Tümü Webekno

Kategoriler

Hakkımızda Yazarlar Ödüllerimiz Künye Gizlilik İletişim
  1. Webtekno
  2. Yaşam

Bestelenip Muhteşem Şarkılara Dönüşen 14 Nazım Hikmet Şiiri

Türk şiirinin usta ismi Nazım Hikmet tarafından kaleme alınan sayısız şiir, şüphesiz dilimizin en kıymetli eserlerinden bazılarını oluşturur. Bu şiirler bir de usta müzisyenlerin notalarıyla buluştukları zaman boşlukta ahenkle dans eden unutulmaz tınılara dönüşürler. İşte Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen en iyi şarkılardan bazıları.

Bestelenip Muhteşem Şarkılara Dönüşen 14 Nazım Hikmet Şiiri
Umut Yakar Umut Yakar /

Tarihimiz boyunca Türkçemizi ustaca kullanarak eserler yazmış sayısız edebiyatçımız var. Konu şiir olunca, Nazım Hikmet ismi Türk şiirinin tartışılmaz ustalarından biridir. Maalesef kendisi Kurtuluş Savaşı dahil ülkenin en kötü zamanlarını yaşamış, hayatının büyük bir bölümünü hapiste geçirmiş, geri kalanını ise memleketin uzakta tamamlayarak hasret içinde bu dünyadan göçüp gitmiştir.

Pek çok farklı türde eser verse de Nazım Hikmet her zaman kendini şair olarak tanıtmış ve Türkçeyi ustaca kullandığı sayısız şiiri bize armağan etmiştir. Usta şairin kaleminden çıkan şiirler, yıllar içinde pek çok usta müzisyenin notalarıyla buluşmuş ve ortaya zamansız şarkılar çıkmıştır. Gelin Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen bazı şarkılara yakından bakalım ve bir kez daha böyle bir insan öz dilimizde şiir yazdığı için ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlayalım.

  • Bazı şiirler besteye uygun olarak düzenlendiği için şarkı ile farklılık gösterebilir.

Bestelenip Muhteşem Şarkılara Dönüşen 14 Nazım Hikmet Şiiri

Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen bazı şarkılar:

  • Seni Düşünmek Güzel Şey / Ezginin Günlüğü
  • Sen / Yeni Türkü
  • Karlı Kayın Ormanında / Zülfü Livaneli
  • Ceviz Ağacı / Cem Karaca
  • Bor Oteli / Hüsnü Arkan
  • Geberiyorum / Athena
  • Hoş Geldin Kadınım / İlhan İrem
  • Aynı Daldaydık / Ahmet Kaya
  • Seviyorum Seni / Onur Akın
  • Çok Yorgunum / Cem Karaca
  • Güzel Günler Göreceğiz / Edip Akbayram
  • Saat Dört Yoksun / Zülfü Livaneli
  • Herkes Gibisin / Cem Karaca
  • Bu Memleket Bizim / Suavi

Ümidin yetmediği o anlar: Seni Düşünmek Güzel Şey / Ezginin Günlüğü

Seni düşünmek güzel şey,

ümitli şey,

dünyanın en güzel sesinden

en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...

Fakat artık ümit yetmiyor bana,

ben artık şarkı dinlemek değil,

şarkı söylemek istiyorum... Her şeyim ve daha fazlası: Sen / Yeni Türkü

Sen esirliğim ve hürriyetimsin,

Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,

Sen memleketimsin.

Sen ela gözlerinde yeşil hareler,

Sen büyük, güzel ve muzaffer

ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin... Hangisi daha uzak: Karlı Kayın Ormanında / Zülfü Livaneli

Karlı kayın ormanında

yürüyorum geceleyin.

Efkârlıyım, efkârlıyım,

elini ver, nerde elin?

Ayışığı renginde kar,

keçe çizmelerim ağır.

İçimde çalınan ıslık

beni nereye çağırır?

Memleket mi, yıldızlar mı,

gençliğim mi daha uzak?

Kayınların arasında

bir pencere, sarı, sıcak.

Ben ordan geçerken biri :

"Amca, dese, gir içeri."

Girip yerden selâmlasam

hane içindekileri.

Eski takvim hesabıyle

bu sabah başladı bahar.

Geri geldi Memed'ime

yolladığım oyuncaklar.

Kurulmamış zembereği

küskün duruyor kamyonet,

yüzdüremedi leğende

beyaz kotrasını Memet.

Kar tertemiz, kar kabarık,

yürüyorum yumuşacık.

Dün gece on bir buçukta

ölmüş Berut, tanışırdık.

Bende boz bir halısı var

bir de kitabı, imzalı.

Elden ele geçer kitap,

daha yüz yıl yaşar halı.

Yedi tepeli şehrimde

bıraktım gonca gülümü.

Ne ölümden korkmak ayıp,

ne de düşünmek ölümü.

En acayip gücümüzdür,

kahramanlıktır yaşamak :

Öleceğimizi bilip

öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,

gençliğim mi, yıldızlar mı?

Bayramoğlu, Bayramoğlu,

ölümden öte köy var mı?

Geceleyin, karlı kayın

ormanında yürüyorum.

Karanlıkta etrafımı

gündüz gibi görüyorum.

Şimdi şurdan saptım mıydı,

şose, tirenyolu, ova.

Yirmi beş kilometreden

pırıl pırıldır Moskova... Kimse duymasın: Ceviz Ağacı / Cem Karaca

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,

ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,

budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.

Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,

koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.

Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.

Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.

Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.

Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.

Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. Gurbet elde bir gece: Bor Oteli / Hüsnü Arkan

Şu Varna’da uyumanın yolu yok geceleri,

uyumanın yolu yok

yıldızların bolluğundan,

yakınlığından parlaklığından,

kumlukta hışırtısından ölü dalgaların,

sedefleriyle,

çakıllarıyla,

tuzlu yosunların hışırtısı;

denizde bir yürek gibi atan motor sesinden,

İstanbul’dan çıkıp

Boğaz’ı geçip

odamı dolduran anıların yüzünden

kimisinin gözü yeşil,

kimisinin bilekleri kelepçeli

kimisinin bir mendil var elinde,

lavanta çiçeği kokuyor mendil.

Şu Varna’da uyumanın yolu yok, gülüm

Şu Varna’da, Bor Oteli’nde. Geçer de gitmez bazısı: Geberiyorum / Athena

Geçip gitmiş günler gelin

Rakı için sarhoş olun

Islıkla bir şeyler çalın

Geberiyorum kederden

İlerdeki güzel günler

Beni görmeyecek onlar

Bari selam yollasınlar

Geberiyorum kederden

Başladığım bugünkü gün

Yarıda kalabilirsin

Geceye varmadan yahut

Çok büyük olabilirsin Ne aşk ama: Hoş Geldin Kadınım / İlhan İrem

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin

yorulmuşsundur;

nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını

ne gül suyum ne gümüş leğenim var,

susamışsındır;

buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim

acıkmışsındır;

beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam

memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin

ayağını basdın odama

kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi

güldün,

güller açıldı penceremin demirlerinde

ağladın,

avuçlarıma döküldü inciler

gönlüm gibi zengin

hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin. Yüzyılın yalnızlığı: Aynı Daldaydık / Ahmet Kaya

Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,

belini sarmayalı,

gözünün içinde durmayalı,

aklının aydınlığına sorular sormayalı,

dokunmayalı sıcaklığına karnının.

Yüz yıldır bekler beni

bir şehirde bir kadın.

Aynı daldaydık, aynı daldaydık.

Aynı daldan düşüp ayrıldık.

Aramızda yüz yıllık zaman,

yol yüz yıllık.

Yüz yıldır alacakaranlıkta

koşuyorum ardından. Bambaşka bir sevda: Seviyorum Seni / Onur Akın

Seviyorum seni

Ekmeği tuza banıp yer gibi

Geceleyin ateşler içinde uyanarak

Ağzımı dayayıp musluğa

Su içer gibi.

Ne zaman seni düşünsem

Bir ceylan su içmeye iner

Çayırları büyürken görürüm

Her akşam seninle

Yeşil bir zeytin tanesi

Bir parça mavi deniz alır beni.

Seni düşündükçe

Gül dikiyorum ellerimin değdiği yere

Atlara su veriyorum

Daha bir seviyorum dağları...

Ağır posta paketini

neyin nesi belirsiz

telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi

Seviyorum seni

denizi ilk defa uçakla geçer gibi

İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık

içimde kımıldayan birşeyler gibi

Seviyorum seni

Yaşıyoruz çok şükür der gibi. Yıllar süren yollar: Çok Yorgunum / Cem Karaca

Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.

Seyir defterini başkası yazsın.

Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.

Beni o limana çıkaramazsın... Elbet bir gün: Güzel Günler Göreceğiz / Edip Akbayram

Güzel günler göreceğiz çocuklar

Motorları maviliklere süreceğiz

Çocuklar inanın inanın çocuklar

Güzel günler göreceğiz güneşli günler

Hani şimdi bize

Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,

Yalnız cumaları,yalnız pazarları

Hani şimdi biz

Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz

Işıklı caddelerde mağazaları,

Hani bunlar

77 katlı yekpare camdan mağazalardır.

Hani şimdi biz haykırırız

Cevap:

Açılır kara kaplı kitap:Zindan

Kayış kapar kolumuzu

Kırılan kemik, kan

Hani şimdi bizim soframıza

Haftada bir et gelir

Ve

Çocuklarımız işten eve

Sapsarı iskelet gelir

Hani şimdi biz

İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar

Güneşli günler göreceğiz

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar

Işıklı maviliklere süreceğiz Tik tak, tik tak, tik tak: Saat Dört Yoksun / Zülfü Livaneli

Saat dört, yoksun

Saat beş, yok.

Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve belki kimbilir?

Kitap okurum

İçinde sen varsın

Şarkı dinlerim İçinde sen

Oturdum ekmeğimi yerim

Karşımda sen oturursun

Çalışırım, Karşımda sen

En güzel deniz,

Henüz gidilmemiş olandır

En güzel çocuk

Henüz büyümedi

En güzel günlerimiz

Henüz yaşamadıklarımız

Ve sana söylemek istediğim

En güzel söz

Henüz söylememiş olduğum sözdür

O şimdi ne yapıyor?

Şu anda şimdi, şimdi, şimdi

Evde mi, sokakta mı?

Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?

Kolunu kaldırmış olabilir, hey gülüm

Beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi

O şimdi ne yapıyor

Şu anda şimdi, şimdi, şimdi

Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor

Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir

Her kara günümde onu bana

Tıpış tıpış getiren sevgili

Canımın içi ayaklar

Ve ne düşünüyor, beni mi?

Yoksa ne bileyim

Fasulyenin neden

Bir türlü pişmediğini mi?

Yahut insanların çoğunun neden böyle

Bedbaht olduğunu mu?

O şimdi ne düşünüyor

Şu anda şimdi, şimdi

Saat dört, yoksun

Saat beş, yok.

Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve belki kimbilir? Eskisi gibi değil: Herkes Gibisin / Cem Karaca

GözIerim gözünde aşkı seçmiyor

OnIardan kaIbime sevda geçmiyor

Ben yordum ruhumu biraz da sen yor

Çünkü bence şimdi herkes gibisin

YoIunu bekIerken daha dün gece

Kaçıyorum bugün senden gizIice

KaIbime baktım da işte iyice

AnIadım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim

Maziye karıştı şimdi yeminim

KaIbimde senin için yok biIe kinim

Bence sen de şimdi herkes gibisin İnadına bağırmak için: Bu Memleket Bizim / Suavi

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benziyen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim... Türkçenin en güzel şiirlerine imza atan Türk şairi Nazım Hikmet’in şiirlerinden bestelenmiş en güzel şarkılardan bazılarını listeledik ve bu şiirlere yer verdik. Elbette daha pek çok Nazım şarkısı var. Listemizde olmayan diğer Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenmiş şarkıları yorumlarda paylaşabilirsiniz.

YORUMLAR

(0)
Yorumunuz minimum 30 karakter olmalıdır. (0)
Henüz yorum yok. İlk yorumu sen yaz!