Orta Çağ döneminde İslam dünyası bugünkü gibi değildi. Avrupa’da kadınlar cadı diye yakılırken İslam’ın Altın Çağı yaşanıyor ve bilim konularında önemli çalışmalar yapılıyordu. Bu çalışmalara imza atan en önemli isimlerden bir tanesi de İbn-i Sina’dır. Bugün bile dünyada tıbbın babası olarak bilinen İbn-i Sina, yaşamı boyunca tıp başta olmak üzere pek çok bilim konusunda önemli eserler vermiştir.
İbn-i Sina hem bir din alimi hem de bir bilim insanıydı. Bugün iki farklı dünya görüşü olarak nitelendirdiğimiz durumları başarılı bir şekilde harmanlanmayı bilen İbn-i Sina, bilimi bu açıdan değerlendirerek sınıflandırmıştır. Eserleri yüzlerce yıl boyunca tüm dünyada ders kitabı olarak okutulan İbn-i Sina kimdir gelin yakından bakalım ve yaptığı çalışmalar üzerinden kendisini daha yakından tanıyalım.
Babası da kendisi gibi bir bilim insanı olan İbn-i Sina kimdir?
Bazı kaynaklarda 980, bazılarında 979 yılında doğduğu söylenen İbn-i Sina ya da bir diğer adıyla Ebu Ali Sînâ, bugün Özbekistan sınırları içerisinde yer alan Buhara kentinde dünyaya geldi. Şii İsmaili mezhebine mensup olan babası Abdullah bin Sina, Samani İmparatorluğu’nun saray katiplerindendi ve aynı zamanda bir bilim insanıydı.
Eğitimine ve eserlerine geçmeden önce İbn-i Sina’nın yaşadığı dönemi hatırlamak gerekiyor. Horasan ve Orta Asya bölgesinde egemen olan Samani Hanedanı ile Batı İran ve Irak bölgesinde egemen olan Büheyviler sayesinde Müslümanlar zenginlik dolu bir barış dönemi yaşıyorlardı. İslam’ın Altın Çağı olarak adlandırılan bu dönemde Kindî, Fârâbî, Hârizmî, Battânî, İbn-i Heysem, Birûni, İbn Rüşd, Cezerî, Gazzâlî, Nasîrüddin Tûsî, İbn Battuta, İbn Haldun, Uluğ Bey gibi pek çok önemli bilim insanı yaşamış ve eser vermiştir.
İbn-i Sina din eğitimiyle yetinmedi ve bilime merak saldı:
İbn-i Sina dönemin tüm Müslüman çocukları gibi ilk olarak Kuran-ı Kerim ve hadis eğitimi aldı. 10 yaşında hafız oldu. Tabii öğrendikleri önünde yeni kapılar açtı. Zaten babası da bir bilim insanı olduğu ve da’i adı verilen İsmaili mezhebinin din adamlarıyla iç içe olduğu için bilim dünyası hakkında az çok bilgisi vardı.
Geometri, mantık, sarf, fıkıh, doğabilim, tıp konularında babasından eğitim aldıktan sonra dönemin ünlü bilginlerinden olan Natili’den ve İsmâil ez-Zâhid'den eğitim gördü. Onu bugün bile hala anıyor olmamızın nedeni ise Kuşyar isimli bir hekimden dersler almasıdır. Aldığı bu dersler sayesinde kendisi oldukça genç yaşta tıp konusunda bir uzman olmuştur.
Prensi ölümden kurtarınca hayatı değişti:
Dönemin Buhara prensi hastalandığı sırada sarayda olan İbn-i Sina, tıp bilgisini kullanarak genç prensi iyileştirince henüz 17 yaşındayken saray kütüphanesine erişme şansı yakaladı. Eşi benzeri görülmemiş eserlerin olduğu bu kütüphanede İbn-i Sina; Aristotales, Mahmud el-Messâh, Ebû Muhammed İsmâil ez-Zâhid, Abdullah en-Nâtilî, Porfirios, Öklid, Batlamyus gibi isimlerin eserleriyle tanıştı.
Babası ölüp Samani Hanedanı da sonlanınca İbn-i Sina Ürgenç şehrine gitti ve burada bilim çalışmalarını sürdürdü. Hükümdar Kabus, İsfahan Valisi, Ebu Cafer gibi isimlerin hizmetinde ömrünü geçirdikten sonra kolit hastalığına yakalandı. Ömrünün son günlerini Kuran-ı Kerim okuyarak geçiren İbn-i Sina, 1037 yılında hayatını kaybetti.
İbn-i Sina neyi icat etmiştir?
İbn-i Sina’nın icadı bir alet değil, fikir olmuştur. Kendisi bilimi sınıflandırmış ve üçe ayırmıştır. İbn-i Sina’ya göre bilim; doğa bilimlerinden, metafizikten ve mantıktan oluşur. Yani bilim biçimsel olarak maddeden ayrılabilir, maddeyle birlikte olabilir ve bazen de maddeden ayrıdır.
Akıl konusundaki düşüncelerinde Aristoteles ve Farabi’den ayrılan İbn-i Sina, beş çeşit akıl tarif etmiştir. Zorunlu olanları bilen akıl, anlamayı sağlayan akıl, her insanda bulunmayan kutsi akıl, kendisine verileni kabul eden akıl ve makul olanları kavrayan akıl. Bu açıdan baktığımızda İbn-i Sina, Platon idealizmi ile Aristoteles deneyciliğini bir arada değerlendirmiştir.
Bir Müslüman olarak İbn-i Sina, metafiziğin temel konusunu Allah yani mutlak yüce varlık olarak yorumlamıştır. Varlığı da üçe ayırmış ve olası varlık, zorunlu varlık, özü gereği gerekli olan varlık olarak sınıflandırılmıştır. Allah’a, varlığı zorunlu olan olarak yaklaşma fikri İbn-i Sina’ya özgüdür.
İbn-i Sina’nın ruhbilime yaklaşımından da bahsetmek gerekiyor. Kendisi ruhbilimi; akıl ruhbilimi, deneysel ruhbilim ve gizemci ruhbilim olarak sınıflandırarak bunların metafizik ile fizik arasında bağ kurduğunu savunmuştur. Müziğin iyileştirici gücünü de savunan İbn-i Sina, müzik hakkında da pek çok eser vermiştir.
Bilinen İbn-i Sina eserlerinden bazıları:
Bildiğimize göre İbn-i Sina hayatı boyunca 200’e yakın kitap yazmış; 240’ı günümüze kadar gelen 150’si felsefe, 40’ı tıp konulu 450’ye yakın makale kaleme almıştır. İyileşme Kitabı olarak bilinen Kitabü'ş-Şifa, Tıbbın Kanunu olarak bilinen El-Kanun fi't-Tıb, Kurtuluş Kitabı olarak bilinen Kitabü'l-Necat, Ahlak Konusunda Kitapçık olarak bilinen Risale fi-İlmi'l-Ahlak ve İşarat ve'l-Tembihat en önemli eserleri arasındadır.
Kitabü'ş-Şifa ve El-Kanun fi't-Tıb adlı eserleri, 1650’li yıllara kadar Montpellier ve Louvain gibi şehirlerin üniversitelerinde tıp eğitimi alanlara ders kitabı olarak okutulmuştur. Batılılara göre kendisi Orta Çağ biliminin kurucusudur. Büyük Üstat, Tıbbın Babası gibi isimlerle anılması da bu nedenledir.
İbn-i Sina, yaptığı çalışmalarla karanlığı aydınlatan bir isim olmuştur:
İbn-i Sina bir doktor, astronom, düşünür, yazar ve bilgindir. Felsefe gibi İslam’ın Altın Çağı öncesi batı dünyasının elinde olan konuları doğunun ve İslam’ın bakış açısıyla değerlendirerek belki de binlerce yıl düşünseler batılıların aklına gelmeyecek görüşler ortaya sürmüştür.
Orta Çağ Avrupasının en karanlık döneminde, kadınların cadı diye yakıldığı yıllarda İbn-i Sina yüzlerce yıllık el yazması metinleri inceleme ve üzerine fikir yürütme şansı bulmuştur. Yaptığı çalışmalar sayesinde bilim dünyasına felsefi bir açıdan yaklaşarak aslında bilinenden çok daha farklı bir yol olduğunu göstermiştir.
Elbette İbn-i Sina demek tıp demektir. Kendisinin tıp alanında yaptığı çalışmalar 700 yıla yakın yalnızca doğuda değil, tüm dünyada temel ders kitabı olarak okutulmuştur. Eserleri sayesinde bir tıp standardı belirlenmiştir. Hatta öyle ki bu temel prensiplerin büyük bir bölümü bugün hala tıp fakültelerinde anlatılmaktadır.
İslam’ın Altın Çağı’nın en önemli isimlerinden olan bilim insanı İbn-i Sina kimdir, neyi icat etmiştir, yaptığı çalışmalar nelerdir gibi merak edilen soruları yanıtladık. Aradan geçen bin yılı bu kadar kötü değerlendirmiş olmamız ne yazık.