Evet, yanlış duymadınız! Siyah gözlerin aslında birer illüzyondan ibaret olduğundan bahsedeceğiz. Giydiğimiz kıyafetten, taktığımız şapkaya kadar hatta o gün yaptığımız makyaja göre bile farklı görünen gözlerimiz gri bile olabiliyorken siyah olması genetik açıdan imkansız.
Genelde yalan söylemediği ve kalbin aynası olduğu iddia edilen gözler hakkında büyük bir yanılgıyı düzeltmek için buradayız. Kara gözlü olduğunu iddia edenler hazırsanız başlayalım.
Göz rengimizin oluşumunda başrol kim?
Biyoloji dersinde; anne ve babamızın göz rengimizin ortaya çıkmasında eşit oranda söz sahibi olduğu, baskın ve çekinik genlerin nasıl aktarıldığını öğrenmiştik. Genetik özelliklerimize baktığımızda, göz rengi ile ilgili 16 adet genin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak göz rengini belirleyen 2 tane genle tanışıyoruz. Biri OCA2, diğeri ise HERC2.
Göz rengi üzerindeki etkileri bilimsel araştırmalarla kanıtlanan ve 15. kromozomda yer alan bu genlerin sorumlu olduğu bir kavram var ki başrolümüz o: Melanin. Melanin; derimize, saçlarımıza, gözlerimize rengini veren çoğunlukla kahverengi tonlarında bir pigment.
Peki ya melanin pigmenti albinizm gibi genetik hastalıklar dışında herkeste var olmasına rağmen neden herkes aynı renkte saçlara ve gözlere sahip değil?
Bu sorunun cevabı, bu pigmentin vücudumuzda hangi oranda var olduğuyla ilgilidir. Yüksek oranda melanin içeren ciltler, daha az miktarlarda melanine sahip ciltlere göre daha koyu renkte görünür. Aynı durum saç ve göz rengi için de geçerlidir. Gözün renkli kısmı olduğunu bildiğimiz iriste bulunan kahverengi melaninin yoğunluğu aslında göz rengimizin ne kadar koyu bir renge sahip olacağını belirler.
Peki melamin pigmenti bunu nasıl yapıyor?
Gözümüze ulaşan görünür ışığın ne kadarının soğurulacağına ne kadarının yansıtılacağına karar veren merci, melanin. Bu pigmenti yoğun olarak taşıyan kişilerde göze ulaşan görünür ışık pigment tarafından çok fazla absorbe edileceği yani emileceği için göz daha koyu renk görünür.
Melanin kahverengi ise renkli gözler nasıl oluşuyor?
Melaninin çok az seviyelerde olması veya olmaması durumunda bize nadir olduğu için çekici gelen yeşil ve mavi renkli gözler oluşur. Işığı absorbe etmek için melanin pigmenti olmayan iris gelen ışığı direkt yansıtır.
Bu yüzden irisin mavi dalga boyunu yansıtabiliyor oluşunu düşününce melaninin yokluğunda gözü mavi algılamamızın sebebini açıklayabiliriz. Hatta bunu denizin mavi görünmesine benzetebiliriz. Su moleküllerinin mavi dalga boyuna sahip ışığı çok az emebiliyor ve böylece aslında bir renge sahip olmayan suyun maviymiş gibi algılanmasına sebep oluyor.
Az miktarda melaninin ve memelilerde iris rengini sarı, kehribar tonlarında görünmesine neden olan pigment lipokromun varlığında yeşil göz rengi meydana geliyor.
Dünyada ne az sayıda olduğu söylenen göz rengi yeşildir. Sadece %2’lik bir dilimin yeşil göz rengine sahip olduğu düşünülürken, kehribar yani halk arasında bal renginde gözler de yeşil kadar nadir görülmektedir.
Siyah gözlü olabilseydik ne olurdu?
Koyu renklerin daha fazla ışık absorbe ettiğinden ve daha az ışığı yansıttığından yukarıda bahsetmiştik. Gözlerimiz siyah renkte olabilseydi; gözün fazlaca emdiği ışık, ısı enerjisinin zararlı etkilerinden korunmak için sürekli olarak ağlamamız gerekecekti ve muhtemelen bunu hiçbirimiz istemezdi.
Bunun yanında, Güneş’ten gelen ışınları emerken zararlı UV ışınlarına da daha fazla maruz kalacağımız için gün ışığına çıkmak bizim için hiç de kolay olmazdı. Katarakt ve cilt kanseri gibi pek çok ciddi hastalığa karşı daha savunmasız bir hale gelirdik.
Sonuç olarak, kara gözlü olduğunu düşündüğünüz kişilerin gözlerine bu kez daha dikkatli bakın ve gerçeklerle tanışın!