Özellikle ABD, İngiltere gibi yerlere seyahat ediyorsanız bavulunuza atmanız gereken ilk gereken şeylerden biri dönüştürücülerdir. Bunun nedeni de dünyada her ülkede aynı prizlerin kullanılmamasıdır. Benzer bir durum kâğıtlar için de geçerli. Öyle ki Kuzey Amerika gibi bölgelerde bizim A4 olarak adlandırdığımız kâğıtları kullanmıyor, farklı türler tercih ediyor.
Peki bu durumun nedeni ne? Neden dünyanın her yerinde tek tip prizler veya kâğıtlar kullanılmıyor? Bu içeriğimizde herkesin aklına takılan bu sorunun ardında yatan nedenleri masaya yatırıyoruz.
Elektriğin ilk zamanlarında ayrışmalar başladı

Elektriğin evlere girmeye başladığı 19. yüzyılın sonlarında, dünya bugünkü gibi entegre değildi. O dönemde üreticiler, ampulleri ve cihazları kendi icat ettikleri bağlantı yöntemleriyle satmaya çalışıyorlardı. Thomas Edison ve George Westinghouse arasındaki meşhur akım savaşları sürerken, priz standartları kimsenin önceliği değildi. Her ülke, kendi altyapısını kurarken **o an elindeki en mantıklı veya en ucuz teknolojiyi **benimsedi.
ABD, güvenlik gerekçesiyle daha düşük voltajı (110-120V) tercih ederken, Avrupa kıtası verimlilik ve malzeme tasarrufu sağladığı için daha yüksek voltajı (220-240V) standart haline getirdi. Voltaj farkı, güvenlik önlemlerini ve dolayısıyla priz tasarımlarını da doğrudan etkiledi. İngiltere gibi ülkeler ise savaş sonrası bakır tasarrufu yapmak için sigortalı ve büyük priz yapılarına geçti. Sonuç olarak, her ülke kendi yöntemlerini benimsedi.
Neden günümüzde aynı değiller?

“Geçmişte dönemin gereksinimleri böyle olmasını sağladı ancak neden şu anda aynı değil? sorusunu soruyor olabilirsiniz. Buradaki en temel neden maliyettir. Bir ülkenin priz standardını değiştirmesi demek, o ülkedeki tüm binaların elektrik tesisatının elden geçirilmesi, milyonlarca prizin sökülmesi ve milyarlarca elektronik cihazın ya çöpe atılması ya da adaptörle kullanılması anlamına gelir. Bu, hiçbir devletin göze alamayacağı devasa bir ekonomik yük.
Uluslararası Elektroteknik Komisyonu, aslında yıllar önce “Tip N” adında evrensel, güvenli ve kompakt bir priz tasarımı göstermişti. Ancak bu tasarım ortaya çıktığında, ülkeler kendi altyapılarına trilyonlarca dolar yatırım yapmış durumdaydı. Bu nedenle de bu priz sadece Brezilya ve Güney Afrika gibi bölgelerde kullanılıyor.
Kâğıtta durum nasıl?

Prizlerdeki kaosun aksine, kâğıt boyutlarında dünyanın çoğunda tek bir yerde buluştuğunu görüyoruz. Genellikle A4 olarak bildiğimiz kâğıt tipi kullanılıyor. Bu standardın arkasında ise muazzam bir matematiksel zekâ yatıyor. Bir A4 kağıdını ortadan ikiye katladığınızda elde ettiğiniz A5 kağıdı da tam olarak aynı boy/en oranına sahiptir. Bu, fotokopi makinelerinde veya dijital baskıda bir belgeyi küçültüp büyütürken içeriğin asla bozulmamasını sağlar Ancak Kanada ve ABD gibi Kuzey Amerika ülkelerinde yine farklılık var.
Dünya A4'ün matematiksel konforunu yaşarken ABD gibi bölgeler, “Letter” adı verilen 8.5 x 11 inç boyutlarında farklı bir türü tercih ediyor. Bu boyutun kökeni matematiğe değil, geleneğe dayanıyor. Eski dönemlerde kağıt yapımında kullanılan kalıpların kol boyu uzunluğuyla ilgili olduğu düşünülen bu ölçü, endüstriyel alışkanlıklar nedeniyle değiştirilemedi.
Amerikan iş dünyası ve bürokrasisi, dosyalama sistemlerinden zarf boyutlarına, yazıcılardan mimari çizimlere kadar her şeyi bu inç bazlı sisteme göre kurdu. Tıpkı prizlerde olduğu gibi, burada da "geçiş maliyeti" konusu devreye giriyor. A4'e geçmek demek, ABD'deki tüm arşiv sistemlerinin, rafların ve matbaa makinelerinin değişmesi demek olduğundan bu durumun bir süre daha devam edeceğini söyleyebiliriz.
Kısacası dünya genelinde tek tip priz ve kâğıt standardının olmamasının arkasında tarih, maliyet gibi nedenler var. Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yorumlarda bizlerle paylaşabilirsiniz.


