Dünyadaki etkili figürlerin çoğunun genç nüfusa vurgu yapmasının nedeni sadece yaşlı bakım masrafını en aza indirgemek değil.
Altında yatan sebepleri öğrendikten sonra dünyaya çocuk getirme ya da daha fazla çocuk sahibi olma kararınızı bir kere daha gözden geçirebilirsiniz.
Birçok dünya liderinin söylemlerinde hep “daha fazla çocuk” var.
Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un, listedeki isimlerden biri. Ülke nüfusunun azalması üzerine Jong Un, Kuzey Koreli kadınlardan daha fazla çocuk istiyor. Kim Jong Un, diğer liderlerin aksine aslında biraz daha açık konuşuyor. Çok çocuk doğurmanın vatanseverlik olduğunu söyleyen lider, bu sayede güçlü bir sosyalist ülke kurma davalarının daha da hızlanacağının altını çiziyor.
Rusya Lideri Vladimir Putin de daha fazla çocuk diyenlerden.
Rusya halkının büyükanneleri gibi yedi, sekiz hatta daha fazla çocuk yapması gerektiği konusunda çağrıda bulunan Putin, bu açıklamasını “Mükemmel gelenekleri koruyalım ve canlandıralım.” ifadeleri ile de süslüyor.
Ülkemizde de durumun aynı olduğunu biliyoruz.
Çeşitli platformlarda “üç çocuk” söylemlerinden vazgeçmeyen Recep Tayyip Erdoğan, toplumumuzun daha fazla çocuğa ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Ayrıca Erdoğan, gençlerin evlenme yaşının daha erkene çekilmesini de istiyor.
Tek çocuk deyince aklınıza öncelikle Çin geliyor değil mi? Bu fikrinizi değiştirebilirsiniz.
Çünkü Çin, 2016 yılında tek çocuk politikasından vazgeçti ve iki çocuğa izin vermeye başladı. 2021’de ise üç çocuğun yolunu açtı.
Çin Ulusal İstatistik Bürosuna göre geçtiğimiz yıl ilk defa nüfus azalması yaşandı. Ayrıca ülkenin kayıtlı evlilik sayısı da düşmüştü. Çin Lideri Xi Jinping, halkın yeni kültür geliştirerek gençlerin evlilik, doğum ve aileye bakış açısına ilişkin rehberliğin güçlendirilmesini istiyor.
Örnek göstereceğimiz son isim ise Elon Musk.
11 çocuğa babalık yapan Elon Musk, iyi bir baba olduğu sürece üremeye devam etmeye planladığını da açıkça söylüyor. Elon Musk, 2022 yılında attığı bir tweette ise şöyle dedi: Nüfus azlığı krizine yardımcı olmak için elimden geleni yapıyorum. Çöken bir doğum oranı, medeniyetin şu ana kadar karşı karşıya olduğu en büyük tehlikedir.
Geçtiğimiz günlerde ise Musk, kasıtlı olarak çocuk sahibi olmayanlarda berbat bir ahlak anlayışı olduğunu söyleyerek dikkat çekti.
İyi de ne bu ısrar?
Demografik kriz, dünya liderlerini korkutan gerçeklerden biri. Bu gidişata son vermek için pek çok ülkede cömert yardımlar yapılsa da bu teşvikler, istenilen sonuçların görülmesinde pek de etkili olmuyor.
"Tamam da neden bu kadar üstüne düşünülen bir konu?" diye düşünebilirsiniz. Bunun tabii ki ülkelerin kalkınabilmesi ile doğrudan ilişkisi var. Doğum oranların azalması, vergi ödemeye yetecek kadar genç işçiden yoksun kalmadan tutun da farklı konularda olumsuz sonuçlar doğuruyor.
Yaşlılık döneminde ebeveynlere bakmak için çocuklara ihtiyaç var.
Ailelerin ve toplumların işleyişi üzerindeki gerçek sonuçlardan biri de yaşlı bireylerin bakımı. 2010 yılında 80 yaşın üzerindeki her kişiye bakım sağlayacak kişi sayısı aile başına yediden fazlaydı. Bu rakamın 2030 yılına kadar ise dört olması bekleniyor.
Yaşlanan toplumun sektörlerde daha az işçi ve sosyal güvenlik programlarına ödeme yapan insanların daha az olması da demek. Toplumun yaşlanmasının yanı sıra ekonomik açıdan aktif nüfusun üretime dahil edilememesi ve toplumun zenginleşmeden yaşlanması da liderleri korkutuyor.
Nüfusun artması ile bilgi potansiyelinde de artış görülür.
Nüfus artışı, kaynak sıkıntısını da beraberinde getireceğinden birçok uzman nüfus artışına olumsuz açıdan bakar. Ancak bazı araştırmacılar, nüfus artışı ile gelecek bilgi potansiyelinin kaynak sıkıntısı tezini çürüteceği yönünde hemfikir.
Bilgi ve teknoloji gücünün birleşimi ise kişi başına düşen geliri de arttırabilir. Gelirin artması ise sosyal refah seviyesinde önemli bir etken. Bu sayede de iyileşen hayat standartları nüfus artışını sabit hâle getirecek.
Teknolojinin her konuda olduğu gibi tarıma da dahil olması durumunda ise iş gücünden gerektiği kadar faydalanılabilecek. Bu da aslında hizmet ve mal üretiminde de artış demek.
Nüfus artarsa endüstrilere olan talep de artacak.
Var olan iş kollarına talebin artmasının yanı sıra yeni endüstrilerin kurulmasına da teşvik artışı olacak. Dinamik genç nüfus ise hem yeni fikirlere yatkınlığı hem de kaynakların etkin kullanılmasında daha yetenekli ve istekli bireyler demek oluyor.
Yatırımların artacağı yönünde başka bir tez daha var. Bu da nüfus artışı ile emek arzının artacağı yönünde. Böylelikle emeğin değeri düşecek ve girişimlerin kâr payları artacak. Emek arzı aynı zamanda sermayede oluşan kayıpları da telafi edecek. Kısa vadede olmasa da uzun dönemde sermaye birikimi olumlu yönde etkilenecek.
Ekonomide devinimin sürekli hâle gelmesinin sağlanması için de nüfus artışı ısrarları yapılıyor. Nüfusun yoğun olması üretilen malların hızlı tüketilmesini sağlayacak. Bu sayede de istenilen devinim elde edilebilecek.
Artan nüfus ile sosyal ve toplumsal alanda daha güçlü bağlar kurulacak.
Nitelikli nüfus artışı aynı zamanda sosyal alanda da bazı katkılar sunuyor. Özgün bağların kurulması, sadece güçlü ilerleme sağlamakla kalmıyor, mutlu toplum oluşmasını da olumlu yönde etkiliyor.
Türkiye nüfusunun kaçını çocuk oluşturuyor?
2022 yılı sonu itibarıyla Türkiye nüfusu 85 milyon 279 bin 553 kişiden oluşuyor. Bu tabii ki adrese dayalı nüfusa göre elde edilen sonuç. Bu rakamın 22 milyon 578 bin 378’ini çocuklar oluşturuyor. Çocuk nüfusu içerisinde ise 0-17 yaş arasındaki çocukların olduğunu belirtelim.
Çocuk nüfusunun yüzde 51,3’ünü erkek çocuklar oluştururken yüzde 48,7’sini ise kız çocukları oluşturuyor.
1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5’ini çocuklar oluştururken bu rakam; 1990 yılında yüzde 41,8’e, 2022 yılında ise yüzde 26,5’e indi. Bu oranların 2030 yılında ise yüzde 25,6’ya, 2040 yılında yüzde 23,3’e, 2060 yılında yüzde 20,4’e, 2080 yılında ise yüzde 19’a ineceği öngörülüyor.
Yetişkin nüfusun Türkiye’de bir defaya mahsus en yüksek sayıya çıkacağı ancak 2040 yılından sonra hızlı bir şekilde azalacağı düşünülüyor. Daha sonrasında ise yaşlı insan sayısı çocukların sayısını ilk kez geçecek.
Ülkelerin daha fazla çocuk konusundaki teşvikleri neler?
Ukrayna’yı işgal ederek yüzlerce insanın ülkeden kaçtığı, öldüğü Rusya’da doğum başına ödeme yapıldığı gibi üçüncü çocuk için de cazip paralar sunuluyor. Macaristan ve Türkiye gibi bazı ülkeler, yeni evlilere kredi imkânı sağlarken Almanya’da çocuk başına teşvik veriliyor. Almanya’da ayrıca bazı durumların karşılanması dahilinde çocuk bakımı harcamaları vergiden düşülüyor.
Fransa ise annelerin çalışma hayatına da önemli destekler sağlıyor. 10 haftalık ücretli iznin yanı sıra anneler isterse 3 yıl boyunca işlerine ücretsiz şekilde ara verebiliyor. Hatta ülkede evlat edinmek isteyenlere de teşvik sağlanıyor.
Hollanda, Belçika, İngiltere, Romanya, Yunanistan gibi birçok ülke de çocuk başına verilen ücretler ile ailelere destek sağlıyor.
Nüfus artış seviyesinin giderek düşmesine neden olan faktörler neler?
Ailelerin çocuk sahibi olma konusundaki fikirlerinin değişmesinde pek çok etmen var. Geleceğe yönelik korkular bu faktörler arasında yer alıyor. Gençlerin günümüzde savaş, iklim değişikliği gibi pek çok krizin yaşandığı bir ülkede var olması, anne ve babaların “Bu dünyaya çocuk getirmek istemiyoruz.” söylemlerini destekliyor.
Çocuk bakım maliyetlerinin giderek artması da daha fazla çocuğu etkileyen önemli bir kriter. Barınma, beslenme, eğitim ve daha fazla kalemde yükselen maliyetler sadece ülkemizde değil tüm dünyada büyük bir sorun.
Kadınların toplum içerisindeki konumunu daha da etkili hâle getirmesi, nüfus artışında bir diğer etmen. Kadınlar, eğitim düzeyi ve ekonomik özgürlükleri arttıkça, çocuk sahibi olmaya daha mesafeli duruyor.
Birçok faktörün bir araya gelip nüfus artışının azalmasına, devletler bazı teşvikler verse de engel olamıyor. Doğurganlık sorununun bir çözümü daha var. O da diğer ülkelerden insan çekebilmek.
Ülkemizin bu kadar göç alması, herkese kucak açmasının altında yatan asıl sebep belki de budur; ne dersiniz?
"Daha fazla çocuk" konusunda bilgi edinmek isteyebileceğiniz diğer içeriklerimiz: