Yalnızların biraz burulduğu, çiftlerin ise gerçek bir bayram gibi kutladığı bir gün olan 14 Şubat Sevgililer Günü tüm dünyada Valentine’s Day adıyla yüzlerce yıldır kutlanıyor ve sevgililer birbirlerine aşklarını haykırıyor. Bugün artık milyarlarca dolarlık büyük sektörün oluşmasına neden olsa da aslında Sevgililer Günü’nün ortaya çıkış hikayesi biraz farklı ve hatta içinde pek çok dini öğe barındırıyor diyebiliriz.
Valentine’s Day yani Valentine’in Günü olan Sevgililer Günü, bu adı bir Hristiyan azizinden alıyor. Ancak bu hikaye bile kesin olarak bilinmiyor çünkü aynı isme sahip pek çok aziz bulunuyor. Efsaneleri biraz daha incelediğimiz zaman aslında bu bayramın bir pagan geleneği olduğuna dair hikayelerle bile karşılaşmak mümkün. Gelin Sevgililer Günü hakkındaki efsanelere yakından bakalım ve ilk ne zaman, nasıl ortaya çıktı tüm detaylarıyla görelim.
İlk efsaneye göre Valentine, gençlerin evlenmesini yasaklayan imparatora isyan eden bir azizdi:
Katolik Kilisesi kayıtları incelendiği zaman Valentine isimli birden çok Hristiyan azizi olduğu görülüyor. Yani Sevgililer Günü nasıl ortaya çıktı sorusunun kesin bir yanıtını vermek maalesef mümkün değil. Ancak bunlar arasında en popüler olanı eminiz herkes duymuştur. Bu hikaye Roma döneminde aşk düşmanı bir imparatoru anlatıyor.
Yıl milattan sonra 3. yüzyıl. Romalılar Hz. İsa’yı çarmıha germiş, Hristiyanlık gizli bir din olarak kalmıştı. Ancak bu din uğruna mücadele eden ve yaymaya çalışan pek çok kişi vardı. Bu kişiler hem dini olarak önemli figürlerdi hem de sapkın Roma imparatorlarına karşı pasif direniş sergiliyorlardı. Bu kişilerden biri de Valentine’di.
Valentine kendi halinde bir din adamıydı. Ta ki o sıra dışı yasak ortaya çıkana kadar. Dönemin Roma imparatoru II. Claudius, evliliği ve aile kurmayı yasakladı. Çünkü eşi ve çocuğu olmayan erkeklerin çok daha güçlü savaşçılar olacağına inanıyordu. Yani aşk resmen devlet eliyle engellenmişti.
Tüm dinler gibi Hristiyanlık da insanların evlenmesini ve bir aile kurmasını teşvik eder. Bu inancın gereği olarak Valentine, imparatorun kararını görmezden geldi ve gizli gizli genç çiftleri evlendirmeye başladı. Elbette bu haber kısa süre içinde duyuldu ve Valentine, imparatorun emriyle idam edildi. Dine hizmet ederken ölmüş kişiler Hristiyanlık dininde aziz ilan edilir. Böylece Valentine aziz oldu ve onun bu çabası da Sevgililer Günü’nü ortaya çıkardı.
Farklı bir efsaneye göre Valentine, işkence gördüğü hapishanede gardiyanın kızına aşık olan biriydi:
Sonraki yıllarda devletin resmi dini olarak kabul edilecek olsa da Hristiyanlığın ilk yıllarında bu dine mensup olanlar devlet tarafından isyancı olarak görülüyor ve inançlı olduğu haberi alınanlar tutuklanıyor, işkence görüyor, sürülüyor ve hatta çoğu zaman öldürülüyorlardı. Bunlardan bir tanesi olan Valentine, aslında mahkumların kaçmasına yardım eden biriydi.
Bir Hristiyanın hapse atıldığı ve işkence gördüğü haberi duyulunca Valentine ve arkadaşları onları kurtarmak için büyük tehlikeleri göze alarak Roma’nın kan donduran hapishanelerine giriyor ve arkadaşlarını kaçırmaya çalışıyorlardı. İşleri her zaman yolunda gitmiyordu. Bir gün Valentine yakalandı ve ölümcül işkenceler göreceği bir zindana kapatıldı.
Kaderin bir cilvesi, Valentine’in tutsak olduğu hapishanenin gardiyanının kızı ile Valentine arasında bir aşk başladı. İkili, birbirlerine gizlice mektup yolluyor ve belki de tarihte ilk kez sevgili sözcüğünü kullanıyorlardı. Elbette Valentine işkencelere dayanamadı, kısa süre içinde öldü, aziz oldu ve onun adından geriye Sevgililer Günü efsanesi kaldı.
Sevgililer Günü aslında bir pagan festivali ancak Hristiyanlaştırmak için adı ve içeriği değiştirilmiştir:
Binlerce yıl boyunca pek çok farklı pagan inanca sahip olmuş olan Roma İmparatorluğu, Hristiyanlığı devlet dini haline getirince geçmişini temizlemeye karar verdi. Bu amaç doğrultusunda eski tapınaklar, heykeller ve daha nice figür ortadan kaldırıldı. Sıra kültürel figürlere geldi zaman ise işler biraz karışmaya başladı.
Uzun yıllar boyunca pagan Romalılar tarafından kutlanan Lupercalia isimli bir festival vardı. Bu festival Roma’nın kurucusu Romulus ve Remus ile tarım tanrısı Faunus’a adanmış bir doğurganlık festivaliydi. Her yıl Şubat ayının 15’inde kutlanan Lupercalia, tüm halkın katıldığı coşkulu bir törendi.
Bu törende bir pagan tarikatı olan Luperci rahipleri, Romulus ve Rumulus’un bir dişi kurt tarafından beslendiklerine inandıkları bir mağaraya giriyorlardı. Burada bereketi ve doğurganlığı arttırmak için bir keçi ile günahlarından arınmak için bir köpek kurban ediyorlardı. Bereketi ve doğurganlığı yaymak için kanlı kürkü ekin alanlarına ve kadınlara sürerlerdi. Daha sonra bekar kadınlar isimlerini yazarak büyük bir vazoya koyarlardı. Bekar erkekler bu vazodan bir isim seçer ve evlilikler olurdu.
Pagan festivali Lupercalia, Aziz Valentine efsanesi ile birleştiriliyor ve ortaya hepimizin bildiği Sevgililer Günü olan Valentine’s Day çıkıyor:
- Geoffrey Chaucer
Milattan sonra 270’li yıllarda yani Hristiyanlığın yükseldiği dönemde Lupercalia festivali yavaş yavaş göze batmaya başladı ancak kilise henüz o kadar güçlü konumda değildi. 5. yüzyıla geldiğimizde ise Papa Gelasius başarılı bir hamle ile bu festivalden bir önceki günü Valentine’s Day ilan etti ve Lupercalia’nın da yasadışı olduğunu duyurdu.
Valentine’s Day ilan ediliyor edilmesine ama 14. yüzyıla kadar bugün bildiğimiz anlamda bir Sevgililer Günü olarak kabul edilmiyordu. 14 Şubat daha çok kuşların çiftleşme mevsiminin başladığı gün olarak görülüyordu. 1375 yılında İngiliz şair Geoffrey Chaucer tarafından kaleme alınan Parliament of Foules adlı şiirde Valentine’s Day ilk kez romantik bir kutlama olarak anıldı.
Sevgililer Günü ufak kutlamalarla geçiştiriliyordu ancak gerçek anlamda bir kutlama olması ve popüler hale gelmesi 15. yüzyılda oldu. 1415 yılında Agincourt Savaşı’nda yakalanarak Londra Kulesi’ne hapsedilen Orleans Dükü Charles, karısına bir mektup yazarak Sevgililer Günü’nü kutladı. Sonraki yıllarda Kral V. Henry de aşık olduğu kadına bir Sevgililer Günü notu yazdı ve bu bir gelenek haline geldi.
Modern dünyada Sevgililer Günü’nün popüler hale gelmesi:
İngiltere’de hızla popüler hale gelen Sevgililer Günü geleneği yavaş yavaş Amerika Birleşik Devletleri’ne, Fransa’ya ve Avustralya’ya da yayıldı. 17. yüzyıla geldiğimizde tüm bu ülkelerde Sevgililer Günü kutlanıyordu. 18. yüzyılda öğrenciler arasında birbirlerine notlar gönderme ve hediye verme geleneği başladı.
20. yüzyılda baskı teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte Sevgililer Günü için özel kartlar basılmaya başladı. Üstelik ucuz oldukları için o gün gerçek bir posta cümbüşü yaşanıyordu. Bugün yalnızca ABD’de her Sevgililer Günü 200 milyona yakın kart gönderiliyor. Bu sayıya dünyanın geri kalanını, alınan hediyeleri ve dijital paylaşımları da eklersek karşımıza kolay kolay sırtı yere gelmeyecek bir sektör çıkıyor.
Bir pagan festivalinin Hristiyanlaştırılması ve sonra ticari bir sektöre dönüşmesi ile ortaya çıkan Sevgililer Günü hakkındaki efsanelerden ve bugünlere nasıl geldiğinden bahsettik. Sevdiğinize bir hediye almak ya da ona sevginizi ifade etmek için özel bir günü beklemeyin, her günü özel hale getirin. Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.