İnternetin sadece lüks bir hizmet değil, su veya elektrik gibi yaşamsal bir temel ihtiyaç olduğunu düşünen bir ülke hayal edin... İşte Finlandiya tam olarak bunu yaparak teknoloji tarihine adını altın harflerle yazdırdı. 2010 yılında aldığı devrim niteliğindeki kararla, dünyada geniş bant internet erişimini her vatandaşı için yasal ve anayasal bir hak hâline getiren ilk ülke unvanını kazandı.
Soğuk iklimi ama sıcak teknolojisiyle bilinen bu Kuzey ülkesinin attığı adım, sadece bir altyapı yatırımı değil, aynı zamanda vatandaşlık haklarının dijital çağa uyarlanması anlamına geliyordu. Peki Nokia gibi devleri doğuran bu teknoloji odaklı ülke neden böyle radikal bir karar aldı ve bu süreç pratikte nasıl işledi?
Finlandiya'da internet hakkı nasıl yasalaştı?

Bu sürecin nasıl işlediğine baktığımızda aslında her şeyin çok net ve bağlayıcı bir yasal düzenlemeye dayandığını görüyoruz. Finlandiya Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı'nın öncülüğünde hazırlanan yasa, Temmuz 2010 itibarıyla yürürlüğe girdi ve ülkedeki tüm telekomünikasyon şirketlerine büyük bir sorumluluk yükledi. Bu düzenleme, operatörlerin tüm Finlandiya vatandaşlarına, ülkenin neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, saniyede en az 1 Megabit (1 Mbps) hızında internet bağlantısı sağlama zorunluluğunu getirdi.
Yani Laponya'nın karlı ormanlarındaki bir kulübede de yaşasanız, Helsinki'nin merkezindeki modern bir dairede de olsanız, internete erişim sizin için operatörlerin inisiyatifine kalmış bir durum olmaktan çıkıp devlet garantisi altındaki bir hakka dönüştü. O dönem için 1 Megabit hız belki devasa bir hız değildi ancak herkesin dijital dünyaya "kapıdan içeri adım atabilmesi" için yeterli ve kritik bir başlangıç noktasıydı.
Neden böyle bir adıma ihtiyaç duyuldu?

Finlandiya'nın neden böyle bir şeye ihtiyaç duyduğunun cevabı aslında ülkenin toplumsal yapısında ve dijital kültüre bakış açısında gizli. Finlandiya hükûmeti, internetin sadece bir eğlence aracı veya sosyal medya platformu olmadığını, modern yaşamın ve demokrasinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu çok erken fark etti. Bankacılık işlemlerinden devletle olan resmî yazışmalara, haber takibinden fatura ödemelerine kadar hayatın akışı tamamen dijital dünyaya kaydığı için internetsiz kalmak bir vatandaşı sosyal hayattan ve vatandaşlık hizmetlerinden izole etmek anlamına geliyordu.
Hükûmet, vatandaşları arasında "dijital uçurum" oluşmasını engellemek, kırsalda yaşayan ile şehirde yaşayanın bilgiye erişimini eşitlemek amacıyla bu hakkı yasalaştırdı. Yani amaç sadece teknolojik bir şov yapmak değil, sosyal adaleti dijital ortamda da sağlamaktı.
Geleceğe yönelik vizyon ve etkileri

Bu karar sadece bir başlangıçtı ve Finlandiya'nın hedefleri zamanla çok daha büyüdü. Yasayı takip eden yıllarda ülke, sadece minimum bağlantı sağlamakla yetinmeyip hız hedeflerini de kademeli olarak yükseltti. Hükûmet, 2015 yılına kadar her vatandaşa 100 Megabit hızında internet ulaştırmayı hedefleyerek çıtayı çok daha yukarı taşıdı ve altyapı çalışmalarını buna göre şekillendirdi.
Finlandiya’nın yaktığı bu ateş küresel çapta da yankı buldu ve Birleşmiş Milletler’in internet erişimini temel bir insan hakkı olarak tanımasından çok daha önce bu vizyonu ortaya koymuş oldu. Kısacası Finlandiya, teknolojinin insan hayatını kolaylaştırmak ve eşitliği sağlamak için nasıl kullanılması gerektiği konusunda tüm dünyaya ilham verici bir ders verdi ve diğer ülkelerin de dijital haklar konusunu gündemlerine almasını sağladı.

