'Erkekler Futbolu Daha İyi Oynar' ve 'Voleybol Kadın Sporudur' Gibi Söylemler Aslında Ne Kadar Doğru? İşte Bilime Göre Yanıtı

Futbol ve basketbol gibi sporlarda medyada çoğunlukla erkeklerin öne çıktığını görürüz. Jimnastik gibi esneklik gerektiren sporlarda ise kadınlar öne çıkar. Elbette cinsiyet fark etmeksizin herkesin istediği sporla ilgilenme hakkı var fakat biz bu içeriğimizde biyolojinin, istediği sporla ilgilenmek isteyen bu kişilere sunduğu avantajlara ve dezavantajlara odaklanacağız.

Spor müsabakalarında çoğu zaman belirli bir cinsiyetin öne çıktığı görülüyor. Bu, diğer cinsiyetin yeterince iyi performans sergileyemediği anlamına gelmiyor elbette. Sadece rekabeti eşit derecede tutmak için cinsiyetler farklı liglerde karşı karşıya geliyor. Bu konuda çoğu kişi, “x cinsiyeti y sporunu yapamaz” diye şikâyet etmekte hızlı davranıyor. Fakat bu konunun içinde cinsiyet ayrımcılığından önce gelen şeyler var.

Bunlara psikolojik sebepler gibi farklı başlıkları gösterebiliyor olsak da biz bu içeriğimizde biyolojik sebeplere, yani erkek ve kadın bedeninin belirli spor dallarında sunduğu avantajlara ve dezavantajlara odaklanacağız. 

Not: Elbette başlamadan önce isteyen kişinin istediği sporu yapabileceği gerçeğini savunduğumuzu belirtelim. Burada bahsedeceklerimiz sadece rekabet seviyesinde insan bedeninin sunduğu avantajlar/dezavantajlar.

Olimpiyat verilerine bakıldığında kas kullanımının daha çok gerektiği dallarda erkekler kadınların önünde:

Atletizm atleti olan Tori Bowie’nin 2017 yılında gerçekleştirilen olimpiyatlardaki rekoru, 100 metre için 10,78 saniyeydi. Bu rekor, gençler ve yetişkinler tarafından binlerce kez geçildi. Kendisi kadar üst seviye olmayan rakipleriyle arasındaki fark daha az olsa da bu geçilmesini engellemedi.

Aynı şekilde dünya şampiyonu Allyson Felix’in 400 metreyi 49,26 saniyede tamamlama rekoru da erkekler tarafından binlerce kez geçildi. Peki bu, onların yeterince iyi olmadığı anlamına mı geliyor?

Elbette hayır. Burada erkeklerin rekoru binlerce kez geçmesini sağlayan şey daha fazla imkâna sahip olmaları ya da daha iyi antrenmanlar yapmış olmaları değil. Biri kadın ve diğeri erkek olmak üzere iki adet, kendini oldukça iyi yetiştirmiş atlet olduğunu düşünün. 

İkisi de vücutlarının sunabileceği en yüksek imkânları kullanıyor fakat bazı sporlarda biri diğerinden daha avantajlı. Peki bu nasıl oluyor?

Bonnie Berkowitz ve Alberto Cuadra’nın derlediği bilgilerden basit bir şekilde ilerleyelim. Fakat öncesinde, elimizdeki iki atletin de oldukça iyi şekilde geliştiğini unutmayalım. Yani ikisi de üst seviye atletler.

Kaslardan başlayacak olursak, erkeklerde bulunan testosteron gibi hormonlar yağ oranı az olan kasların oranını doğal olarak artırıyor. Basitçe bu kasların oranı daha fazla olduğundan kas kullanımı gerektiren sporlarda daha avantajlı oluyorlar. Dediğimiz gibi karşılaştırmayı yaptığımız kadınlar da oldukça üst seviye atletler.

Kalbin boyutu da bir bakıma erkeklere avantaj sağlıyor:

Genelde kadınlardakine göre daha büyük boyutta olan bir kalbe sahip olduklarından kaslara daha çok miktarda kan pompalanıyor. Bu da hem az önceki gibi kas kullanımı gerektiren sporlarda daha çok dayanıklılık sağlıyor.

Vücutta depolanan yağ miktarının rolünü de gözden kaçırmamak gerek:

Üstteki görselde erkek ve kadın bedenlerinde yağın depolandığı bölgeleri görebilirsiniz. Genel ağırlığa baktığımızda atlet olan bir kadının ağırlığının ortalama yüzde 16’sını yağın oluşturduğu görülüyor. Erkek atletlerde ise bu oran yaklaşık yüzde 8

Kadınlarda yağın erkeklere göre daha çok bulunmasının sebebi ise östrojen diyebiliriz. Ayrıca bahsettiğimiz yağ oranını fazlalık olarak görmeyin. Zira iki cinsiyet için de bahsettiğimiz oranlar, tüm sistemlerin düzenli çalışması için gerekli.

Konu esnekliğe geldiğinde kadın bedeninin daha iyi hareket kabiliyetine sahip olduğunu görüyoruz:

Karnın alt bölgesinde bulunan pelvis kemiğinin iki cinsiyette farklı şekilde bulunması hareket kabiliyetlerini de etkiliyor. Bu bağlamda kadınlar, daha iyi bir hareket kabiliyetine sahip oluyor. Jimnastik gibi esneklik gerektiren sporlarda da bu avantajı kullandıklarını görüyoruz.

Erkeklerde ise daha ağır, uzun ve kalın olan bu kemiğin yapısı, esneklikten ziyade ağır bedeni taşıyacak şekilde konumlanmış.

Son olarak kadın futbol maçlarında daha çok ciddi sakatlık görülmesinden büyük ölçüde sorumlu olan, dizlerdeki eklem bölgelerindeki kemiklerin buluşma açısı:

Görselden de görebileceğiniz üzere, kadınlarda kemiklerin eklem bölgesinde buluşma açısı, erkeklerinkine göre bir nebze daha yüksek. Bu da o kısımlara daha çok yük binmesine sebep oluyor. Bu, daha yüksek sakatlanma ihtimali anlamına geliyor olsa da sıkı çalışmayla bu bölgelerin sağlamlaşacağını belirtmek gerek.

Bu biyolojik farklar sizi yanıltmasın!

[GIPHY:zOZPISXP6kjS9wTzww][/GIPHY]

Bu saydıklarımız erkek veya kadın atletleri birbirinin önüne geçiren faktörler değiller. Sadece müsabakaya girdiklerinde onlara avantaj veya dezavantaj sağlıyorlar. Bu bağlamda tarihte birçok kez dayanıklılık ve kas gücü gerektiren aktivitelerde kadınların erkeklerin önüne geçtiğini gördük. Birkaç örneğe birlikte bakalım.

'Kadın Muhammed Ali' olarak bilinen Jackie Tonawanda 1975’te Larry Rodania’yı nakavt etmişti:

1973’te Bobby Riggs ile karşı karşıya gelen Billie Jean King, milyonlarca insanın heyecanla izlediği maçta rakibini yenerek kadınların profesyonel tenis maçlarını daha popüler hâle getirmişti:

2008’de Japan Indy 300 yarışını kazanarak tarihe geçen Danica Patrick:

Ve daha niceleri:

Bu içeriğimizde bahsettiğimiz avantajlar ve dezavantajlar, belirli cinsiyetler ve sporlar arasına örülmüş beton duvarlar değiller. Yani yeterince çalışma ve azimle onlar da ortadan kalkabilir. İki cinsiyetin ayrı liglerde rekabet etmesi de günümüzde cinsiyet ayrımcılığından çok şartları eşitlemek için yapılıyor.

Örneğin NBA yıldızı LeBron James ile WNBA yıldızı Candace Parker, kendi liglerinin en çok öne çıkan isimlerinden. Fakat iki ismi karşı karşıya koymanın az önce bahsettiğimiz sebeplerle adil olmayacağı ortada. Fakat bu, Parker’ı da James’i de basketbol sporunu yapmaktan alıkoymuyor. Siz de düşüncelerinizi yorum kısmında paylaşabilirsiniz.

Kaynaklar: Duke Law, Washington Post