Bilgisayarın başına geçtiğinizde veya telefonunuzu elinize aldığınızda harflerin neden alfabetik değil de rastgele görünen bir şekilde dizildiğini hiç düşündünüz mü?
Aslında bu karmaşık görünen düzenin arkasında hem daktiloların mekanik tarihi hem de dillerin kendine has yapıları yatıyor, yani tüm dünyanın tek bir klavye düzeninde anlaşamamasının sebebi, basit bir inattan ziyade köklü alışkanlıklara ve dillerin pratik ihtiyaçlarına dayanıyor.
Daktilolardan günümüze uzanan miras

Klavye denince akla gelen ilk düzen şüphesiz QWERTY dizilimidir ancak bu dizilimin ortaya çıkış hikâyesi, sanılanın aksine en hızlı yazmayı sağlamak değil, aslında kullanan kişiyi biraz yavaşlatmak üzerine kuruludur. İlk mekanik daktilolarda tuşlara çok hızlı basıldığında, harfleri kağıda basan metal kollar birbirine sıkışıp mekanizmayı kilitliyordu.
Bu sorunu çözmek için İngilizcede yan yana sıkça kullanılan harfler klavyenin birbirine uzak noktalarına dağıtıldı. Zamanla daktilolar ortadan kalkıp yerini bilgisayarlara bıraksa da insanların parmak alışkanlıkları ve kas hafızası bu değişime direnç gösterdi. Bugün hala QWERTY kullanmamızın temel sebebi, teknolojik bir gereklilikten ziyade tarihten gelen bu güçlü alışkanlığın ve biraz da daktiloların bozulmamasını sağlamanın ta kendisidir.
Her dilin kendi ritmi ve ihtiyaçları var

Dünya genelinde tek bir klavye düzeninin kullanılamamasının en mantıklı sebebi ise dillerin yapısal farklılıklarıdır. Her dilin harf kullanım sıklığı ve parmakların klavye üzerindeki dansı birbirinden tamamen başkadır. Örneğin Türkçeyi ele alalım... Dilimizde sesli harfler ve belirli ünsüzler çok sık kullanılır. Bu yüzden Türkçeye özel tasarlanan F klavyede, en çok kullanılan harfler parmakların en rahat ulaştığı orta sıraya yerleştirilmiştir.
Keza bu durum sadece bizim için geçerli değil. Fransızlar kendi dillerine daha uygun olan AZERTY düzenini, Almanlar ise QWERTZ düzenini tercih ederler. Bir İngiliz için mükemmel olan QWERTY düzeni, farklı bir dilin kelime yapısında parmaklara eziyet çektirebilir. Dolayısıyla ülkeler, verimliliği artırmak adına kendi dillerine en uygun varyasyonları geliştirmiş ve benimsemişlerdir.
Alışkanlıkların gücü ve değişimin zorluğu

Tek tip bir klavye düzenine geçilememesinin son nedeni ise küresel çapta bir değişimin maliyeti ve zorluğudur. Şu an dünya üzerinde milyarlarca cihaz ve bu cihazları kullanmaya alışmış milyarlarca insan var. Tüm dünyayı, örnek vermek gerekirse en ergonomik olduğu iddia edilen tek bir düzene geçirmeye çalışmak, herkesin yazma yeteneğini bir süreliğine sıfırlaması anlamına gelir.
İnsan doğası gereği, yeni ve daha iyi olsa bile bildiği ve alıştığı düzende kalmayı tercih eder. Üreticiler de bu yerel taleplere göre üretim yapmaya devam ettiği sürece, klavye çeşitliliği hayatımızın bir parçası olmaya devam edecek.

