Özellikle Mayaların simgelerini bambaşka bir şekilde yorumlamış, ölümünden yıllar sonra bile adından söz ettirmeyi başarmıştı. Dikkati çeken bir diğer konu ise Yuri’nin, tüm bunları kedisi Asya ile birlikte yapmış olmasıydı.
Peki Yuri Knorozov nasıl bir keşifte bulunmuştu ve kedisi Asya, bu işin tam olarak neresindeydi?
Öncelikle Yuri'nin hayat hikâyesine bakalım.
Okula uyum sağlayamayan ve sınıf içindeki huzuru bozan Yuri'nin eğitim hayatı, okuldan uzaklaştırılmasıyla başladı. 5 yaşındayken de neredeyse gözlerinin görmemesine sebep olacak ağır bir yaralanma geçirmişti. Ayrıca lise yıllarına geldiğinde, başarılı bir kemancı olduğu ortaya çıktı. Çizim konusunda pek maharetliydi ve romantik şiirler yazmada ustaydı.
1940 yılında 17 yaşındayken memleketi Kharkiv’den ayrılarak Moskova Devlet Üniversitesinde Etnoloji Bölümünde lisans eğitimine başladı ve Mısır dil bilimi konusunda uzmanlaştı. Aslında başarılı çalışmalara imza atacağı o zamanlardan belliydi.
Yuri’nin çalışma planları, II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle kısa süreliğine olsa da kesintiye uğradı.
İlk etapta sağlığı elverişli bulunmadığı için askerliğe alınmasa da daha sonra Alman ordusu destek birimlerine katılmaya zorlandı. Fakat Yuri Knorozov, köy köy dolaşarak öğretmenlik yaptı ve bu görevden kurtulmayı başardı.
Kısa bir süre sonra ailesiyle birlikte Moskova’ya gitti ve orada Mısır dil bilimi çalışmalarına devam etti. Çalışmaları sırasında şans eseri bir kitaba rastladı ve bu kitap aracılığıyla Maya alfabesine merak duymaya başladı.
Kendisini tamamen bilime adayan Yuri, Antik diller ve yazı sistemlerinin yanında hiyeroglifler üzerinde araştırma ve çalışmalarına da devam etti.
30 yaşındayken, daha sonra bu alanda ufuk açıcı bir çalışma olduğu kanıtlanacak bir makale kaleme aldı. Bu makalenin temeli, Mısır ve çivi yazısı gibi eski yazıların, aslında önemli bir fonetik bileşene sahip olmasıyla ilgiliydi.
Yani pek çok sembol, sadece kelime ve kavramları temsil etmekten ziyade yazıldığı dilin ses unsurlarını da ifade ediyordu. Bunun yanında semboller, alfabetik veya hecesel unsurlara da sahipti.
Aslında Mısır hiyerogliflerine yönelik bu çıkarımlar mevcuttu ancak Maya alfabesinin bu tür özelliklere sahip olduğu düşünülmüyordu. Kısaca Yuri’nin karşılaştırmalı dil bilim alanındaki çalışmaları, onu Maya yazısının diğerlerinden farklı olmaması gerektiği sonucuna ulaştırdı.
Yuri’nin temel anlayışı, Maya simgelerini bir alfabe olarak değil bir hece olarak ele almaktı.
Belki hecelere yönelik bir bakış açısını öneren tek kişi değildi ancak argümanları ve kanıtları, bugüne kadarki en ilgi çekici olanıydı. Yuri Knorozov, 1963 tarihine gelindiğinde ise “Maya Kızılderililerin Yazımı” monografisinde, şifre çözme tekniğini daha da geliştirdi ve “Maya Hiyeroglif El Yazmaları” isimli çalışmasında, Maya el yazmalarının çevirilerini yayımladı.
Gelelim Yuri’nin kedisi Asya’ya.
Maya alfabesini çözen dil bilim uzmanı Yuri Knorozov, tüm bu çalışmaları sırasında adaşım olan kedisi Asya’nın ona büyük ilham kaynağı olduğunu ifade etti ve hatta bununla kalmayıp kedisini, çalışmalarının ortak yazarı olarak gördü.
Çalışmalarını yayımlamak isteyen tüm yayınevleri, Yuri’den temsili bir fotoğrafını istediğinde dil bilimci, kedisi Asya’yla olan bir resmini gönderdi. Yayınevleri yalnızca kendisinin fotoğrafını istediğini, aksi takdirde kediyi kırpmak zorunda kalacağını söyledi ve Yuri bu duruma epey içerledi.
Peki bir kedi, dil bilimciye nasıl yardımcı olabilirdi?
Bir Rus kaynağa göre; Asya’nın, yavrusuna avlanmayı öğrettiği esnada Knorozov, Asya’nın yavru kediyle konuşarak iletişim kurmak için çeşitli sesler çıkardığını görür ve kendisi de bir anlık içgörü kazanır. Yine Asya’nın çıkardığı sesler de dil bilimcinin odaklanma düzeyini arttırır.
Bir diğer taraftan yayınevleri, Asya’yı dışlamak istese de Yuri Knorozov ve kedisi Asya; Meksika gümüş parasında, yine Meksika’nın iki farklı bölgesindeki iki anıtta ve Yuri’nin mezarında birlikte boy göstermekte.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: