7 Aralık-19 Aralık 1977 tarihleri arasında gerçekleştirilen Apollo 17 misyonu, Ay'a inilen son insanlı uçuş olarak biliniyor. Eugene Cernan, Ronald Evans ve Dr. Harrison Schmitt'den oluşan ekip, Challenger adlı modülle Ay yüzeyine inip 22 saat süren bir araştırma yapmışlardı.
Tam 48 sene sonra, Apollo 17 misyonu görevinde toplanan bir kaya numunesinin analizini yapan bir grup bilim insanı, kayanın inanılmaz derecede yüksek sıcaklıklarda oluştuğuna dair kanıtlar buldu. Nature Astronomy'de yayınlanan çalışmaya göre söz konusu bulgular, Ay’daki kaya oluşumlarının dev göktaşı yağmurları ile doğrudan bağlantılı olabileceğini gösteriyor.
Bulgular, Ay’daki kaya oluşumlarının dev göktaşı yağmurları ile doğrudan bağlantılı olabileceğini gösteriyor
Kanada'daki Royal Ontario Müzesi’nde görevli bilim insanları, kayaların 2.300 santigrat derecenin üzerindeki sıcaklıklarda oluştuğunu gözlemledi. Araştırmacılar, bu durumun sadece Dünya’da dinozorların yok olmasına neden olan meteor kadar devasa bir göktaşının Ay yüzüne çarpması halinde ortaya çıkabileceğine dikkat çekiyor.
Kayanın tarihlendirmesini yapan bilim insanları, söz konusu numunenin en az 4,3 milyar yaşında olduğunu tespit etti. Çalışmaya liderlik eden araştırmacı Dr. Lee White, “Dünya'daki kayalar sürekli olarak geri dönüştürülüyor ancak Ay, eski kayaların korunmasına izin veren plaka tektoniği veya volkanizma sergileyemiyor” ifadelerini kullandı.
Apollo 17 görevi sırasında toplanan Ay kayasının en az 4,3 milyar yaşında olduğu tespit edildi
“Ay'ı inceleyerek gezegenimizin başlangıç tarihini daha iyi anlayabiliriz” diyen Dr. White, “İnanılmaz derece yüksek sıcaklıklar Ay’da kaya oluşmasını sağlıyorsa, aynı süreç muhtemelen Dünya'da da gerçekleşiyordu” değerlendirmesini yaptı.
Çalışmanın ortak yazarı Dr. Ana Cernok, örneklere ilk baktığında, kayanın Apollo 17 ekibi tarafından toplanan diğerler numunelerden farklı olduğunu görünce çok şaşırdığını söyledi. “Bir milimetreden daha küçük olmasına rağmen, içindeki baddeleyit tanesi Apollo örneklerinde gördüğümün en büyüğüydü” diyen Dr. Cernok, Dünya üzerinde buna benzer kanıtlar göremedikleri için çalışmanın son derece önemli olduğunu ifade etti.
