Yüz Tanıma Teknolojilerinin Asıl Amacı Ne, Nerelerde Kullanılıyor?

18
6
3
0
0
Akıllı telefonlarla birlikte popülerleşen yüz tanıma teknolojileri, aslında çok uzun yıllardır teknoloji dünyasının, devletlerin ve özellikle de pazarlama şirketlerinin en bilinen hedefleri arasındaydı. Yüzümüzle kalmayıp niyetimizi okumak isteyenlerin gerçek niyetleri nedir, ne değildir? Cevaplarına değiniyoruz.

Siber dünyanın en büyük sorunu güvenlik, öyle değil mi? Elbette firmaların, devletlerin ve uluslararası kuruluşların ellerindeki ekonomik, politik ve stratejik verilerin korunması şart. Bambaşka bir boyut olan “kişisel güvenlik” ise her yıl yeni bir cihaz üreterek, sürekli yeni telefon almamızı isteyen firmaların umrunda mı? Görünürde öyle, ancak bu işin çok çok uzun bir tarihi ve perde arkası var. 

1970’lerden bu yana, insanların fotoğrafları üzerinde duygu durum analizi yapmak mümkündü. Hatta mikro ifadelerin analizi ile gizlenen duyguların tespiti de sağlanabiliyordu. Yoksa 2010’lu yıllarda arkadaşınızı etiketlemek için, onu fotoğrafta tanıyıp adını öneren Facebook teknolojisi görünce çok mu şaşırdınız? Hatta geçen yıl çıkan iPhone X ve sonrasında gördüğümüz Galaxy S9’daki üç boyutlu tarama teknolojileri sizi şaşkına mı çevirdi? Bu noktada işin tüketici basamağına geçiyor, kitlesel boyuttaki analizlerle işin karanlık boyutuna geçiş yapıyoruz.

Parmak izi sensörleriyle ya da yüz tanıma teknolojileriyle telefonlarımızı hızlıca açmak güzel. Bir zamanlar kişilerin, bireysel teknolojilerle ulaşması son derece güç olan bu güvenlik önlemleri, artık kitlesel bir hal aldı. Bütün dünya vatandaşlarını güvercin şeklindeki gizli drone cihazlarıyla izleyen Çin’i sert bir şekilde eleştirirken cebine bakmayı unutuyor. Bankacılık işlemlerimizi bile yüzümüzle gerçekleştiriyoruz. 

Yapay zeka yazılımları ve gelişmiş sensörler artık cep telefonlarımızın karanlık ortamda bile yüzümüzü taramasını kolaylaştırıyor.

Peki bu teknoloji başka hangi alanlarda kullanılabilir?

Süpermarketlerdeki reyonların arasına yerleştirilen kameralar, ilgili ürünleri tercih eden tüketicileri analiz etmek için yüzlerini tanıyabilir. Burada şirketlerin işi bizim kimliklerimiz değil, tüketici araştırmalarını kolaylaştırmak olacaktır. Ayrıca bazı özel sınıf ürünlerini alırken kimlik bilgilerimiz de işe yarayabilir. 

ABD merkezli Affectiva şirketi, tüketicilerin TV reklamlarına verdikleri tepkileri analiz eden teknoloji üretti. Eğer izin verirseniz, cüzi bir ücret alarak evinizde bu teknolojiyi kullanıp reklamların ne denli etkili olduklarına dair veri kaynağı olabilirsiniz.  

En tartışmalı ve etik soruna kayabilen konulardan birisi de duygu tespiti ya da analizi. İngiliz WeSee firması, şüpheli kişileri yüzlerindeki mikro ifadelerle yakalayabiliyor. Hatta bu kameraları satışa bile çıkarttı. Örneğin nezaket gereği öfkeli olduğunuz sırada sakince konuşurken, bu kameralar sizi görünce öfkeli olduğunuzu anlıyorlar, gülseniz bile...

Gelecekte metro istasyonlarına yerleştirilecek kameralar sayesinde, şüpheli insanların mesela bir terör eylemi gerçekleştirmeden yakalanmaları sağlanacak. Neye göre şüpheli? Bir terörist son derece iyi giyinip bu sistemleri kandıramaz mı? Etik sorunlar da burada başlıyor. İster istemez “güvenlik” kaygılarının çok da gerçeklik taşımadıklarını düşünüyorsunuz. 

Siyasi mitingler sırasında insanların duygu durumlarını analiz etmek çok önemli. Siyasi miting demişken, söz konusu firmaların ellerinde birikecek milyonlarca veya -şu an Çin’de olduğu gibi- milyarlarca kişinin bilgileri devletlerle paylaşılabilir. Ticari olarak yükselmek isteyen şirketler, devletlere bu verileri satabilirler. Facebook’u unutmadık.

Yüz tanıma, duygu durum analizleri gibi teknikler, güvenlik sağlayabilirler, ancak mahremiyet endişesi yarattıkları da su götürmez bir gerçek. Galler ve Çin’de polisler, yüz tanıyabilen gözlükler kullanıyorlar, siz daha kimliğinizi çıkarmadan siciliniz sorgulanıyor. 

Sizce önemli olan güvenlik mi yoksa mahremiyet mi?

18
6
3
0
0
Emoji İle Tepki Ver
18
6
3
0
0