Konya’da Yer Alan İnsanlık Tarihinin İlk Şehri ‘Çatalhöyük’ Hakkında 10 Çarpıcı Bilgi

96
20
7
6
2
Antik Medeniyetler Tarihi köşemizde bu kez Anadolu’nun göbeğinde yer alan ve yaklaşık 9 ila 10 bin yıllık geçmişiyle yeryüzündeki en büyük sırlarımızdan olan Çatalhöyük’e gidiyoruz. Bir zamanlar, hangi medeniyete ait olduğu bilinmeyen 9 bin insanın yaşadığı bu şehirde insanlar bugün olmadığı kadar eşit haklara sahipti. Peki Çatalhöyük hakkında neler biliyoruz?

Neolitik çağdan günümüze kadar ulaşan kalıntılar arasında en çok dikkat çeken yer, Konya’nın Çumra ilçesinde yer alan Çatalhöyük. 2012 yılında UNESCO’nun Kültür Mirasları Listesi’ne giren antik şehirde iki farklı höyük bulunuyor. Uzun olan Doğu Höyüğü, Kültür Bakanlığı’nın Kültür Varlıkları sitesinde yer alan bilgilere göre M.Ö. 7400 ila 6200 yılları arasında tarihleniyor.

Antik Medeniyetler Tarihi köşemizde bu hafta, Çatalhöyük’teki şaşırtıcı derecede modern toplumsal yaşamsal standartlarından, kültürüne ve gelenekleri kadar uzanan çarpıcı bilgilere yer veriyoruz. Hazırsanız, başlayalım.

1 Mısır’daki Giza Piramidi’nden yaklaşık 5000 yıl önce; tarımın başlangıcına tanıklık eden topraklar, o topraklar üzerindeki modern insanlar:

Çatalhöyük, insanlığın sadece doğada yetişenle değil, kendi yetiştirdikleriyle tarım faaliyetleri yürütmeye başladığı geçiş dönemine tanıklık ediyor. Yani avcılık ve toplayıcılık tarih oluyor, Çatalhöyük’te insanlar üreticilik yapmaya başlıyorlar. İşte tam da bu nedenle hangi ara böylesine kültürel gelişmeler yaşadıkları çok merak ediliyor.

Antik şehir 1960’lı yıllarda İngiliz Arkeolog Mellaart tarafından keşfedildikleten sonra dünya gündemine girdi.

2. Yönetim yokken savaşsız geçen 4000 yıl:

Şu anda İngiliz Arkeolog Prof. Dr. Ian Hodder tarafından yönetilen kazı çalışmaları, 2017 yılında geniş bir kapsamla başlatılmıştı. Hodder “Çatalhöyük çok istikrarlı bir toplumdu. Savaş ya da çatışma olmaksızın 4.000 yıldır yaşıyorlardı. Barış içinde bir hayat paylaşmayı ve modern toplumlar için çok iyi bir örnek oluşturmayı başardılar. Bir toplumda birlikte yaşamak önemlidir. Bireyselcilik ön plana çıkmamıştı. Onların bir lideri değil ortak bir yaşamları vardı. Akrabalığa dayalı ilişkiler yaygın değildi. Biyolojik aileler birlikte yaşamadı toplumdaki diğer insanlarla yaşıyorlardı. Genetik olarak karışıklardı ve büyük bir aileydiler.” açıklamasında bulunuyor.

Çatalhöyük’te merkezi bir yönetim mekanizması, yani hükümeti andıran bir yönetim sistemi ya da yönetici yoktu. Barış ortamı buna rağmen sağlanabilmişti.

3. Duvarlara “reklam afişleri” çizen bir toplum:

Antik kentte bugün doğu ve batı olarak iki farklı höyük bulunuyor. Doğu Höyüğü M.Ö. 7400 ila 6200 yılları arasında tarihlenirken, tamı tamına 18 farklı yerleşim katmanı görülüyor. Bu katmanlarda insanların sosyal olarak örgütlendikleri, birbirlerine yerleşik hayata geçiş propagandaları yapmak için kullandıkları duvar resimleri var. Bunlar, antik dönemin ilk afiş örnekleri olabilir. Ayrıca bu höyükte heykeller, rölyefler ve sanat amacıyla yapıldığı tespit edilen resimler de var.

4. Tarihin bilinen ilk şehir planı çizimiyle, köyden kente geçişin izleri:

8200 yıllık bu harita, 3 metre uzunluğa, 90 santimetre genişliğe sahip. Şu anda Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.

Kentin Batı Höyüğü ise M.Ö. 6200 ila 5200 yılları arasına tarihleniyor. Bu döneme Kalkolitik Dönem deniyor ve kentte köylerden şehir yaşamına toplu göçlerin başladığına dair önemli işaretlere rastlanıyor. Bu göç, 2000 yılı aşkın tarihe sahip olan Konya bölgesindeki civar köylerden Çatalhöyük’teki antik kente yaşanıyor.

Kapısız ve sokaksız şehir yapısıyla, çatısından girilebilen evlerin yığma bir şehirleşme yaygınlaşıyor.  Bu şehirleşme sırasında antik Mısır Medeniyeti’nin kurulmasına daga 2000 ila 3000 yıl var. Bu sırada Çatalhöyük nüfusu 8000’in üzerine çıkmış olabilir. Gerçekten inanılmaz.

5. Volkanik patlamayı Çatalhöyüklülerden öğrendik:

Şehirde bulunan bir duvar resmi, sanki volkanik aktiviteyi anlatmaya çalışan bir eser gibiydi. Waikato ve Hacettepe üniversiteleri araştırmaları tamamladı, çizim 7000 yıl öncesine tarihlendi. Aynı zamanda 130 kilometre uzaklıkta bulunan Hasan Dağı’ndan alınan numuneler incelendi, resmin çizildiği dönemde bu dağın aktif bir volkan olduğu keşfedildi.

Çatalhöyüklüler, kendilerinden onlarca kilometre uzaklıkta gerçekleşen bir patlamadan haberdar olmuşlar, bunu duvarlarına resmetmişlerdi. Daha da ilginci modern insan olan bizler, söz konusu dağın bir patlama geçirdiğini onlardan öğrenmiş olduk.

6. Şehirde neden üst üste yığılmış şekilde bulunan çok sayıda tabaka var?

Çatalhöyük’te yaşayan insanlar, bir evi en fazla 80 yıl kullanıyorlar, sonra o evi yıkıyorlardı. Yıkım esnasında evdeki kullanılabilir eşyalar alınıyor, çatı çökertiliyor, yapım sırasında kullanılan ahşap kirişler alınıyor, evin olduğu yer molozlarla dolduruluyordu. Ardından bu yığınlar üzerine yeni evler inşa ediliyor, şehir yatay olarak değil dikey olarak da genişliyor, yükseliyordu. 1200 yılda üst üste yaklaşık 16 farklı tabakada şehir inşa edilmişti.

7. Sığırı evcilleştirmek, bezelye dikmek ve bal üretmek

Daha önce kentin Doğu Höyüğü’nde 18 katmanın bulunduğunu söylemiştik. 6 katmandan itibaren bulunan kanıtlara göre Çatalhöyük toplumu buğday, arpa ve bezelye yetiştirmeyi öğrenmişti. Hatta yetiştirilen arpalar, evcilleştirilen sığırlara besin kaynağı olarak kullanılıyordu.

Ayrıca hemen aşağıda Çatalhöyük’teki Neolitik dönem balcılarından kalan bir petek görüyoruz:

8. Tapınak var din adamı yok:

Alışılmışın dışında bir mimariye sahip olan Çatalhöyük’teki yaklaşık her iki evin başına bir tapmak (tapınılan yer) alanı düşüyordu. Hatta evlerin bazıları sadece tapınma amaçlı kullanılıyordu, bu mekanlarda hayvan başları ve boynuzları vardı.

Tuhaf olan şey, Çatalhöyük’te bugüne kadar herhangi bir din adamının izine rastlanmamış olmasıydı. Çatalhöyük’teki dini inancın “her şeyin tanrısı olan kadın tanrıça” etrafında şekillendiğine dair şüpheler çok fazla. Benzer inancın izlerine Mezopotamya toplumlarında da rastlanıyordu.

9. Ölen kişiler, kendi evlerinin tabanına cenin pozisyonunda gömülüyorlardı:

Ayrıca ölen eğer bir bebekse sazdan yapılmış sepetler içerisinde yine bebeğin doğduğu, ailenin bulunduğu evin tabanına gömülürdü. Şehirde toplu bir mezarlık bulunmuyordu.

10. Volkan camlarına saklanarak muhafaza edilen heykeller ve ticaret:

Yukarıdaki kadın heykeli 2016 yılında bulundu. Başlangıçta bu heykelin bir çeşit tanrıça inancına ait olabileceği düşünüldü. Bu heykelciğe benzer olan çok sayıda farklı eserin çıkartıldığı biliniyor. Nitekim araştırmalara göre bu figürler bir tanrıçaya ya da inanca ait değil, sadece toplumun nüfuzlu ve prestijli kadınlarını temsil ediyor. Bazı şüphelere göre anaerkil bir toplumun varlığı için önemli kanıt niteliği taşıyorlar.

Heykelciklerin önemli bir kısmı kireç taşından yapılmış durumdalar. Ayrıca volkanik bir kayaç türü olan obsidyenden yapılmış bıçaklarla oyulup, yukarıdaki heykelde olduğu gibi volkan camının içerisinde muhafaza edildikleri görülüyor.

Heykellerin yapımında kullanılan obsidyenlerin ve volkan camlarının Kapadokya kökenli olması, insanların o dönemde ticaret yaptıklarının, uzun yollarla mal taşıdıklarının kanıtlarından birisi.

Antik Medeniyetler Tarihi köşemizde dünya üzerinde etkisini hissettirmiş toplumlar hakkında size eşsiz bilgiler sunmaya devam edeceğiz, takipte kalın.

Kaynakça: Arkeofili, Kültür Varlıkları ve Müzele GM

96
20
7
6
2
Emoji İle Tepki Ver
96
20
7
6
2