Batman, sadece bir insan olduğu söylense de aslında öyle olmayan, insanüstü zekâya ve öğrenme yeteneklerine sahip, çocukluk travması nedeniyle kendini suçla savaşmaya adamış bir karakterdir. Elbette bu güçlü karakter, DC’nin şu anki en büyük markasıdır.
Batman’i beyaz perdede canlandıracak kişi seçiminde en son Robert Pattinson üzerinde karar kılındı. Bu da bazı çevrelerden büyük tepki çekti. Heath Ledger da benzer bir tepkiye maruz kalmıştı ancak ünlü oyuncunun Joker performansı ikonik hâle geldi. Geçmişte Batman olarak gördüğümüz oyuncular arasında ise Michael Keaton bir adım öne çıkıyor.
Michael Keaton role ilk seçildiğinde sosyal medyanın olmadığı o dönemde hayranlar, DC’yi başka bir oyuncuyu seçmesi için mektup yağmuruna tutmuştu. Keaton, daha sonra efsane bir performans sergilemişti.
Keaton’ın Christian Bale’den iyi olduğunu söylemek oldukça iddialı bir söylem olur. Nolan’ın Batman üçlemesinde Gotham’ın pelerinli süvarisi olarak gördüğümüz Bale, büyük başarı yakalamıştı. Öte yandan dürüst olmak gerekirse Bale, sinemanın gördüğü en iyi "Bruce Wayne" olmuştu, Batman değil. Dünyanın en iyi dedektifi olmak için biraz fazla acımasız bir karakterdi. Hatta bazı sorgulama teknikleri doğrudan işkence sayılabilir. Batman'i sevenlerin çoğu bu durumdan rahatsızdı. Hayranların söylemlerine göre bir başka Punisher’a gerek yok.
Filmin havası; Wayne ile Batman arasındaki keskin farkı gösteren kıyafetleri; turistlerin ara sokaklarda gasp edildiği bir dönemde çekilmiş, o döneme uygun gotik yapısı; filmin başarısını arttırırken Keaton’ın da aktörlüğünü daha ön plana itiyor.
Burton Keaton’a rolü verdiğinde, sıradan bir adamın kostümü giyip adalet sembolüne dönüşmesini istiyordu. Bu nedenle film boyunca insanlar, Bruce Wayne’i tanımaz. Tamam, o dönemde internet yok ama insanlar, Bruce’a "Bu adam, Bruce Wayne değildir" diye bakar. Keaton, filmlerinde tamamen bir kahramana dönüşmüş olan Batman ile karşımıza çıkar.
Bu rol öylesine ikoniktir ki günümüzde kahramanların sık kullandıkları çifte kişilik ve "Ben Batman’im / Ben Iron Man’im” gibi replikleri çizgi romanlara ilgi göstermeyen sinema izleyicileri de bu konsepti bu yapımlarda öğrenip benimsemiştir. Keaton, Batman olmak için yaşayan Bruce Wayne’i en doğru canlandıran aktör oldu.
Filmin yarattığı kültürel fenomen olmasaydı, bugün beyaz perdede izlediğimiz çoğu süper kahraman filmi belki de olmayacaktı. Barry Allen yani The Flash, basılı yayında çizgi roman sektörünü kurtaran karakter olmuştu. Sinemada ise Keaton ve Batman bu başarıya imza attı diyebiliriz. O dönemde elindeki kaynakları Howard The Duck’ın filminde kullanan Marvel ve satışları düşen DC, neredeyse batma noktasına geldiklerinde, Superman ve Batman’de ışık gören firmaların film haklarını almalarıyla hayatta kaldılar.
Keaton ve rolünün bu etkisini daha sonra oynadığı filmlerde de gördük. Keaton, Birdman’de eski bir süper kahraman aktörünü oynarken Spider-Man: Homecoming’de kendisini Vulture rolünde izledik. Michael Keaton, tüm zamanların en popüler Batman’i olmasa da en iyi Batman’i olmaya devam edecek gibi duruyor.