Kafamda Deli Sorular #2: Dünya Neden Düz Değil?

34
17
9
4
1
Biliyoruz ki Dünya düz değil. Peki neden değil? Durduğumuz yerde bunu kendimize ispatlamanın bir yolu var mı? Kafamda Deli Sorular köşemizin ikinci bölümünde, günümüzün en popüler komplo teorilerinden birisini çürütüyoruz. Hoş geldiniz.

Düz Dünya inancı, tarihin tüm komplo teorilerine taş çıkartacak bir hızla yaygınlaşmaya devam ediyor. Böyle komploların yaygınlaşması, bilimin saygınlığına da darbe vuruyor. 

Son yıllarda binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilen konferanslarda insanlar, Dünya’nın düz bir tabaka şeklinde olduğuna dair asparagas veriler paylaşıyorlar. 

Ülkemizde bile Düz Dünya Derneği adıyla resmi bir çatısı altında faaliyetler yürütülüyor.

Hatta 61 yaşındaki Mike Hudges adında bir düz dünya “teorisyeni”, ev yapımı roketiyle 2018’in Mart ayında kendini uzaya fırlatmayı da denedi. 600 metre yüksekliğe çıkan Hudges, yeryüzüne indiğinde hastanelik oldu. “Lamı cimi yok, Dünya düzdür." diyen çılgın adam, bu kez uzaya çıkmak üzere çalışmaya devam ediyor.

Bu tarz komplo teorileri, insanların bilgi eksikliğinden faydalanarak, eksik noktaları yanlış bilgilerle doldurdukları için kolayca yaygınlaşıyorlar. Peki neden Dünya’nın düz olmadığına inanmalıyız? En azından bu durumu kendi gözlemlerimizde anlamanın bir yolu var mı?

Kafamda Deli Sorular isimli yeni yazı dizimizin ikinci bölümünde, el birliği ile Dünya’nın düz olduğu safsatasını çürütüyoruz. Önce Dünya’nın nasıl/neden yuvarlak olduğunu kısaca açıklıyor, ardından uzaya gitmeden bunu nasıl doğrulayacağınızı söylüyoruz.

  • Not: Her türlü inanca saygılıyız, ancak hepimiz aynı Dünya’da yaşıyoruz.

Temelden başlayalım: Dünya yuvarlak şeklini nasıl kazandı?

Binlerce yıl Güneş’in Dünya etrafında döndüğüne inanan insanlık, her şeyin kendi etrafında, kendisi için gerçekleşmediğini anlayalı epey bir zaman geçti.

Bu süre zarfında geceleri beliren parlak noktacıkların aslında Güneş gibi birer yıldız olduklarını anladık.

Bilim, bize her gördüğümüze inanmamak gerektiğini defalarca kez kanıtladı, kanıtlamaya da devam ediyor. Şimdilerde başka yıldızların yörüngelerinde dolaşan diğer yuvarlak gezegenleri gözlüyoruz.

Bu zamana kadar yapılan keşiflere göre Dünya’nın şeklini belirleyen şey; gezegenler, yıldızlar ve galaksiler arasındaki dengeyi sağlayan kütle ve kütlenin neden olduğu yer çekimidir.

Bir cismin kütlesi arttıkça, kütle çekim kuvveti de artar. Teorik olarak bir futbol topunun da bir arabanın da kütle çekim kuvveti vardır.

Şu anda gökyüzüne baktığınızda pek çok toz ve gaz bulutu görürsünüz. Bu birikintiler, milyarlarca yıl içerisinde maruz kaldıkları kütle çekim kuvvetleri gereğinde bir araya gelirler. Aynı olaylar, yıldızımız Güneş için de geçerlidir.


Avrupa Uzay Ajansı'nın arşivinden Hubble tarafından görüntülenen Kartal Nebulası

Dünya içinde durum pek farklı değildi. Şu anda yapılan gözlemlerle bir yıldızın doğum anlarına tanık oluyor, bazı yıldızların yörüngelerinde bulunan yoğun toz ve gaz bulutlarının varlığını kayıt altına alıyoruz. Dünya, bir zamanlar Güneş etrafında bulunan toz ve gazın bir araya gelmesiyle oluştu.

Peki neden Dünya ve diğer gezegenler yuvarlakken, dev göktaşları biçimsiz durumdalar? Cevap yine kütlede yatıyor. Eğer bir cisim uzay boşluğunda yeterli ağırlığa sahipse, zamanla küre şeklini alıyor. Uydular, gezegenler ve yıldızlar bu şekilde oluşuyor.


Profesyonel bir fotoğraf makinesiyle çekebileceğiniz örnek bir Samanyolu fotoğrafı

Elinize bir parça oyun hamuru alıp yuvarlamaya başlayın. Düzenli olarak, belirli bir kuvvetle  ovuşturduğunuzda, küre şeklini aldığını göreceksiniz. Uzayda ise elleriniz yerine kütle ve çekim kuvveti aynı görevi görüyor. O sert malzemeler, ısı ve ışık enerjisinin etkisiyle oyun hamuru gibi yumuşayabiliyorlar. 

Muazzam kütleler, yıldızlardan gelen yakıcı ısı ve ışık, bu malzemelerin bir araya gelip küre olmasını sağlıyor. Eğer Dünya küre değilde bir küp şeklinde olsaydı, köşeleri merkeze uzak olacaktı. Bu da çekirdeğinden gelen kütle çekimine ters bir durum yaratıp, köşeleri merkeze doğru çekerek, her yüzeye eşit basınç uygulayacak ve küpü küreye sıkıştıracaktı. 

Diğer küresel olmayan gök cisimlerinin ise tek başlarına kütleleri yetersiz olduğu için küresel şekle sahip olamıyorlar. Bu nedenle Dünya ve hatta Ay boyutunda bir biçimsiz gök cismi göremiyoruz. 

İlk döneminde yıldızından ve yoğun basınçlı çekirdeğinden aldığı enerji nedeniyle lav topu olan dünyamız, zamanla soğudu ve dışarıdan gelen yeni soğuk maddeler de onun kabuğunu oluşturdular. 

Kendi çevresinde dönüş hareketinin etkisiyle, yer çekimi (aslında yer değil, kütle çekim kuvveti) Dünya’nın her bölgesinde aynı değildi. Bu nedenle ekvator şişkin, kutuplar ise daha basık bir hale geldi. Biz de bu özel küreye “geoit” adını verdik. Öyle ki kutupDünya'nın merkezine ekvator bölgesinden 21 kilometre daha yakın.

(Yaşamın nasıl başladığı da bir başka köşemizin konusu olsun. Şimdi Dünya’nın şeklini anlama aşamasına geçelim)

Gelelim zurnanın zırt demekle kalmayıp bütün absürd sesleri çıkardığı yere: Dünya’nın şeklini, kendi gözlemlerimizle nasıl kanıtlarız?

Açık denize kıyısı bulunan bir limana gidip, varsa uzaklaşan gemilere bakın:

Bir zamanlar insanlar, açık denize baktıklarında kaybolan gemilerin battıklarını düşünürlerdi. Eğer bir deniz kıyısına gider, uzaklardaki gemilere bakarsanız, karadan uzaklaştıkça suyun altına kadar indiklerini göreceksiniz. 

Düz Dünya teorisyenleri bunun bir yanılsama olduğunu savunuyorlar. Nitekim o gemiler ya da bulabilirseniz eşit mesafedeki bir düz arazideki nesneler, dünya eğrisinin altında kalacaklar. 

Kafanızı kaldırıp yıldızlara bakabilirsiniz:

Aristo bunu çözeli yaklaşık 2370 yıl oldu. Kendisi, bir yıldızın hep aynı yerde görünmediğini fark edince sorgulamaya başladı. Gerçekten de öyleydi. Zira Kuzey Yıldızı, sadece Dünya’nın Kuzey Yarım Küresi’inden görülebiliyordu. Aristo elbette bunu daha kısa mesafeler içinde, farklı yıldız ve yıldız kümelerine bakarak ölçümledi. 

Sonra denizciler Aristo’nun bu gözlemlerini kendi yolculuklarında kullandılar.

Ay tutulmasını yakından inceleyin:

Aristo, Dünya’nın yuvarlak olduğu savını ortaya atarken teleskoplara ve uydulara güvenecek şartlara sahip değildi.

Dünya’nın gölgesi zaman zaman Ay’ın üzerine düşüyor. Aristo, Ay’ın üzerindeki gölgenin dairesel olduğunu fark etti. Üstelik her Ay tutulmasında hep aynı gölge şekli görülüyordu. Eğer dünya düz olsaydı, zaman zaman aşağıdaki gölgeyi görmemiz gerecekti:

Düz Dünya teorisyenleri, Ay ve Güneş tutulmalarını açıklayacak sağlam bir argümana sahip değiller. 

Biraz pahalı ama bir hava balonu uçurabilirsiniz:

İsviçre’nin Zürih kentinde döner salonu işleten Ali Ayverdi, kendi imkanlarıyla Dünya’nın yuvarlak olduğunu gören bir girişimci olarak tarihe geçti. Onun bu çabası her ne kadar bir reklam girişimi olsa da şu rekorla adını tarihe yazdırdı:

İşletmeci, balonla 37 bin 795 metreye kebap dürüm göndermeyi başardı. Bu mesafede yuvamız Dünya’nın eğimi rahatlıkla görülebiliyordu. İnanmıyorsanız aşağıdaki videoya bakabilirsiniz:

Eğer yurt dışındaki bir girişimcinin döner ve peynirli börekle uzaya ulaşma çabası yeterli değilse, cüzi bir masraf yaparak kendi uzay balonunuzu yapabilirsiniz. Bunun için özel balon ekipmanınıza bir adet dayanıklı aksiyon kamerası ve GPS sistemi takmanızı tavsiye ederiz.

Dünya’nın şekline ilişkin tartışmalar hiçbir zaman bitmeyecekler. En azından insanların bilgiye kolay ulaşma ve neden sonuç ilişkilerini bilimsellikten uzak kurma alışkanlığı olduğu sürece böyle komplolarla karşılaşmaya devam edeceğiz.

34
17
9
4
1
Emoji İle Tepki Ver
34
17
9
4
1