Amerika genelinde 'Refah Yaşam Alanı' özelliklerini konu alan bir ankette; 300 binden fazla katılımcının ışığında, öncelikli olarak yaşamdan ne kadar keyif aldıkları da dahil olmak üzere, refah yaşam alanı olarak lanse edilen bir bölgede nelerin önemli olduğu soruldu. Sonuçlar çok şaşırtıcı olmasa da önem sıralamasında başı çekenin ‘yüksek gelirli bir nüfus’ olmaması oldukça dikkat çekici.
Amerikalılara göre ideal ‘refah alanı’ içinde bolca etnik çeşitlilik barındıran bir mahalleye dayanıyor. Bu sayede kendilerini daha çağdaş ve kültürel etkileşime sahip bir alanda yaşıyormuş gibi hissedeceklerini söyleyen denek grubu, bisiklet veya toplu taşıma araçları ile rahat bir şekilde ulaşım sağlayabildikleri bir mahalleyi ideal olarak görüyor.
Ülkemizde sıkça kullanılan bir kalıba da önem veren Amerikan halkı ‘önce sağlık’ diyerek sağlık hizmetlerinin yüksek maddi gelire sahip bir muhitte yaşamaktan daha önemli olduğunu dile getirdi. Pek tabii yüksek gelir standartları da listenin sonlarında kendine yer buldu, ancak gelirin refaha yansıması daha iyi bir görünüm ve iyi eğitimli insanlar olarak yorumlandı.
Bir diğer maddiyata dayanan faktör de kadınların maddi anlamda daha güçlü olduğu ve daha çok yetkiye sahip olduğu muhitlerin, tabii ki refah ile doğrudan ilişkili olduğunu ortaya çıkardı. Bunu maddi anlamda yorumlamak sığ olsa da temel anlamda kadınların daha güçlü ve eğitimli olduğu bir toplumun, doğrudan yüksek refah düzeyine işaret olduğunu belirtmek gerekiyor.
Sonuç olarak refah yaşam alanı tanımını toparlamak gerekirse; sağ duyulu bir kültür alışverişine müsait, kadın erkek eşitliğinin hat safhada olduğu, ulaşım ve sağlık koşullarında nitelikli bölgeleri doğrudan refah yaşam alanı olarak isimlendirebiliriz.
