Çalışıyor, okula gidiyor ve hayatımızda bir nebze de olsa rahatlamak için farklı hikayelerin, maceraların peşine düşüyoruz. Bu maceralar korkutuyor, güldürüyor, şaşırtıyor, eğlendiriyor; bazen gerçekleri, bazen de hiç gerçek olmayacak şeyleri yansıtıyor. 

Karşılıklı iki eşit kenarı içine dünyaları sığdıran ekranların bize gösterdikleri ve göstermedikleri de var. İnsanın doğasında olan alışkanlıklar gereği merak duygumuz, zihnimizin derinliklerinde yatan tecrübelere ve içine girilen hikayeye bağlı olarak tahminler yürütüyor. Bazı filmler bunu yapmayı ve bizim algılarımızı yerden yere vurup şaşırtıcı bir finalle kapanmayı çok iyi biliyor.

Sonuyla ters köşe yapan 10 film

Arrival (Geliş):

Muhteşem bir sinematografiyle, film içindeki kurgusal beyaz perdeden insanoğlunun kaderini değiştirecek bir hikayeye uzanıyoruz. Zaman hakkında düşündürecek çok şeyi olan ender yapımlardan olan Arrival, bilim kugu filmleri arasında çok ayrı bir yere sahip. 

Life (Hayat):

Uluslararası Uzay İstasyonu'nda görevli olan bilim insanları ve astronotların, Mars'ta keşfedilen ilk yaşam formuyla mücadelesi konu alınıyor. Sahneler bulunduğunuz ortamdaki yer çekimini ortadan kaldıracak. Sonu ise kesinlikle tartışmaya açık.

The Island (Ada):

Bilim kurgu filmleri arasında gelecek öngörülerini bambaşka bir şekilde ele alan bu film, sadece sonu değil bütün hikayesi ile oturduğunuz yerden kalkmanıza mani olacak. 

The Sixth Sense (6. His):

Tekrar tekar izlenecek, sonu bilinse de üzmeyecek klasik bir yapım. Korku ve gerilim türünü sevenlerin çoğu bu filmi izlemiş olabilir. İzleyenlerle birlikte sonunu hatırlayıp derin bir nefes veriyoruz. İzlemeyenleri artık sinemasever olarak tanımlamak pek de mümkün değil. 

The Usual Suspects (Olağan Şüpheliler):

Olağan şüpheliler ve pek de olağan olmayan bir son. Muhteşem bir klasik, her seferinde ne kadar eşsiz olduğunu anlayacağınız bir film. Genelde tam izlemeye hevesliyken son anda ertelenen filmlerden. Bu ataleti üzerinizden atarsanız, belki olağan bir hareket yapmış olursunuz. 

The Prestige (Prestij):

Drama ile izleyiciyi ekrana kitlemek zordur. Hele ki böylesine kaliteli bir dönem filmiyle. Merak edenler için şu sıralar uzaydaki Tesla Roadster'in içinde sürekli çalan Space Oddity şarkısının yazarı ve solisti David Bowie'nin, filmde Nikola Tesla'ya hayat verdiğini belirtelim. Kadronun geri kalanı ve oyunculuklar ise muhteşem. Sonuna söz yok, izleyin ve "kandırılmadan gerçekleri görün".

Momento (Akıl Defteri): 

Durup dururken aklınıza gelen ve 'keşke şu an izlememiş olsaydım' dedirten bir film, çünkü yeniden izlemek ve aynı merakı hissetmek istiyorsunuz. Bu arada Inception ve Dark Knight gibi efsalerin arkasındaki isim Christopher Nolan yönetiyor.  

The Mist (Öldüren Sis):

Normalde korku ve gerilim filmleri, tahmin edilebilirlikleriyle sinema dünyasının en klişe yapımları olurlar. Ancak senaryo Stephen King'in elinden çıkan Sis romanına dayanıyorsa öyle olmuyor. Çoğu eleştirmen bu filmi kötü karşılasa da zor durumda kalan insanın nasıl değişebileceği çok etkili bir yolla anlatılıyor. Hem de sonuna kadar.

Shutter Island (Zindan Adası):

Nasıl bundan 30 yıl önce çekilmiş bazı filmler unutulmuyorsa Zindan Adası da bu filmler arasındadır. Film bir Martin Scorsese başyapıtıdır ve korkusuz saf bir psikolojik gerilim dünyası sunar. Leonardo di Caprio'nun destan yazdığı filmde bir insanın zihninde yaşamak deyimi hayat bulacak.  

The Man From Earth (Dünyalı):

Tek bir odada bulunan bir grup arkadaşın, düşünsel anlamda tartıştıkları inanması güç bir hikayeden yola çıkıyor ve bilimin, insan kökeninin en büyük sorularına yanıt buluyoruz. Alıyoruz almasına da sonuyla soğuk bir duş daha alıyoruz. Efekt olmadan, stüdyo kullanmadan ve milyonlarca dolar harcamadan da bilim kurgu filmi yapılabiliyormuş diyoruz. 

Sonuyla sizi şaşırtan, algılarınızı darmadağın eden başka filmler mutlaka vardır. Yorumlar kısmında belirtebilirsiniz, iyi seyirler :)