Sözcükleri Değiştirmenin Düşünce Şeklimizi Nasıl Etkilediğini Gösteren Deney: Asya Hastalığı Problemi

22
2
2
2
1
Beynimizin sırlarını keşfetme konusunda bilim insanları büyük yol kat etmiş olsa da henüz her şeyi çözmeyi başardığımızı iddia etmek biraz zor. Sadece sözcükleri değiştirmenin bile beynimizin çalışma şeklinde nasıl büyük değişiklikler yaptığını ilginç bir deneyle görüyoruz.

İnsanlığın geçmişine bakınca bilimde gerçekleştirdiğimiz ilerleme oldukça muazzam. Kozmik ölçekte az evvel "Belki bir mamut falan avlarız" diye taş yontan bir tür olarak uzay araçları yapıyor ve evreni keşfediyor olmamız müthiş hızlı bir gelişme. Öte yandan uzay kadar uzak olmasa da onun kadar bilinmez olan başka şeyler var ve bunlardan biri de beynimiz.

Öncelikle beynimizin bir işlevi olduğunu dramatik şekilde geç öğrendiğimiz, hatta "O kafayla iyi bizim de arada soyumuz tükenmemiş" dediğimiz için özellikle son 150 yılda beynin çalışma şekline kafa yoran çok sayıda bilim insanı bulunuyor. Bu bilim insanlarından bazıları da çok parlak ve dikkat çekici çalışmalara imza attı ya da atıyor. Bu çalışmaların biri de Asya Hastalığı Problemi. 

Öncelikle "Asya Hastalığı Problemi" nedir?

asyalı hasta problemi

Aslında bu problem bir düşünce deneyidir. Bu problem, ekonomi alanında temel teorilerden biri olan rasyonel karar teorisine karşı da kullanılır. Rasyonel karar teorisine göre insanlar tüm alternatifleri bilir ve bu bilgiyle, kendileri için optimal seçimi yapar. Asya Hastalığı Problemi ise o işin o kadar da basit olmadığını gösterir.

1984 yılında Daniel Kahneman ve Amos Trevsky diyor ki, insanların karar verme mekanizmasının gerçekten de rasyonel olup olmadığını test edelim. Bunu da ilkokul öğretmenlerimizin en sevdiği ifadelerden olan kulağımızı tersten gösterme yöntemiyle yapalım. Peki nasıl işliyor bu yöntem? Şöyle ki, kişilere olasılıksal olarak beklenen sonucu aynı olan sorular soruluyor ancak farklı sözcükler seçiliyor. 

Önce küçük birer Fahrettin Koca oluyoruz

fahrettin koca

Deneyimiz gereği küçük bir adada "İl Sağlık Müdürü" görevini üstleniyoruz. Her şey güzel giderken özel kaleminiz size kötü bir haberle geliyor: Bir salgın hastalık başlamış ve bu hastalığa Asya Hastalığı adını vermişler. 

Uzmanlarınızla toplandığınızda size diyorlar ki 600 kişinin ölmesini bekliyoruz. Önümüzde salgınla mücadele etmek için iki tane alternatif var. Bu alternatiflerin sonuçları ise şöyle:

  • a- Bu program sonucunda 200 kişiyi kesin olarak kurtaracağız.
  • b- Bu program sonucunda ⅓ ihtimalle herkes kurtulacak ama ⅔ ihtimalle de kimseyi kurtaramayacağız. 

Beklenen değer her iki durumda da 200 kişi oluyor. Yani aslında olasılıklar arasında bir fark olduğunu iddia etmek mantıklı değil. Şimdi insanlar risk almak istememiş, garanti olanı tercih etmiş, hem zaten doktorlar çok daha farklı şekillerde düşünebiliyor gibi şeyler aklınıza geldiyse ona da araştırmacıların bir cevabı var. Bu çalışma zaten doktorlarla yapılmış ancak deney burada kalmamış. Siz olsanız hangisini seçerdiniz?

Gelelim aynı sorunun diğer soruluş şekline...

doktorlar

Aynı senaryo, uzmanların karşımıza oturduğu toplantıya kadar aynı şekilde gerçekleşiyor. Bu defa uzmanlarımız farklı seçenekler sunuyor. Sunulan senaryolar şu şekilde:

  • c - Kesinlikle 400 kişi ölecek
  • d - ⅓ ihtimalle kimse ölmeyecek. ⅔ olasılıkla hepsi ölecek. 

Bu soru ise başka bir doktor grubuna soruluyor. Siz olsanız hangisini seçerdiniz? 

Sonuçlar ise beklenmedik şekilde şaşırtıcı oldu.

Elimizdeki ilk senaryoda insanların tercihi büyük oranda (%72) A seçeneği oldu. İkinci senaryoda ise insanların büyük çoğunluğu D seçeneğini (%78) seçti. Belki sizlerin de seçimleri benzer şekilde farklı olmuş olabilir ancak aslında A ile C, B ile de D seçeneği aynı şeyi anlatıyor. 

İnsanların kullanılan sözcüklere göre farklı karar vermesinin nedeni: Çerçeveleme etkisi

çerçeveleme etkisi

Bu araştırma, insanların pek de o kadar rasyonel kararlar veremediğini, duygusal etmenlerin de kararlarda etkili olduğunu gösteren güzel bir örnek, alandaki de en popüler çalışmalardan biri. Öyle ki Kahnemann ve Tversky bu çalışmaları ile 2002 yılında Nobel almıştır. Ortaya attıkları teori de Çerçeveleme Etkisi altında ele alınan Beklenti Teorisi'dir.

asya hastalığı

Bu örnek, insanlara biraz uzak gelse de aslında günlük hayatımızda bu durumla sık sık karşılaşırız. Her ne kadar akla ilk kullanıldığı yer siyasetmiş gibi gelse de aslında ekonomide, habercilikte ve başka alanlarda da kullanılır. Hatta bu etkiyi firmaların nasıl kullanabildiğine dair geçmişten bir de örnek verelim, tam olsun. 

Geçmişte çerçeveleme etkisini en güzel kullanan firmalar kredi kartı firmalarıydı

kredi kartları

Kredi kartları ilk çıktıkları dönemde bu kadar yaygın değildi. Bu yeni teknolojiyi tutundurmaya çalışan firmalar, komisyon ödemek istemeyen kuruluşları ikna etmeye çalışıyordu. İnsanların kredi kartlarıyla almayı tercih ettiği şeylerin başında da akaryakıt geliyordu.

Akaryakıt firmaları ise %1'lik komisyonu ödemek istemedikleri için kartlı alışverişlere %1'lik bir komisyon koymak istedi. Bunun "kredi kartları daha pahalıdır" şeklinde bir çerçeveleme etkisi yaratması ise kimsenin işine gelmiyordu. Bunun üzerine iki taraf bir araya geldi ve kredi kartı firmaları dahiyane bir çözüm sundu. Buna göre bütün alımlarda benzin %1 zamlı olacaktı ancak peşin ödeme yapanlar %1 indirim hakkına erişecekti. Bu durumda oluşacak algı ise "Akaryakıtı nakit almak daha ucuza geliyor" olacaktı. 

(Ek olarak insanlar paranın gerçek değerini unutmaya çok eğilimlidir. 101 liralık alışverişe 100 TL +1 TL komisyon yazarsanız kızarlar ama bu örnekte olduğu gibi işlem yaparken 1 liradan bir şey olmayacağını düşünürler.) 

Asya Hastalığı Problemi yakın zamanda yaşanan Covid-19 pandemisi ile birlikte adeta gerçek hayatta da test edilmiş oldu. Bazı ülkeler daha yumuşak, bazı ülkeler daha sert önlemler aldı. Sonuçta hangisinin daha doğru olduğunu ise yakın gelecekte göreceğiz gibi duruyor. 

22
2
2
2
1
Emoji İle Tepki Ver
22
2
2
2
1