tüm imkanlarıyla devletinizi bulacaksınız. Şair ne diyor, 'Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.' Bugün dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Asya kökenli bir girişimcinin kurduğu internet alışveriş sitesine gelinceye kadar yaşadıklarının hikayesi de azimle hedefinize yürüdüğünüzde nereye ulaşabileceğinizin örneklerinden biridir. Ülkemizdeki pek çok iş adamından da kendi benzer hikayelerini dinledim. Hatta kendi hayat hikayem de aynı şekilde gelişmiştir. Sizlerden isteğim, karşılaştığınız zorluklardan, hayal kırıklıklarından asla yılmadan yolunuza devam etmenizdir. Eğer Tayyip Erdoğan sizin yaşlarınızdayken ilk karşılaştığı zorluk karşısında pes edip evine dönseydi bugün burada olamazdı.

Gençler, sizlere sesleniyorum. Sizden de cevap bekliyorum. Bugün burada 'Karşımda kim var?' diye seslenildiğinde sağına ve soluna bakmadan 'Ben varım.' diyen, ahlakının sahibi bir gençlik gördüğüm için Rabbime hamd ediyorum.

Siz bu konuşulanlara filan bakmayın, dolar molar filan falan, biz bunların hepsini aşar geçeriz. Onun için buradan AVM'cilere bir daha sesleniyorum, Türk Lirası dururken hala dolarla hareket edecek olursanız, kusura bakmayın, takkeleri değişiriz. Burası Türkiye, buranın parası Türk Lirası."