‘Çay’ da mı Yabancı Sözcük? Türkçenin Tarih Boyunca Etkileşime Girdiği Diller

Türkçenin nasıl oluştuğunu ve bugünkü haline geldiğini hiç merak ettiniz mi? Peki dilimizin ilk ortaya çıktığından beri başka dillerle kelime alışverişinde olduğunu biliyor muydunuz? Gelin, hangi dilden neler almış; hangi dile ne vermişiz, örneklerle inceleyelim.

Yaşadığımız ülkenin resmî dili Türkçe. Türkiye Türkçesi dışındaki lehçeleri saymazsak dünyada bu dili yaklaşık 80 milyon kişi konuşuyor. Türkçeyi ana dil olarak kullanan bizler, 78 bin ana kelimeye sahip bu dilin yaklaşık 400 kelimesini günlük hayatta kullanıyoruz. Peki bu kelime bankasının hangi para birimleriyle doldurulduğunu hiç düşündünüz mü?

Türkçe’nin kullanıldığını gösteren en eski yazılı kaynak milattan sonra 8. yüzyıla dayanıyor. Ancak bu dilin oluşmaya başladığı zamanın 8 bin yıl kadar geriye gittiği görüşleri de mevcut. Türkçe ne kadar eski olursa olsun, tabii ki de yüzyıllar boyunca birçok farklı dille etkileşime girdi. Kelime aldı, kelime verdi. Gelin, tarih boyunca kelimelerinden faydalandığımız ve katkıda bulunduğumuz diğer diller nelermiş; bir göz atalım.

Türkçenin ilk ortaya çıkışı: Ana Altay Dili ve Ana Türk Dili

Türkçenin da dahil olduğu Altay Dil Teorisi’ne göre Ana Altay Dili, milattan önce 5000-6000 civarlarında ortaya çıktı. Daha sonra bu dili konuşan coğrafyada yavaş yavaş millet haline gelmeye başlayan Proto Türkler, ilk Türkî dili meydana getirdi. Ancak bu ayrılmanın tarihini belirlemek biraz zor. 

Türkçe - Sümerce ilişkisi

Türkçe ve Sümerce arasındaki benzerlikleri duymuşsunuzdur. Bu benzerlikler kimi zaman ”Sümerler Türktür” gibi uçuk değerlendirmelere de neden olmuştur. Sümerler tabii ki Türk değildir, ancak iki dil arasında görmezden gelinemeyecek benzerlikler saptanmıştır. Türkolog Osman Nedim Tuna, bu benzerliklerden söz eden ilk isim olmuştur. Öğrencilik yıllarında bir sözlükteki Sümerce kelimenin aynı anlamdaki bir Eski Türkçe kelimeyle benzerliğini fark eden Tuna, çalışmaları sonucu benzerlik gerekçelerini de açıkladığı 168 benzer kelime saptamıştır. Bu kelime alışverişinin nedeninin eski çağlarda akın, göç, keşif ve benzeri amaçlarla Anadolu’nun doğu bölgesine giden Türkler olduğu düşünülmektedir. Sümer tabletlerinde bulunup Türkçe’den geldiği düşünülen kelimelerden bazıları şunlardır:

  • Tir: Eski Türkçede yir, günümüz Türkçesinde yer, dünya, toprak
  • Gişig: Eski Türkçede eşig ya da eşik, günümüz Türkçesinde kapı
  • Gud: Eski Türkçede ud; günümüz Türkçesinde öküz, boğa, sığır
  • Urugal: Eski Türkçede kurgan, günümüz Türkçesinde mezar
  • Dingir: Eski Türkçede tengri; günümüz Türkçesinde tanrı, gök, sema
  • Adakur: Eski Türkçede adak, günümüz Türkçesinde kadeh

Çince ve Türkçe arası etkileşimler

Türkler ve Çinliler, yüzyıllar boyunca siyasi, ekonomik ve kültürel etkileşim içinde bulunmuştur. Çinli Türkolog Chen Zongzhen, Çinceden Uygurcaya ve oradan günümüz Türkçesine geçen birçok kelimeyi listelemiştir. Ancak kimi Türkolog ve dilbilimci, bu kelimelerin büyük bir kısmının Türkçeden Çinceye geçtiğini savunur. Söz konusu kelimelerin kökeni hakkındaki farklı fikirlerin çoğunun mantıklı bir gerekçesi vardır. Bu yüzden bu tartışmalı konulara girmeden iki dil arasındaki benzerliği birkaç örnekle görelim:

  • İnci: Çincede zhenzhu Türk dillerinde üncü/yençü/inci
  • Donmak: Çincede dong, Türk dillerinde tong-/dong-/don-
  • Çay: Çincede cha, Türk dillerinde çay
  • Yem: Çincede yum, Türkçede yem/yemek
  • Bey: Çincede bo, Türk dillerinde beg/beğ/bey
  • Su: Çincede shui, Türk dillerinde su
  • Tanju (Çinlilerin Hun hükümdarlarına verdiği isim): Çincede Chanyu, Türk dillerinde Tanyu/Tanju  

Arapça ve Farsça

Aral Gölü çevresindeki Oğuzların Anadolu’ya olan kalıcı göçlerinden itibaren gelişmeye başlayan ‘Eski Anadolu Türkçesi’; Selçuklu Dönemi Türkçesi, Beylikler Dönemi Türkçesi ve Osmanlı Türkçesine Geçiş Dönemi Türkçesi olmak üzere üçe ayrılır. Bu dönemde Arap ve Fars kültürleriyle yürütülen etkileşimler sonucunda bu kültürlerin dillerinde çok sayıda kelime alınmış ve orijinal halleriyle kullanılmıştır. Osmanlıca dediğimiz dil evresine girişle birlikte bu yabancı sözcükler, Türkçe konuşanların telaffuz etmesi için daha uygun hale gelmiştir.

Keşke onlar da bize eğitim sistemlerini verseydi: Türkçe ve Fin-Ugor ilişkileri

Fin-Ugor dilleri, Ural-Altay dil ailesinin Ural koluna bağlıdır. Dolayısıyla köken bakımından Türkçeyle akrabalık özelliği taşır. Özellikle Fincede benzerliklere rastlamak mümkündür. Bir Ugor dili olan Macarcada ise daha eski zamanlardan çok, Osmanlı dönemindeki ilişkiler sırasında kelime alışverişi gerçekleşmiştir. Fincede bulunan “Türkçe” sözcükler ise Türkçe sözcüklerin oldukça eski formlarından Finceye geçmiştir. Yani günümüz Türkiye Türkçesiyle Finceyi ve hatta genel olarak Fin-Ugor dillerini benzetmek oldukça zordur.

Türkçe ve Rusça

Bugün Rusya sınırlarına dahil toprakların büyük çoğunluğunda ‘Türkî’ olarak nitelendirilen halklar ve daha birçok Orta Asya halkı bulunuyor. Hatta bu halkların bir kısmının kendi devletleri, Sovyet Rusya dağıldıktan sonra bağımsızlığına kavuştu. Ruslar ve Türk dilleri konuşan halklar arasındaki etkileşim yüzyıllar boyu sürdü. Dolayısıyla diller arası etkileşim de kaçınılmaz oldu. Kelime alışverişinden bahsedecek olursak verebileceğimiz en eski örneklerden biri ‘tayga’ sözcüğü. Bugün bir orman türünü ifade etmek için kullanılan ‘tayga’, Güney Sibirya Türkçesinde orman anlamına geliyor. Ancak sözcüğün Moğolcadan gelmiş olduğu da iddialar arasında.

Yine Türkçe dillerden alınan kelimelere örneklerle devam edersek elmas anlamındaki ‘almaz’, karpuz anlamındaki ‘arbuz’, ve sis anlamındaki ‘tuman’ örnek verilebilir. Rusçada Türkçe kökenli ülke ismi bile bulmak mümkündür. Birçok Türkçe lehçesinde Çin için kullanılan ‘Kitay’ adı, Rusçada da aynen Kitay olarak bilinir. Türkçe konuşurken kullandığımız Rusça sözcükler ise daha modern zamanlarda dilimize geçmiştir. Mazot, izbe ve semaver; bunlardan bazılarıdır.

Anadolu ve çevresindeki halkların dilleri ve Türkçe

Anadolu ve çevresi, bin yıllardır birçok farklı topluluğun etkileşime geçtiği, kaynaştığı ve savaştığı bölgeler olmuşlardır. Ermenice, Lazca, Kürtçe, Yunanca ve Çerkesçe; söz konusu bölgede yaşayan dillerin sadece birkaçıdır. Özellikle Ermenilerle Türklerin teması, ilk akla gelen zamandan çok daha eski bir dönemde gerçekleşmiştir. Osmanlı’nın kuruluşundan yüzyıllar önce Ermeniler, Kafkasya’da bulunan Kıpçaklardan Türkçe sözcükler almış; Ermeni harfleriyle yazılan ‘Ermeni Kıpçakçası’nı oluşturmuşlardır. Günümüz Türkçesinde Ermenicenin etkilerine gelecek olursak akla gelen sözcüklerden ilki ‘moruk’ olabilir. Bu sözcük aslen sakal demekken Türkçede yaşlılara karşı kullanılan bir argo sözcük halini almıştır. Mor sözcüğü de karadut anlamına gelen Ermenice kelimeden alınmıştır. 

Kökeni Yunanca olup Türkçede kullandığımız sözcüklerden en yaygını, muhtemelen ‘efendi’dir. ‘Avthéntis’ten türemiştir. Diyalog, cımbız, çiroz gibi kelimeler de örneklere eklenebilir. 

Avrupa dillerinin akını:

Modern zamanın dilimize getirdiği Avrupa kökenli sözcüklerin çoğunun farkındayız. Bu yüzden buraya gelmeden önce biraz Türkçe’den Avrupa dillerine geçen sözcüklere bakalım. Örneğin İngilizceye ya da Fransızcaya pek Türkçe sözcük geçmemiştir diye düşünebilirsiniz. Ancak bu iki dil arasındaki kelime alışverişi de sanılandan eski tarihlere, Hunlara kadar dayanır. Anglo-Fransız bir sözcük olan ‘quiver’, sadak anlamındaki Eski Türkçe sözcük ‘kubur’dan gelmiştir. Mamut sözcüğünün Rusçaya Yakut dilinden geçtiği düşünülmektedir. Mamma, bu dilde yeryüzü demektir ve Yakutlarda mamutların topraktaki oyuklarda yaşadığı inancı vardır. Ordu kelimesinden gelen ‘horde’ ve ulak kelimesinden geldiği düşünülen ‘lackey’, ‘laquais’ ve lacayo örnek olarak verilebilir.

Avrupa’nın bilimdeki ilerleyişi hızlanıp doğu ülkelerini geride bırakmasıyla birlikte birçok kavrama, terime ve icada isim verme hakkı Avrupa ülkelerinin oldu. Türkçe de birçok modern ismi yaygın olduğu ülkelerden uyarladı. Sonuçta bir İngiliz’in baklavaya ‘sherbet chips’ ya da bir İsveçli’nin de ayrana ‘kärnmjölk’ diyecek hali yok. İcadı yapanın, kavramı ortaya atanın ya da farklı bir anlam kazandıranın verdiği adı Türkçeye uygun hale getirerek almışız. İyi de yapmışız. Zira dil, bir grup insanın ürettiği kelimelerden değil; eski çağlardan beri farklı grupların birbirine kazandırdığı kavramlarla gelişen bir olgudur. Yukarıda da gördüğünüz gibi Türkçeye yabancı sözcüklerin girişi son 1-2 yüzyılda değil, Türkçenin ortaya çıkışından itibaren başlamıştır. Bu durum, katı izolasyona maruz kalmış ada kültürleri hariç her dilde böyledir. Peki sizce diller arası kelime alışverişi nasıl olmalıdır? Çağın teknolojik olanakları gereksiz ve fazla yabancı sözcük kullanımını artırır mı? Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlar kısmında bizlerle paylaşabilirsiniz.