Avrupa'nın Osmanlı Politikasını Anlatan 'Şark Meselesi' Nedir, İlk Kez Ne Zaman ve Nerede Kullanılmıştır?

10
3
2
1
0
Orta Asya’da göçebe bir kavim olan Türklerin önce Anadolu’yu, daha sonra da Avrupa’yı ve Afrika’yı ele geçirmesinden rahatsız olan Avrupalı devletlerin bu sorun hakkında kullandıkları şark meselesi kavramı, uzun yıllar Osmanlı - Avrupa ilişkilerini belirlemiştir. Gelin şark meselesi nedir, ilk kez ne zaman ve nerede kullanıldı yakından bakalım.

Bugün bile hala kutlamakta olduğumuz özel bir süreç olan Türklerin Anadolu’ya girmesi, Avrupalılar için de tedirginliğin başladığı bir süreçtir. Hristiyan Avrupa, önce pagan daha sonra da Müslüman olan Türklerin adım adım dünyayı fethetmesi karşısında büyük korku duymuş ve korktukları da başlarına gelmiştir. İlk olarak Osmanlı Devleti için kullanılmış olmasına rağmen şark meselesi kavramı, Türkler ve Avrupa arasındaki amansız mücadelenin bir tanımıdır.

Avrupalılar için şark meselesi her zaman öncelikli bir sorun olmuştur çünkü onlardan olmadığı halde onlardan daha güçlü olan Türklerin Anadolu, Afrika ve Avrupa topraklarını göz göre göre ele geçiyor olmaları Hristiyan Avrupalılar için sonun başlangıcı olarak görülmüştür. Gelin şark meselesi nedir, ilk kez ne zaman ve nerede kullanıldı soruları üzerinden tarihin tozlu sayfalarında bir yolculuğa çıkalım.

şark meselesi

Şark meselesi nedir?

Şark meselesi, Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin tüm iç ve dış politikalarını kendi aralarında konuşurken tanımlamak için kullandıkları bir kavramdır. Türk - Rus sorunları, Osmanlı’da yaşayan Hristiyanlar, Osmanlı’nın hakim olduğu Avrupa toprakları, Osmanlı’nın hakim olduğu Kuzey Afrika toprakları ve tüm bunlar üzerinde uyguladığı politikalar; Avrupalılar tarafından resmi ve resmi olmayan görüşmelerde şark meselesi olarak anılmıştır.

Şark meselesi ilk kez ne zaman ve nerede kullanıldı?

Türkler, Avrupalıların en eski sorunlarından olsalar bile şark meselesi kavramı ilk kez 1815 yılında gerçekleştirilen Viyana Kongresi’nde kullanılmıştır. Avrupa haritası hakkında yapılan bu kongrede Rus Çarı Aleksandre, Osmanlı Devleti himayesinde yaşayan Hristiyan azınlıkların durumunu konuşmak için şark meselesi kavramını kullanmıştır. 

1815 yılında gerçekleştirilen Viyana Kongresi’nden sonra tüm Avrupalı diplomatlar şark meselesi kavramını kabul ederek sık sık kullanır hale gelmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin tüm iç ve dış politikaları, Avrupalılar tarafından şark meselesi olarak görülmüştür. 19. yüzyılda kullanılmaya başlamış bir kavram olmasına rağmen aslında Avrupalılar için şark meselesinin bin yıllık bir geçmişi olduğunu söylemek mümkün.

Şark meselesi, Türklerin Anadolu’ya girmesi ile başladı:

şark meselesi

Yıl 1071, yer Malazgirt ovası. Büyük Selçuklu hükümdarı Alp Arslan ve karşısında Bizans imparatoru Romen Diyojen. O güne kadar yalnızca akıncılar gönderilen Anadolu kapılarına bu sefer Türkler büyük bir orduyla geldiler. Zorlu bir savaş sonrası Alp Arslan ve askerleri Bizans ordusunu yendiler. Bu zafer sonrası Anadolu’nun kapıları Türklere sonsuza kadar açıldı.

Bugün yaşamakta olduğumuz topraklara attığımız ilk adımların hikayesini anlatan bu birkaç satır bile tüylerinizi diken diken etmiştir, emin olun bu durumu yaşayan Avrupalıların da tüyleri diken diken olmuştu. Orta Asya steplerinde at süren, bir kısmı pagan bir kısmı Müslüman olan bu adamlar nasıl oldu da koca Bizans ordusunu yenerek onlara ait olmayan topraklara adım attılar?

Şark meselesinin ilk süreci olarak görülen 1071 - 1683 yılları, bizim için en şaşalı yıllarımızken Avrupalılar için korkuyla geçmiştir. Temel amaç, Türklerin Anadolu’da, Avrupa’da, Afrika’da ve Ortadoğu’da yayılmasını engellemekti. Ancak biliyoruz ki hepsini yaptık. 1683 Viyana kuşatmasında yaşanan başarısızlığa kadar savunmada olan Avrupa, artık atağa geçmeye karar vermişti.

Avrupalıların saldırgan atakları, şark meselesinin ikinci sürecini oluşturuyor:

şark meselesi

Durdurulamaz bir güç olarak yüzlerce yıl boyunca dünyanın dört bir tarafını fetheden Osmanlı, maalesef artık yorulmaya başlamıştı. 17. yüzyılda başlayan bu süreç Osmanlı’nın yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile noktalandı. Bu süreç, Avrupalılar için şark meselesinin ikinci sürecidir.

Viyana kuşatmasının başarısız olması ile birlikte Avrupalılar cesaret kazandı. Elbette bu cesaret askeri değildi. Osmanlı içinde yaşayan Hristiyanlar, Araplar ve diğer halklar desteklenerek isyan etmeleri sağlandı. İsyan etmeyenler için de Osmanlı Devleti’ne baskı yapılarak onlara özel haklar verilmesi sağlandı. Elbette Kuzey Afrika toprakları da büyük bir sorundu.

Avrupalılar için şark meselesinin temel amaçlarından bir tanesi, Hristiyan birliği kurmak istemeleridir. Yani bu açıdan baktığımız zaman Osmanlı’da yaşayan gayrimüslimlerin isyana teşvik edilmesi anlaşılır bir durum. Ancak elin Avrupalısı neden Afrikalıları ve Arapları da isyana teşvik etti derseniz cevabı yalnızca paradır.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu tarih boyunca her zaman ticaretin merkezi olmuştur. Bu ticaret merkezlerinin Türklerin elinde olması ise hiçbir zaman Avrupalıları mutlu etmemiştir. Bu nedenle bölgede çoğu İngilizler ve Fransızlar tarafından başlatılan sayısız isyan olmuştur. Maalesef bu isyanların sonu Osmanlı’nın yıkılışının temellerini atmıştır.

Şark meselesi ile Türkler, Orta Asya’ya geri gönderilmek istemiştir:

şark meselesi

İlk cümlelerimizde anlattığımız gibi Türkler, Orta Asya steplerinde at koşturan barbar kavimler olarak görülmüşlerdir. Ancak yüzyıllar boyunca dünyanın dört bir yanını ele geçirmemiz Avrupalı devletlerin hoşuna gitmemiştir. Bu amacın son adımı olarak 1878 Berlin Antlaşması yapılmış ve Osmanlı’nın Balkanlardan tamamen çıkması sağlanmıştır.

Elbette unutmayın, şark meselesinin tek amacı Hristiyan birliği kurmak değildir. Şark meselesinin diğer bir amacı da onlar gibi olmayan Türkleri geldikleri yere, Orta Asya’ya geri göndermektir. Bu nedenle topraklarımızda yaşayan Ermenilerin, Kürtlerin, Yahudilerin ve diğer azınlık halkların her birinin birer devlet kurması amaçlanmaktadır.

Bu amaç doğrultusunda pek çok azınlık halkın devlet kurmasının sağlandığını biliyoruz. Ancak bu da yetmemiş ve şark meselesini daha da kızıştırmak için Orta Asya’da yaşayan Türkler de Anadolu Türklerine karşı kışkırtılmışlardır. Sevr Antlaşması ile hedeflediklerine ulaşacaklarını düşünen Avrupalılara Mustafa Kemal Atatürk ve canı pahasına savaşan Türk milleti büyük bir şok yaratmıştır.

Şark meselesi bitti mi?

şark meselesi

Azerbaycan eski cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz, demiştir. Bu cümle belki de bin yıllık şark meselesinin en net özetidir. Türkler tarih boyunca Çinlilerden, Araplardan, Fransızlardan, İngilizlerden ve Amerikalılardan etkilenmişlerdir ama bazen biz unutsak bile dünyanın gözünde her zaman Türk olmuşlardır. 

Bugün bile yaşadığımız sorunların altını kazdığımız zaman maalesef çoğu zaman gizli ya da açık bir şekilde Avrupa kaynakları olduğunu görüyoruz. Bugün yaşadıklarımızın altında yatan nedir, bu sorunun yanıtını siyaset bilimciler verecektir. Ancak 21. yüzyılın modern dünyasında her şeyin barış içinde olduğu bir ütopya yaşadığımız büyük bir yanılgıdır.

Avrupalıların Osmanlı iç ve dış politikalarını tanımlamak için kullandıkları şark meselesi nedir, ilk kez nerede ve ne zaman kullanılmıştır gibi sorular üzerinden Türk tarihinde kısa bir yolculuğa çıktı. Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz. 

10
3
2
1
0
Emoji İle Tepki Ver
10
3
2
1
0