Tüm dünya otomotiv endüstrisinde rotayı hızla elektrikli araçlara çevirmişken, Güney Amerika'daki Brezilya'da durum biraz farklı işliyor. Tesla'ların veya Çinli elektrikli devlerin sokakları istila etmesi beklenirken, Brezilya halkı depolarını hâlâ şeker kamışından elde edilen etanol ile doldurmayı tercih ediyor.
Bu durum, teknolojik bir geri kalmışlık değil; aksine ülkenin coğrafi ve ekonomik şartlarına mükemmel uyum sağlayan, "Flex-Fuel" adı verilen köklü bir mühendislik başarısının sonucu. Peki, Avrupa ve Amerika şarj istasyonu altyapısı için milyarlarca dolar harcarken, Brezilya neden böyle bir yaklaşım sergiliyor?
Nasıl başladı ve bugünlere geldi?

Brezilya'nın etanole olan aşkı yeni başlamadı. Bu hikâye 1970'lerdeki petrol krizine dayanıyor. O dönemde petrol ithalatına bağımlı olan ülke ekonomisi büyük bir darbe alınca, hükümet radikal bir karar alarak "Proalcool" programını başlattı. Amaç basitti: Kendi topraklarında bolca yetişen şeker kamışını yakıta dönüştürmek.
Bugün Brezilya'daki hemen hemen her benzin istasyonunda, standart benzinin yanında bir de etanol pompası bulunur. Ülke, dünyanın en büyük şeker kamışı üreticisi olduğu için bu yakıtın tedariği hem ucuz hem de sürdürülebilir. Altyapı sıfırdan kurulmadığı ve 40 yıldır geliştirildiği için, elektrikli şarj istasyonu ağı kurmaya kıyasla çok daha erişilebilir bir çözüm sunuyor.
Nedir bu “Flex-Fuel”?

Brezilya yollarındaki araçların büyük çoğunluğu bu teknolojiye sahip. Teknoloji, aracın deposuna ister %100 benzin, ister %100 etanol, isterseniz de bu ikisinin herhangi bir karışımını koyabilmenize olanak tanır.
Motor kontrol ünitesindeki sensörler, yanma odasına giren yakıtın karışım oranını saniyeler içinde analiz eder ve ateşleme zamanlamasını buna göre otomatik olarak ayarlar. Sürücüler için bu durum tam bir özgürlüktür. İstasyona gittiklerinde hangisi daha ucuzsa onu tercih ederler.
Elektrikten daha mı çevreci?

İşte en çok tartışılan nokta burası. Bir elektrikli aracın egzozundan duman çıkmaz, ancak o aracın elektriğinin nasıl üretildiği ve bataryasının nasıl yapıldığı emisyon hesabında kritiktir. Kömürle elektrik üreten bir ülkede kullanılan EV, sanıldığı kadar masum olmayabilir.
Brezilya'da şeker kamışı büyürken atmosferden muazzam miktarda karbondioksit emer. Bu bitki yakıta dönüştürülüp araçta yakıldığında çıkan CO2, bitkinin büyüme evresinde emdiği miktarla dengelenir. Yapılan araştırmalar, şeker kamışı etanolü ile çalışan bir hibrit aracın toplam karbon ayak izinin, bazı durumlarda sadece elektrikle çalışan bir araçtan bile düşük olabileceğini göstermiş.
Maliyet ve altyapı engeli

Brezilya'nın elektrikli araçlara hemen geçmemesinin en büyük nedenlerinden biri ise ekonomik gerçekler. Brezilya, coğrafi olarak devasa bir ülke ve gelir dağılımı adaletsizliği yüksek. Tam elektrikli araçlar, yüksek batarya maliyetleri nedeniyle ortalama bir Brezilyalı için hâlâ lüks statüsünde.
Ayrıca Amazon ormanlarının kıyısındaki kasabalara veya ülkenin iç kesimlerine yaygın bir hızlı şarj ağı kurmak, milyarlarca dolarlık yatırım gerektiriyor. Oysa etanol, mevcut tankerlerle her yere taşınabiliyor. Bu nedenle Brezilya, tamamen elektriğe geçmek yerine, mevcut altyapıyı kullanarak emisyonu düşürmeyi daha mantıklı buluyor.
Sonuç olarak Brezilya'nın etanol ısrarı, değişime direnç değil, coğrafi ve ekonomik şartlara uygun akılcı bir çözüm. Yakında tabii ki Brezilya’da da elektrikli araçların yaygınlaştığını göreceğiz ancak şimdilik Flex-Fuel teknolojisi hâlâ popüler durumda.
